Mâni traducir portugués
46 traducción paralela
Müsait olmayan kıyafetlerimin zahmetlerime mâni olacağını farkettim.
Sabia que minhas folgadas roupas não eram adequadas... para os esforços que me esperavam.
Ellen James, dağılmaları için yalvaran bir mektup yazmış onlara. Başka kadınların da kendilerine zarar vermelerine mâni olmak istiyor.
A Ellen James escreveu-lhes uma carta e pediu que acabassem com o clube e que não deixassem mais mulheres fazerem mal a elas próprias.
Ben de peşinden gideyim, aptalca bir şey yapmasına mâni olurum.
É melhor ir lá fora certificar-me de que o Al não comete nenhuma loucura.
Şimdi, bunlara mâni olan bir şey meydana geldi.
Agora, aconteceu uma coisa que põe em perigo a actuação.
- Al, buna mâni ol.
Al, não deixes que isso aconteça.
Al, ben onu tam yukarıya çıkaracaktım ve sen buna mâni oldun.
Estava prestes a levá-la lá para cima, e tu interrompeste.
İşçilerle birkaç dakikalığına konuşmamıza neden mâni olduğunuzu anlamıyorum.
Não percebo porque não podemos falar com eles dois minutos.
Bunu yaptıktan sonra korku sana mâni olamaz.
Depois disso, o medo não pode deter-nos.
- Babanla olan ilişkinin boyutu işini yapmana mâni oluyor.
A vossa relação está a destabilizar o teu desempenho.
Çok arkadaşım yok, tam oldu derken buna mâni oluyorsun.
Não tenho muitas amigas, e quando finalmente começo... a fazer algumas, tu estragas tudo.
Kendi kozunu bul ve onun ilk atışı yapmasına mâni ol.
Se arranjares uma coisa bombástica, isso vai impedi-lo, de ser o primeiro a atirar. Destruição mútua garantida.
Bu gitmeme mâni değil.
Pois, ainda irei.
Şunu anlamalısınız ki Magneri'ye bir şey olursa bir şey olmasına mâni olunamazsa çifte cinayet sayılacaktır.
Você compreende se acontecer alguma coisa ao Magneri, algo que poderia ter sido evitado, será acusada de dois assassinatos.
Gitmek istersen sana mâni olmam.
Se queres ir, não posso impedir-te.
"Bu denli büyük ve telafisi mümkün olmayan bir kaybı... "... tehdit olarak algılayan içgüdüler, zihnin idrakine mâni oluyordu. "
Instintos que parecem sentir a ameaça de uma perda tão grande e irrevocável, que a mente recusa-se a tomar as suas medidas.
Sakince sonu bekleyenlere mâni olmamak lazım.
Não desejamos privar aqueles que calmamente esperam pelo fim.
Diğerlerinin çalışmalarına da mâni oluyor.
lmpede os outros de trabalharem.
Teknik bir detay sana özgürlüğünü kazandırdı ama bir hayatı sona erdirmenin etkisini anlamana mâni oldu.
Um detalhe técnico deu-te liberdade, mas inibiu-te de perceberes o impacto de tirar uma vida.
Wong'un güvenini kazanmalı, şirketine sızmalı ve menekşe cüce yıldızını yok etmesine mâni olmalısın.
Tens de ganhar a confiança do Wong, infiltrar-te na organização dele, e evitar que destrua a Anã Violeta.
- Schopenhauer sana mâni mi oluyor?
" Schopenhauer ainda é um obstáculo?
İzin vermemek daha önce sana hiç mâni olmamıştı.
Permissão? Nunca te impediu antes.
Buna mâni olamazsın.
Não conseguirás parar isto.
- İşime mâni olursan daha uzun sürer.
Demora mais se continuar a interromper.
Bize mâni olmayın da.
Desde que não atrapalhe.
Mâni olmam için iyi bir zaman mı?
Sim, Dra. Saroyan. É uma boa altura para interromper?
Zaten mâni olduğuna göre bence onun için en iyi zaman şu an.
Já que já me interrompeu, acho que é a melhor altura possível para interromper.
Mâni oluyorlar.
Não me deixam.
Talihsizliğin bu armağanın verilmesine mâni olmasını istemez.
Ele não deixava tal infortúnio atrapalhar a sua inauguração.
Talihsizliğin bu armağanın verilmesine mâni olmasını istemez.
Ele não deseja que este transtorno interfira com essa oferta.
Bu kız sadece mutluluğumuza mâni oluyor.
Ela só se mete no caminho da nossa felicidade.
Yine yaptın! Tutuşmak üzereyim, sen ise bana mâni oluyorsun!
Estou com o gás todo e estás a atrasar-me!
Ve henüz öğrenememiş olduğunu biliyorum, bil ki gerçek aşka mâni yoktur!
E caso ainda não tenhas aprendido, não há competição possível com o amor jovem.
Sana mâni olmayayım.
Não me deixes interromper-te.
Asıl problem, senin gibi heriflerin işimizi yapmamıza mâni olmalarıdır.
O problema são pessoas como tu que não nos deixam fazer o nosso trabalho
Tekrar hayata dönmeme kimse mâni olamaz.
Ninguém me pode impedir de me voltar a sentir vivo.
Biri mâni mi oluyor?
Está alguém a proibir-te?
Ölümün işine mâni olmasına izin verecek değildi.
Não deixaria que a morte atrapalhasse o seu trabalho.
Kuryenin izini buldum. İlacımı bana o getirecekti. Anlaşılan ilacı ulaştırmasına mâni olmuşsun, Ajan Thomas.
Localizei o mensageiro que, supostamente, me entregaria os meus medicamentos, mas, você interceptou-o, Agente Thomas.
Bu bayla bayanın evlenmesine mâni olacak bir sebebi olan birisi varsa ya şimdi konuşsun ya da sonsuza dek sussun.
Se alguém souber de algum motivo para que este homem e mulher não possam se casar, fale agora ou cale-se para sempre.
Bizi de çağırıyor ve ben de senin onun peşinden gitmene mâni oluyorum. Üç kişinin boğulmasına mâni oluyorum.
Estou a impedir-te de ir atrás dele, porque se não são três que se afogam.
Gördün mü, bunlara sebep olmayabilirsin, ama kesinlikle mâni olmuyorsun.
Sabe, pode não causar estas coisas, mas não faz nada para impedi-las.
Uyumanıza, geğirmenize, osurmanıza, figan etmenize mâni oluyor ve bu süreci daha gürültülü ve yabanî, daha çılgın daha elverişsiz bir hâle getiriyor.
Impede-vos de dormir, arrota, peida-se, grita... e fará com que todo este processo seja mais estrépito e bravio, mais louco, mais inviável... e, a única coisa que irá impedir que todo este empreendimento
Toprak, gayrimenkul ve menkullerin hepsi, suçlu şahsın yatırımları mâni olmaksızın Kraliyet'e geçecektir.
Todas as terras, propriedades, bens móveis e investimentos da parte culpada passarão sem impedimento algum para a Coroa.
- Öldürülmesine mâni olmadı bu.
Não o impediu de ser morto.
Dan diyarından gelen yağmacı akınlarına, lordlarına mâni olmaya yardımcı olsun diye.
Para ajudar a conter as ondas sucessivas de salteadores vindos da Dinamarca.
Vaiz bugün işimize mâni oldu.
Hoje o pastor não nos deixou trabalhar.