Nanı traducir portugués
5,434 traducción paralela
Yani şüpheli fırtınanın yaklaştığını biliyorsa kurbanlarını bağlayıp boğulmaları için tünele bırakmış olabilir.
Então, se o suspeito sabia da vinda de uma tempestade, pode ter amarrado as vítimas e tê-las deixado no túnel, para se afogarem.
" Bazen insanlar fırtınaya yakalanabilir... fırtınanın geçmesini beklemekten başka yapabilecekleri hiç bir şey olmaz.
" Algumas pessoas são apanhadas no caminho da tempestade, e não há nada que possam fazer além de esperar que ela passe.
Tıpkı Britanya'nın sınandığı gibi biz de sınanıyoruz ve gerçekten çok bencilce davranıyorsun.
Estamos a ser testadas. Assim como a Grã-Bretanha está a ser testada, e... estás a ser mesmo muito egoísta.
İki yıl önce, fırtınanın ortasında freni bozuk bir minibüsle kafa kafaya çarpıştık.
Há dois anos atrás... no meio de uma tempestade, envolvi-me numa disputa com uma carrinha em movimento com maus travões.
Emlak satışından alınan düzinelerce komisyondan bahsediyoruz.
Estamos a falar de dezenas de comissões, em transacções imobiliárias de alto calibre.
Hem örnek alınan bir insansın, bir kahramansın.
E és um modelo, uma heroína.
Kertenkeleni beslemek için hayvan dükkânından alınan tipten...
Ele disse que se compram na loja de animais para alimentar lagartos ou...
Yeniden faaliyete geçti. Ölmek üzere olan bir çocuktan alınan bir kan enjekte edildi.
É bom saber que ela o deixou voltar a casa.
- Ölen maktulün yarasından alınan DNA'da bulduğumuz yedi kişi bunlar mı?
São as sete pessoas cujo ADN foi encontrado na ferida da vítima?
Şu çalınan ekipmanlar epey önemli olmalı.
Aquela tecnologia roubada deve ser muito importante.
Alınan her yeni bir kararın kendince bir ödülü de olacaktır.
Uma decisão pela qual cada novo dia pode ser considerada a sua própria recompensa.
Evlilik endüstrisinde tanınan biridir.
Ela é um ícone na indústria do casamento.
Kurbandan alınan yaşam gücü haftalarca yetermiş.
A energia vital que sugam das vítimas sustenta-os por semanas.
Ne yazık ki 1966 yılında alınan koruma kanununa dayanarak Guerrera'ların şehrin ilk dökümhanelerinden birisini kasino açmak gibi güzide ve asil bir niyetle de olsa yerle bir etmesine müsade etmemiz mümkün değil.
Infelizmente, de acordo com a Lei de Preservação de 1966, não podemos permitir que demulam uma das fundições originais da cidade, mesmo que seja em prol de algo tão nobre e distinto como um casino. Portanto obrigado, cavalheiros.
Balistik kurtarılan silahları eşleştirdi. Bir sevkiyat sırasında Liber8 tarafından çalınan silahlarmış.
A balística identificou a arma usada no Transnacional como sendo de um carregamento roubado pela Liber8.
Georgetown'daki klinikten alınan birkaç yumurtayı döllemeyi başardık.
Conseguimos fertilizar alguns óvulos da Clínica Georgetown.
Beyin kanaması. Keskin olmayan bir cisimle alınan darbeden dolayı.
Hemorragia subaracnoídea causada por traumatismo craniano.
Gördüğün gibi, her iki kurban patlamayla kafaya alınan darbe sonucu ölmüş.
Como pode ver, as duas foram mortas pelo trauma da força da explosão.
Altı yıl önce de beyin kanseriydi, ve Torres şuan alınan parçaları bilinen muhtemel kemik kanserleri ile karşılaştırıyor.
Ela teve cancro do cérebro, há seis anos e a Torres está a fazer um teste para um possível osteossarcoma.
İyiyim sadece bilirsin... Büyük orkestraysan kısmı, bir sürü taşınan parçalar.
É só esta orquestração, muitas partes móveis,
Çünkü sizi temin ederim burada alınan benim şerefim değil.
Porque eu garanto-lhes, não é a minha honra que foi ofendida aqui.
Hayati yardım ve borçlanma komitesinden alınan eşyaların üzerindeki haklarınızı kaybettiginizi GCC tarafınca bildirmek zorundayım.
Por ordem do Congresso Global Corporativo estes itens estão sujeitos à apreensão sob o Estatuto Alívio da Dívida e Estatuto de Retificação.
Bu, Samhain arifesinde geç vakitte sihirli tepeye çıkan bir adamın hikâyesi. Tepedeki kayalarda üzgün bir şekilde şarkı söyleyip yakınan bir kadını duyan adamın hikâyesi.
Este é sobre um homem que fica até tarde numa colina encantada na véspera do Samhain que ouve o som de uma mulher a cantar triste e melancólica nas pedras da colina.
Bunlar otelin dışındaki güvenlik kayıtlarından alınan görüntüler.
E há mais. Estas fotos foram tiradas do vídeo de vigilância em frente ao hotel.
Çalınan ekipmanlar epey önemli olmalı.
Aquela tecnologia roubada deve ser muito importante.
Düşmandan alınan bilgiye göre birkaç üst seviye yönetici vadiyi birkaç günlüğüne terk ediyor.
Observamos os seus passos, temos vários relatórios. Os líderes do mais alto nível estão, há alguns dias, a deixar o vale.
Depomuzdan çalınan eşyaları bulduğunuz için size teşekkür ederim.
Estou-lhes muito agradecida por terem encontrado os objectos roubados do nosso armazém.
Dikenli teli çalınan 3 farklı yeri olan 3 çiftçiyle görüştüm.
Conversei com três agricultores aos quais roubaram rolos de arame farpado.
Kurbanlarımızdan alınan semboller.
Lembranças das nossas vítimas.
Şerif, kurbanın tanınan biri olduğunu söyledi. Veya kötü bir ününün olduğunu, nasıl baktığına bağlı.
O Xerife estava a dizer-me que a vítima teve um momento de fama, ou infâmia, depende do modo como o vês.
Soygunda çalınan para bulunamadı.
O dinheiro do assalto nunca foi recuperado.
Şu 89 senesindeki soygunda çalınan paradan?
Sabe, o dinheiro do roubo de 1989?
Tanınan adamlarla. Senin gibi.
Homens conhecidos, como você.
Göz altına alınan sensin.
Não estava há pouco, em custódia?
Wint suçlu. Dün, onu tanınan bir uyuşturucu satıcısıyla arabaya binerken gördüm.
O Wint é culpado, ontem vi-o entrar bum carro com um traficante conhecido.
O olayda alınan parmak izlerine göre. Onları Bay Sosa'nınkilerle karşılaştırmanızı tavsiye ederim.
Caso consigas apanhar alguma digital, sugiro que compares com as do Sr. Sosa, não do...
Çalınan eşyalarımdan haber var mı?
Alguma novidade acerca dos meus itens roubados?
En son alınan kanınızda bir sorun çıktı bu nedenle yeniden almamız lazım.
Houve alguns problemas com a última colheita, por isso teremos que fazer uma nova.
Wayne Endüstrilerinden çalınan korteks.
Córtex, roubado das Indústrias Wayne.
Tanınan bir yankesici. Bu sabah Union Meydanı'nda yakaladım kendisini.
Apollo Mercer, um carteirista conhecido.
Çavuş Voight uyguladığı kural ve kanunlarla Chicago Polis Departmanında epey tanınan biri.
Voight está muito familiarizado com as normas e directrizes da Polícia de Chicago.
Korkarım mahkeme silah zoruyla alınan itirafı pek hoş karşılamaz.
Receio que não vejam com bons olhos uma confissão coagida.
Maruz kalınan ısıyı ve nemi nereden bilebilirsin ki?
Como podes saber a humidade e temperatura?
Oksipitale alınan bir darbe ölüm sebebi olabilir.
Traumatismo no occipital pode ser a causa da morte.
Sizi temin ederim Bay Abernathy ölüm sebebi keskin olmayan bir cisimle başa alınan darbe.
Garanto-lhe que a causa da morte foi um traumatismo brusco.
En sonunda rehinci... çalınan malın suçuyla baş başa kalırdı.
O penhorista acabaria acusado de posse de propriedade roubada.
Hayır, aslında son kanun tasarısında tütünden alınan verginin artırılmasını istemiş.
- Não, na verdade, o último acto legislativo dele foi um aumento de imposto no tabaco.
Depodan çalınan kimyasallarla binlerce insanı öldürmeye yetecek kadar gaz üretilebilir.
A quantidade de produtos químicos roubada, pode ser usada para produzir VX o suficiente, para matar milhares.
Şimdi... Bana çalınan listenin nerede olduğunu söyleyene kadar bu aletleri senin üstünde kullanacağım.
Então vou usar estes instrumentos em si, até que me diga onde está a lista que roubou.
Her nokta, işaretlenip salınan bir paranormali temsil ediyor.
Cada ponto representa um despertado localizado e libertado nos últimos anos.
Ultra, pek dürüstlükle tanınan bir yer değildir.
A Ultra não é conhecida pela sua honestidade.