English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ L ] / Lığı

Lığı traducir portugués

62,295 traducción paralela
Cortazar ile özel bir konuşma yaptım ve onun sübyancılığı Eros.
Tive uma conversa privada com Cortazar. E Eros é a pedofilia dele.
Mesajlar Tycho İstasyonu aracılığıyla bildiriliyor.
Qualquer mensagem vai ter de passar pela Estação Tycho.
Donanma'da eyleme geçmenin karşılığı bu mu efendim?
É isto que os da Marinha entendem por acção, senhor?
Öncelikle Güvenlik Konseyi'nin kararlılığına ihtiyaç var.
Precisarei de uma resolução do conselho de segurança primeiro.
Gaz şilebi kılığına bürünmeyi bir kenara attılar.
Eles largaram o disfarce de cargueiro de gás.
O süzgün duruşun, güzelliğin, ağırbaşlılığın...
O teu olhar fixo, tão bonito e recatado.
Yani ne ihanetin bir cezası ne de sadakatin bir karşılığı olacak?
Não há qualquer punição para a traição e nenhuma recompensa pela lealdade?
Onları çok sevdim, çok özüyorum ama aptalca hatalar yaptılar ve karşılığında başlarından oldular.
Amava-os, sinto falta deles, mas cometeram erros estúpidos e ambos perderam a cabeça por causa disso.
Karşılığında ne istiyorsun?
Que quereis em troca?
Buraya onları nasıl yeneceğimizi öğrenmek için gönderildim ama Hisar'daki herkes benimle konuşmaya zahmet edenler bile hepsi daha gezenlerin varlığından şüphe ediyor.
Fui enviado aqui para aprender a derrotá-los mas toda a gente na Cidadela, aqueles que se dignam a falar comigo, duvidam que os Caminhantes Brancos alguma vez tenham existido.
Asıl bağlılığım kime, biliyor musunuz?
Quereis saber onde reside a minha verdadeira lealdade?
Bu Goril Grodd mu? Wells aracılığıyla mı konuşuyor?
Está a falar através do Wells?
- Goril Grodd, Wells aracılığıyla mı konuşuyor?
- O Grodd está a falar pelo Wells?
Eğer Savitar, Wally'yi de Julian'ı kullandığı gibi kullanıyorsa şu an bizi Wally aracılığıyla gözetlemediğini nereden biliyoruz?
Se o Savitar está a usar o Wally como usou o Julian, como é que sabemos que ele não está a espiar-nos através do Wally?
Akıl sağlığımı yerinde tutan tek şey iradem.
Apenas a minha vontade me mantêm são.
Gariptir ki akıl sağlığı denince aklıma Savitar gelmiyor.
Quando penso em sanidade, não penso no Savitar.
Esasen bu ikisi, elektromanyetik olarak Goldtooth aracılığıyla bağlı.
Os dois estão ligados electromagneticamente - por goldtooth.
Hız Gücü sana Eddie Thawne'ın kılığında mı gözüktü?
A Força de Aceleração. Apareceu para ti na forma de Eddie Thawne?
Bu, kostümündeki vericiler aracılığıyla elektrik yükü göndererek teorik olarak hafızasını geri getirebilir.
Ela envia cargas eléctricas pelos transmissores no traje. Teoricamente, deve recuperar as memória.
İşte merhametin karşılığı bu.
Isso é o que se ganha com misericórdia.
Şu Burt denen aşağılığı bulup paketini teslim ediyormuş gibi davranacağım.
Queres que eu cace esse canalha do Burt e que finja entregar-lhe o seu pacote.
Çoktan hastalığı kapmış olabilir, o yüzden ayrılıp her yere bakalım.
E ela já pode estar doente por isso vamos separar-nos para cobrir assim mais terreno.
Resimlere her türlü fiyatı verebilirler ve karşılığında müşterilerinin asıl istediği şeyi temin ederler.
Eles podem exigir qualquer preço por uma peça de arte, e em troca fazer tudo aquilo que seus clientes querem mesmo.
Karşılığında ne istiyorsun?
O que gostarias em troca disso?
Ölüp son bir kez daha geri gelecektik ama karşılığında...
Nós iamos morrer e regressar mais uma vez, mas em troca...
Dünyanın her tarafından cadılar onların yanlarına geldi bedeli karşılığında sırlarını öğrenmek için.
Bruxas vinham de todo mundo para viverem com eles e estudarem os seus segredos... por um preço.
Fred Johnson'ın hâlâ Dünya'yla bağlantıları olduğunu hepimiz biliyor olsak da DGi'nın şirketinize nasıl sızdığını yine de bize açıklamanız gerek.
Todos sabemos que o Fred Johnson ainda tem ligações à Terra, mas precisamos que nos explique como a APE pôde infiltrar-se na sua empresa.
Siktir. Nasıl yaptığını bilmiyorum.
Foda-se, não sei como consegues.
Asıl anlayamadığım, niye bu kadar sinirlendiğin.
Só não percebo por que estás tão incomodada.
Sekiz yıl önce evden çıktığını söylemiştin.
Disseste-me que te livraste dela há oito anos.
Küçük kardeşimiz o bayıldığın serbest bıraktığın babamızı ve ilk göz ağrımızı öldüren kardeşimiz şimdi düşmanımızın yanında ve ona akıl veriyor.
O nosso irmãozinho, aquele que tu tanto amas, aquele que libertaste, aquele que matou o nosso pai e o nosso filho primogénito está ao lado dos nossos inimigos e aconselha-os.
Bugün olduğu gibi gelip gözlerime bakacak ve onları nasıl yüzüstü bıraktığımı anlatacaksın.
Ireis olhar-me nos olhos como fizestes hoje e ireis dizer-me como lhes estou a falhar.
Senin nasıl savaştığını da biliyorum.
Eu sei como vós fazeis a guerra.
Daha az önce nasıl yaptığımı görmedin mi?
Acabaste de me ver fazê-lo, não foi?
Ben bununla ilgilenirim, siz de dokunamadığımız birini nasıl yakalayabileceğimizi bulmaya çalışın.
Trato dela. Descubram como apanhar alguém em que não podemos tocar.
Ben de kahve olayını tekrarlamak istiyordum. Geçen seferkinin nasıl kontrolden çıktığını gördük.
Podíamos sair para tomar café novamente, já que na última vez não foi como esperado.
Geri dönecek olursa ona onu bıraktığımı nasıl söylerim?
E se ele voltar, como é que lhe diria que estou a ficar?
"Cutter" lakabını nasıl aldığını biliyorsunuz, değil mi?
Sabem porque é que lhe chamam "Cutter", - não sabem?
Cinsiyet ayrımcılığı için demedim.
Não fui machista, só queria arrombar...
Belki nasıl yaptığımı çözebilirsiniz ama buna vaktiniz olacağını sanmıyorum.
Talvez descubram como fiz isto, mas duvido que tenham tempo.
Nasıl yaptığını söyle.
Diz-me como é que o fizeste.
- Nasıl yaptığını söyle.
- Diz-me como é que fizeste isso.
Cecile, çoğu kişi şimdiye kadar yeni yıl için aldığı kararları bırakıyor.
- Cecile, a maioria desiste das promessas de ano novo por esta altura.
Miras olarak boşa giden 10 yıl ve borç yığını.
Nada como 10 anos perdidos e uma pilha de dívidas.
Nasıl yaptığını söyle.
- Diz-me como o fizeste. - Tive ajuda.
Eğer Savitar, Barry'nin gelecekteki bir versiyonuysa ve Barry'nin yaptığı her şeyi hatırlıyorsa nasıl onu durduracak bir plan bulacağız ki?
Se o Savitar é uma versão do futuro Barry, ele lembra-se de tudo o que o Barry fez. Como é que vamos planear alguma coisa para detê-lo?
Bence harika. Peki şellak pullarının kullanılıp kullanılmadığını nereden anlarsınız?
Como é que sabe que a goma-laca foi usada?
Tracy Brand, işte böyle anlarda STAR Labs'in sadece güzel beyinler için bir liman olmadığını hatılıyorum.
Tracy Brand, são momentos assim que lembram que o STAR Labs é muito mais do que um local de mentes brilhantes.
- Tamam, o kısımları atla Tim çünkü kimse tatlı kedinle nasıl tanıştığını bilmek istemiyor.
- Certo... passa para a frente, Tim, pois ninguém quer ouvir falar sobre o teu felino.
Lütfen şaşırmış gibi davranmayı bırak da bana nasıl yaptığını söyle.
Por favor poupa-me à aparência de surpresa e apenas diz-me como o fizeste.
Anlaşamadığımızda nasıl yalvardığını, kendini nasıl yerlere attığını ve kendini bize sunduğunu hatırlıyorum.
E quando nós discordamos... O que tu imploraste, o que te deitaste ao chão e... o que te ofereceste a cada um de nós.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]