Nadir traducir portugués
2,973 traducción paralela
- O eğitimli bir kadın. Bunun nadir görüldüğü bir kuşaktan.
É uma mulher com educação de uma geração em que tal coisa era rara.
... çok tarz, günümüzde çok nadir bir eser.
É um exemplo fantástico de pintura de género.
Nadir bir vaka zamanının ötesinde. Tanrı bilir, hem de kaç on yıl.
É um caso raro, e está à frente do seu tempo, sabe-se lá quantas décadas.
Son derece kıymetli olduklarını hep duyardım. Çok nadir parçalar, içlerinde tablolar da var.
Bem, sempre ouvi referirem-se a tudo como extremamente valioso, peças muito raras, incluindo quadros.
Dönem notu olarak A artı nadir bir not olmasının ötesinde mitolojiktir.
Quanto às notas "5", à medida que o semestre avança elas são mais do que raras, são praticamente mitológicas.
Bağ dokularında nadir görülen bir hastalık.
É uma doença rara do tecido conjuntivo.
- Leziz, yemek istenir, nadir.
Ela é saborosa, queres comê-la Ela está mal passada.
Bence çok nadir, evet.
Acho que é bastante rara.
Bu Müzikten söylemeliyim, yaşlandıkça bu inciler bana artarak daha fazla nadir geliyor.
Devido à música. Devo dizer que, ao ficar mais velho, essas pérolas têm-se tornado cada vez mais raras, para mim.
Doğal ile deyince, nadir görülen demek istedim.
Por cénica, Eu quis dizer raramente visto.
Bigelow nadir rastlanan bir isim.
Bigelow é um nome muito raro.
Hmmm... Bir Succubus, nadir doğrusu...
Uma succubus é mesmo rara.
Çok nadir bir Kuzey Amerika Fae'si hisleri aşırı geliştirilmiştir.
Faes extremamente raros do norte da América com um sentido de olfacto altamente desenvolvido.
Tanrı'nın sesiyle konuşabilme yeteneğine sahip çok nadir kişiler vardır.
Existem poucos de vocês que falam com a voz de Deus.
Bu gizli kısımlarını çok nadir görüyorsun. Aynada kendine bir an baktığın zaman ve bir yabancıyı da sana bakarken gördüğün zamanlar gibi.
A única ocasião em que vedes esse lado é nas raras ocasiões em que vos vislumbrais aos espelho e vos deparais com uma estranha a olhar para vós.
Çünkü bayağı bir düşündüm de... beni son altı aydır kimse o hâlimle görmedi, tamam pek nadir değil ama...
Porque tenho andado a pensar nisso e apercebi-me, que ninguém me via naquele estado, há uns seis meses, - e não é que seja raro...
Pek nadir olan bir şey değil, yani sürekli yaparım, sürekli ağlarım.
Não é uma coisa rara. Costumo estar sempre a chorar. Estou sempre a chorar.
Aynen ve o kadar nadir ki bazı doktorların ondan haberi bile yok.
Exactamente. E é tão rara que alguns médicos nunca ouviram falar.
Bazı porfiri türlerinin genetik olarak aktarılmadığını nadir de olsa kan veya bir sümükdoku ile bulaşabildiğini okuyordum tam şimdi.
Estava a ler que há certos tipos de Porfiria que não são transmitidos só geneticamente. Também podem ser transmitidos pelo sangue e pelo muco humano.
Hindistan'dan gelirken getirdiğim nadir bulunan, şifalı bir bitki.
Uma mistura que trouxe da Índia.
Adriyatik'in bu tarafında nadir görülürler. Türkiye, Afrika tamam.
São raros neste lado do Adriático, vivem na Turquia ou em África, mas aqui?
Yani sırf küçük zenci kara gözlerimi burnumu, nadir AB grubu kanımı almış diye lanet olası babası olmam gerekmiyor.
Quero dizer, lá porque os pretinhos têm os meus olhos, o meu nariz, o meu raríssimo sangue AB-negativo, não quer dizer que eu seja o pai.
Onur bu günlerde nadir bulunan bir özellik.
A honra é uma rara comodidade nos dias que correm.
Güvenebileceğim insanlar kadar nadir.
Quase tão rara como naqueles em que posso confiar.
Bu bir çağın kapanışı, dostum. Sana söyleyeyim. Bugünlerde sadece nadir insanlar, nadir kitapları satın alıyor.
É o fim duma era, meu amigo, disso podes estar certo, hoje são raras as pessoas que compram livros raros.
- Soğuk denizlerin, bakir sosların ve nadir sebzelerin filetoları.
Filetes de mares frios, molho virgem e legumes raros.
Nadir sebzelerle bezeli dana eti.
Carne de vitela com legumes raros.
Ertesi sabah ilk iş müzik barakama gidip en nadir bulunan plaklarımı aldım. Gitmeye hazırdım.
Na manhã seguinte, bem cedo, estava no meu barracão da música, a empacotar os discos mais raros, pronto para ir.
O içlerinde iyilik olan nadir Saiyanlar tarafından yaratılan bir kurtarıcıydı.
Era um salvador criado por raros Guerreiros do Espaço de bom coração.
Böyle bir takıntısı olan Saiyan nadir görülür.
É raro um Guerreiro do Espaço ter esse tipo de obsessão.
Senin gibiler burada nadir bulunur.
É raro ver gente do teu tipo por aqui.
Nadir bulunan çekinik bir genin ürünü.
O produto de um raro gene recessivo.
Nadir bulunan çekinik genli bir tür siyah ayı.
Um urso negro com um raro gene recessivo.
Sen, evladım çok nadir görülen ırktansın.
Tu, meu jovem, pertences a uma raça rara.
Şu anda ek gelir kazanmak için nadir müşterisi olan bir otelde yarı zamanlı bir barmensin.
Trabalhar num bar e, ocasionalmente, num hotel, para ganhar uns cobres.
Nadir bir yaratıksın Hal.
És uma criatura rara, Hal.
Bu ne kadar nadir bilemezsin.
Não faz ideia de como isso é raro.
Aklı menfaatlerinde değil, işinde olan nadir insanlardan biri.
Um exemplo raro de alguém que tem a cabeça no sítio e não enfiada no traseiro.
Sizi temin ederim çok önemli ve nadir görülen bir başarıdır.
Um feito valioso e único, asseguro-lhe.
Karın, nadir görülen bir prion hastalığından rahatsızdı. Karın, nadir görülen bir prion hastalığından rahatsızdı.
A sua esposa sofria de um raro distúrbio de uma doença priónica.
Ama yollarımız nadir kesişirdi.
Mas raramente nos encontrávamos.
Hayır değil ama ilk taslaklarda bunu görmemek nadir bir şeydir tatlım.
Não, não é. Mas os primeiros rascunhos raramente são, querida.
Nefesin şahane, nadir bir tipte.
Emanas um perfume delicioso, de qualidade rara.
Bu gece saçmalığın en alt safhasındasın.
E hoje foi o nadir do ciclo.
Safha ne demek?
O que significa "nadir"?
Toplamda 100 pul vardı. Olan en nadir türlerden biri.
100 selos no total, um dos mais raros de sempre.
Nörolojik etkilerini incelemekse çok daha nadir.
E ainda mais raro poder estudar-se os efeitos neurológicos.
Kişinin ölü olduğuna inandığı nadir bir rahatsızlıktır.
Uma perturbação de delírio rara, em que a pessoa se julga morta.
Nadir ikramlar yapmak hala hoşuna gidiyor, değil mi Hannibal?
Continuas a adorar os petiscos raros, Hannibal.
Nadir olanlara ilgi duyduğunu ikimiz de biliyoruz.
Sabemos que aprecias as raridades.
Nadir bulunanlardan.
Raro.