Lam traducir portugués
2,433 traducción paralela
Bunu hazırlayıp bir lam içine koy.
Prepara um slide.
Kesinlikle yargılamıyorum.
Não estou fazendo nenhum julgamento.
Allah, bunu hiç hoş karşılamıyor.
Alá não está a favor do divórcio.
Şimdi de ayrılamıyor gibiyim.
Agora não consigo partir.
Kavisi karşılamış.
Teve de compensar o arco.
Sizi yargılamıyorum.
Não estou a julgá-lo.
- Ben, sadece... - Seni yargılamıyoruz.
Só estou a dizer... não estamos a brincar contigo.
Ona kabadayılık taslamış,.. ... onu aşağılamış ya da bir şekilde ailesine zarar vermiş biri olabilir.
Se for alguém que o tenha maltratado, humilhado ou magoado a sua família.
Onlar da Christine ve kocası Lam.
E esta é a Christine e o seu marido, Lam.
Artık gidebilirsin Lam.
Podes ir agora, Lam.
Lam'i neden kovduğumu biliyor musun?
Sabes por que expulsei o Lam?
- Lam'de bunu göremedim.
Mas nunca vi o Lam.
Hannah, yaptığın veya yapmakta olduğun iş dolayısıyla seni yargılamıyorum.
Hannah, não estou a julgar o que faz ou fez.
Metal Kuzu aslında "Methar Lam."
Cordeiro de Metal agora chama-se Methar Lam.
Hepsi öldüler, Methar Lam... bu Flynn'in bahsettiği şey, saldırı.
Eles estão mortos, Methar Lam... e o que o Flynn estava a falar sobre o ataque.
Flynn, neden Methar Lam'de hayal kırıklığına uğrattı?
porque é que o Flynn voltou para Methar Lamb?
Methar Lam'a bak...
Investiga Methar Lamb...
Ordu, Methar Lam hadisesi davasını tekrar açtı.
O Exército reabriu o caso sobre Methar Lam
Seni yargılamıyorum.
Não te estou a julgar.
- Senin gibi tipleri burada hoş karşılamıyoruz.
Não gostamos de gente como tu aqui. - O quê?
Çocuklar, bu acele de ne? Niye birlikte takılamıyoruz?
Malta, qual é a pressa?
Yargılamıyorum.
Não estou a julgá-los.
Kızıl yağmurun ona üreme için ihtiyacı olandan fazla fosfor aşılamış olması gerekiyordu.
A chuva vermelha deveria ter-lhe fornecido fósforo mais que suficiente para a hibridação.
Gayrı safi yurt içi hasılamız, tüketici fiyat içeriğimiz menkul kıymetler borsamız, enflasyon oranlarımız ve daha da fazlası var.
Temos o produto interno bruto, o índice de preços no consumidor, o valor do mercado de acções, taxas de inflação... e assim por diante.
Ulusal Güvenlik tarafından havaalanında kaçırılmayı hiç hoş karşılamıyorum.
Não gostei de ter sido raptada no aeroporto pela NSA.
Adli tabibin gelmesine hala bir saat var, yolu yarılamış.
O legista vai demorar uma hora e meia.
Yani, seni anlıyorum. Ama meğerse böyle beyaz bir suratla dolaşmamı anne babam hoş karşılamıyormuş.
Quero dizer, eu gosto, mas os meus pais não curtem que ande por aí com a cara branca.
Güzel partinize katılamıyorum.
Eu não vou entrar na tua.
Sizin teknolojiniz uranyumu reaktörden çıkarmak için kullanılamıyordu.
Não podem teleportar urânio para fora do reactor com a vossa tecnologia.
Yanına bile yaklaşılamıyordu.
Não dava para uma pessoa se aproximar.
Yolumuza devam etseydik, şimdiye Benning yolunu yarılamıştık ve Carl vurulmamıştı.
Se tivéssemos seguido, já estávamos a meio caminho de Fort Benning e o Carl não teria levado um tiro.
Otelden ayrılamıyor mu?
Não pode sair do hotel?
- Okul karşılamıyor mu bunu?
- A escola não paga?
Eminim anlayışla karşılamıştır.
Deve acontecer-lhe muitas vezes.
Marc Decuyper'e şu anda ulaşılamıyor.
Marc De Kuyper... Não pode atender a chamada.
Meksika'ya doğru yolu yarılamış olmalıydık.
Já devíamos estar a caminho do México.
Ne sorunu? Panik atak geçiriyor. Otelden ayrılamıyor.
Ele tem agorafobia, não pode sair do hotel.
Sizi yargılamıyorum Dr. Grey.
Não tenho nenhum programa, Dra. Grey.
Söylentilere göre filmin olmadığı için film festivaline katılamıyormuşsun.
Dizem que desististe do Festival de Cinema porque já não tens filme.
Umarım hoşnutsuzlukla karşılamıyorsundur.
- Espero que não esteja apreensivo.
Avukat ücretlerini kilise karşılamış, karısı da destekçisi olmuş.
E a mulher ficou do lado dele, enquanto a Igreja pagou a fiança
Seni yargılamıyorum, vereceğin karar ne olursa olsun, kendin için olsun.
Não vou julgá-la. Mas saiba que a decisão que tomar será por si. Não por mim, nem pela Dra. Bennett.
Tam dört yıldır Harold Lam denen değersiz bir herif yüzünden ikinci oluyorum.
Durante quatro anos fiquei em segundo atrás de um insignificante chamado Harold Lam.
Kendine Jim Tolliver'ın spermlerini aşılamış.
Ela serviu-se com o esperma de Jim Tolliver.
Üzgünüz aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor.
Sua chamada não pode ser concluída para este número.
Hangi lamın nereye konulacağını, kimin kim olduğunu bilmiyorum.
Não sei o lugar de cada amostra. Quem é quem.
Leo, lam kutuma giremedin ama adalet yerini buldu.
Leo, não estás a caminho da minha caixa de lâminas mas foi feita justiça.
Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor ya da kapsama alanı dışında.
O número que está a tentar chamar está desligado ou fora da área de cobertura.
3.gün ve Los Angeles ın dışına çıkılamıyor
invasão terceiro dia. Rodovias em Los Angles são bloqueados.
Hayır, seni yargılamıyorum.
Não estou a julgar.
Şimdiye Venezuela yolunu yarılamıştır.
Está a caminho da Venezuela agora.