Nehir traducir portugués
2,504 traducción paralela
Bir nehir görüyorum bir köprü ve yakınlarda bir tren ve... ve arka planda havlayan bir köpek.
Vejo um rio, uma ponte e um comboio a aproximar-se. E um cão a ladrar num pátio de uma casa.
Bir nehir, bir tren ve havlayan bir köpek.
Um rio, um comboio e um cão a ladrar.
- Vermillion bir nehir...
Vermillion é um rio.
Nehir, köprü, havlayan köpekler, tren.
O rio, a ponte, os cães a ladrar. O comboio.
Nehir yok ki.
Não há rio nenhum.
Bak, işte nehir. Al sana gerçeklik.
Este é o rio e esta é a realidade.
Kaderinin ne olduğunu bul, nehir seni oraya götürecektir.
Descobre o teu destino e o rio irá levar-te.
Bilirsin, nehir kenarı ya da yürüyüş yapılacak hoş bir yer.
Perto de algum rio ou com sítios para caminhar.
Ve küçük kör çocuk ağaca dönüşüp annesine, "anneciğim, neden yer bu kadar soğuk?" dediğinde donmuş nehir çatlamış ve çocuk boğulmuş.
Foi então que quando o menino cego se virou para a árvore e disse : "mãe, porque é que este chão está tão frio"? O lago congelado partiu... e ele afogou-se.
Bayır aşağı akan nehir gibi bir uysallığı var.
Ela tem uma flexibilidade, como água a fluir pelo rio abaixo.
Curt bize timsahların ailelerini tam da nehir kıyısında koğuşlandırdığını söylemeliydin.
O Curt devia ter nos dito que os jacarés são criaturas que ficam em ninhos mesmo na margem criam sua família...
Dün nehir kaynağının orada bir kamyonet görmüş.
Ele diz ter visto ontem uma carrinha para os lados do braço superior do rio.
Nehir kaynağındaki kamyon ne olacak?
E a carrinha lá para os lados do rio?
Söyle bakalım, Paris'ten hangi nehir geçmektedir?
Diz lá qual é o rio que atravessa Paris?
Evet, seni dinliyorum. Paris'ten hangi nehir geçer?
Então, diz lá, o rio que atravessa Paris é?
Şüpheli şimdi görüldü. Kuzeye nehir yakasına dönüyor.
O suspeito foi visto a virar para norte em Riverside.
İsmi Nehir Macerası.
- Chama-se Without A Paddle.
Andy Dufresne bir nehir dolusu pisliğin içinde sürünmesine rağmen borunun diğer ucundan temiz bir şekilde çıkan adam.
Andy Dufresne, o homem que rastejou através de um rio de cocó e saiu limpo no outro lado.
Yani, ben, geceleri, nehir kenarındaki sahaya her gidişimde hissettiğim duyguları yeniden yaratabilecek bir yönetmen istiyorum.
Quero um realizador que consiga recriar o sentimento que tenho cada vez que piso o campo do rio, à noite.
Lucas'ın geceleyin, nehir kenarındaki sahaya her gidişinde hissettiklerini anlayabiliyorum.
Compreendo o sentimento que o Lucas tem cada vez que pisa o campo do rio, à noite.
O zaman, Luke nehir kıyısındaki sahada Luke kiminle takılıyor?
Não... Então, com quem é que o Luke vai andar no campo do rio?
Katrina vurduğu zaman, onun gücünü azaltacak sulak arazi kalmamıştı. Ve nehir taşmasını önleyen setlerin hiç bir şansı yoktu.
- Quando veio o Katrina, as zonas húmidas não estavam lá para reduzir o impacto, e os diques não tiveram hipótese.
Nehir boyunca tüm köyleri. Bunların arasında Sulvan da var.
As aldeias, ao longo de todo o rio sinuoso... desde aqui até Sulvan.
Nehir kenarındaki sahada çekilecek son sahne için diyorsan, Lucas söylemişti. Ama bu sahneyi vinç üzerinden de çekebilirsin.
Para a cena final no campo do rio, o Lucas disse-me, mas podes filmá-la com uma grua.
Bunu, toprak boyunca akan bir nehir gibi düşünün.
Há pessoas incríveis neste mundo, não é, mano?
* Ay parlıyor nehrin üstünde. * * Nehir dönüşmüş düz bir tepsiye. *
A lua brilha sobre o rio como sobre uma placa de prata.
Kısmen nehir manzaralı, güzel dairesinden ayrılmadan önceki güzel zamanları hatırlatan biri.
Talvez alguém que já conhecesse da cidade, alguém que a fizesse recordar os bons velhos tempos, antes de ter de abdicar do belo apartamento com vista para o rio.
Çok güzel bir gün ; sen, ben, Jamie ve nehir kenarı sahası.
Está um dia lindo. Tu, eu e o Jamie para o campo do rio.
Üç ayrı nehir suyunun karışımından.
A água de 3 rios.
Nehir yatağındaki dövünmeleri sayesinde, bir yıllık derilerini çıkarır ve yoluculukları sırasında yapışan istenmeyen parazitlerden kurtulurlar.
O violento bater contra o leito do rio solta-lhes a pele velha desse ano e liberta-as de parasitas indesejáveis que possam ter apanhado na viagem.
Nehir yükseldiğinde burası su altında olmalı.
Quando o rio sobe, este lugar deve ficar submerso.
Büyük nehir ağızlarında Pasifik Okyanusu'nun 5 somon balığı türü birbirine karışır.
Nos estuários dos maiores rios, as cinco espécies de salmões do Pacífico, misturam-se.
Dolayısıyla nehir yukarı yüzmek ve yumurtlamak için sadece vücutlarında saklı bulunan enerji vardır.
Por isso a energia armazenada nos seus corpos é toda a que têm para subir os rios e desovar.
İçgüdüsel olarak nehir yukarı, yumurtlama sahalarına doğru yöneliyorlar.
É impelido a subir estes rios até ao local da desova.
Gerçekten de dik bir nehir.
Que rio tão inclinado.
En kurak dönemini yaşayan ovalar uzak topraklardan gelen nehir yatakları sayesinde tatlı suyla buluşuyor.
Surpreendentemente, quando as planícies estão mais secas, água fresca, vinda de uma terra distante, corre para os leitos de rios ressequidos.
Temiz nehir ve denizleri varmış.
Que têm rios e mares límpidos.
Nehir yok mu?
Não há um rio?
Dostum, taa nehir kenarındaki saha zamanlarından, Luke'un, Nathan hakkında P. Sawyer için yeterince iyi olmadığını söylediği, hatta Peyton'ı çalma çalışmaları yaptığı zamanlardan beri bekliyoruz.
Meu, estamos à espera desde os nossos dias no campo do rio, quando o Luke costumava dizer que o Nathan não era bom o suficiente para a P. Sawyer e como planeava roubá-la.
Nehir.
O rio.
Nehir yükseliyordu ve kar fırtınası da yaklaşmaktaydı.
O caudal do rio estava a subir, e aproximava-se uma tempestade de neve.
* Eğer gelirsen nehir kenarına *
* Rollin'on the river *
Eski nehir kapısından girdim.
Vim pelo velha grade do rio.
Nehir kenarına inip topta hala can var mı diye bakmaya gidip, atış yapmaya ne dersin?
Que dizes a irmos ver se ainda dá para marcar cestos?
- Nehir bir anda kirlenmişti.
O rio, de repente ficou poluído.
Kirlenmiş nehir, kayan yıldız, kırmızı Mustang... Bu, Savaş.
A água poluída, a estrela cadente, o Mustang vermelho...
Yağmurlar başlayınca nehir, mağaraya kadar yükselir.
Durante as chuvas o rio inunda-a.
Eğer nehir kenarında oturup, yeterince beklersen düşmanlarının cesetlerinin akıp gittiğini görürsün.
Se te sentares junto a um rio e esperares por tempo suficiente, acabarás por ver os corpos dos teus inimigos a passar.
Nehir manzaralı, yani kuzey cepheli.
Vista de rio, por isso está virado para Norte.
Ama nehir akıp gidiyor ve ırak çanlar çalıyor, beni çağırıyorlar uzaklara.
Tu sabes que eu jamais abandonaria Mas o rio flui E os sinos distantes repicam Dizendo-me que estou longe
Bayır aşağı akan nehir gibi bir uysallığı var. Belki de, bütün kadınlar doğuştan böyledir. Belki de, bütün kadınlar doğuştan böyledir.
Talvez todas as mulheres nasçam assim, a esconder algum segredo.