Niyet traducir portugués
801 traducción paralela
Size verdiğimiz bu güvene layık olduğunuzu ve iyi niyet misyonunuzu başarıyla tamanlayacağınıza dair, dua ediyoruz.
Esperamos todos, que se mostre digno dessa confiança. Que possa desempenhar com sucesso a alta missão de beneficência que lhe confiámos.
Canım Bayan Reed, mesleğimde bazen hasta ile doktoru arasında niyet açısından bazı uyuşmazlıklar olur.
Cara senhora Reed, por vezes na minha profissão, há um confronto de vontades entre o médico e o seu paciente.
- Niyet oydu.
- Tencionava ser.
İyi niyet olmadan barış olmaz. Dene.
Não poderá haver paz se não haver boa vontade para tentar.
Barış ve iyi niyet için buradayız.
Viemos visitar-vos em paz e com boa vontade.
İlkin niyet ettiğimde keşke onu içeri götürseydim, Belki de sonu böyle olmazdı.
Se eu o tivesse tirado de lá, como eu pensei primeiro... ele nunca teria morrido...
Çok güzel bir niyet tut
Pensem num maravilhoso Pensamento
Şunu söylemek için seni çağırttım, tatlım Peter'a kötü bir niyet beslemiyorum.
Foi por isso que pedi para cá vir, minha cara, para dizer ao Peter que não lhe desejo mal...
Paramount News Prenses Ann'in Londra'ya yaptığı ziyareti özel haber yaptı. Avrupa başkentlerinde yapacağı iyi niyet turunun ilk ayağı büyük bir coşkuyla karşılanıyor.
Trazemos-vos uma reportagem da visita da Princesa Ann a Londres, a primeira paragem na sua publicitada viagem às capitais da Europa.
İyi niyet
De boa vontade
Suça niyet ve teşebbüsün cezası beş yıldan başlar.
Intenção criminal com início de execução : 5 anos.
Evet, asıl niyet oydu.
Sim, esta era a idéia.
Ama beni kırbaçlanmaktan kurtarmaya çalıştığını unutmadım. O sözleşmeye hürmet edeceğim. Yeter ki bir daha iyi niyet safsatalarını duymak zorunda kalmayayım.
Mas não me esqueci da surra da que me tentou salvar... assim vou respeitar o contrato enquanto não ouça... nada mais a respeito de honra.
General, size iyi niyet göstererek bir emir gönderdi.
O Generalíssimo emite a seguinte ordem.
İçişleri Bakanlığı bunun bir iyi niyet gezisi olduğunu ancak majestelerine yakın çevreler, koca bulmak için geldiğini söylüyor.
É uma visita de cortesia, segundo fontes oficiais, mas círculos próximos da princesa dizem que ela procura um marido.
Büyük bir milletin gerçek iyi niyet elçileri.
Os embaixadores de boa vontade de um grande país.
Hayatım boyunca ülkeme hizmet ettim. Hangi pozisyonda çalışırsam çalışayım..... sadakatle tüm kalbimle ve ard niyet taşımadan çalıştım.
Servi ao meu país durante toda a minha vida... em qualquer cargo para o qual fui designado... servi com lealdade, pureza e sem maldade.
- Benim için kötü bir niyet beslemediğinize sevindim. - Hayır!
Estou feliz que não tenham nada contra mim.
Octavia ile ağabeyinin ısrarı üzerine bir iyi niyet gösterisi olarak evlendim.
Casei-me com Octavia por insistência do irmão... Com um beijo?
Boş boş gezmek, kötü niyet şüpheli davranışlar şehrin huzurunu bozucu davranışlar.
Vagabundagem, má fé, comportamento suspeito e desacato público.
- Sanırım niyet bu.
Parece ser essa a ideia.
"Bu gece diğer yarışmacılarla birlikte... " havacıların arasında barış ve iyi niyet ruhunu
"Esta noite, ele e os outros concorrentes, estarão presentes na recepção de abertura."
İyi niyet..
Um gesto.
" Majesteleri... yaptığınız vahim hataları tevazu ile üstlenmenizi kabul ediyor... ve bunun karşılığında... iyi niyet göstergesi olarak 100.000 sterlin ödemenizi istiyorlar.
"Sua Majestade... " reconhece a vossa admissão de muitos erros lamentáveis... " pelo que aceita...
- Acımasızca ve kötü niyet taşıyordu.
- Isso foi cruel e malvado.
# Hayat iki fiyatına bir film Kaderin bir trajedisi # # İyi niyet komedisi Dost olarak yaşlanacağız işte #
A nossa vida é uma alternância a tragédia da existência a comédia da felicidade amigos até à morte
- Kimse için kötü niyet taşımıyorlar.
- Não guardam rancor a ninguém.
Hem bu zaten bir iyi niyet hediyesi.
É uma espécie de ajuda humanitária.
Ama Angus, sana iyi niyet teminatı vermemiş.
Mas, Angus, ele não te deu nenhuma garantia de boa-fé.
Şef, iyi niyet göstergesi olarak hayatta kalan en yaşlı adamımızla barış çubuğu içti.
Para mostrar boas maneiras, o Velho Peles de Cabana fumou com o nosso macho sobrevivente mais velho.
Ama, Dago, o intihar etmiyor, sadece intihara niyet ediyor.
Ouve, Tinto, ele não está a cometer suicídio, está só a tentar.
Yani bir fiil değil, bir niyet var ortada.
Logo não estás lidar com um acto, mas com um intenção.
28 Mayıs günü, kasıtlı ve kötü niyet güderek, barışa sekte vurma amaçlı olarak, İngilizce-Macarca deyimler sözlüğü yayınlamakla suçlanıyorsunuz.
Está aqui sob a acusação de, no dia 28 de Maio... ter dolosa e premeditadamente... publicado um alegado dicionário de frases Inglês-Húngaro... com a intenção de causar a perturbação da ordem pública.
İyi niyet, oğlanın cesedi dışında bir şey getirmez.
Em troca de boas intenções só terás o cadáver do garoto.
-... böylece iyi niyet mesajlarını...
-... e eu passarei a vossa mensagem...
Eğer o zavallı aptallar girmeye niyet ederse cezaları ölümdür.
Para aqueles iludidos... que ousam entrar... têm a pena de morte.
Bunu yapmaya niyet etmiyorduk. Böyle bir şey yapmak istemeyiz. Çünkü öldürmeyi istemiyoruz.
Não pensávamos fazê-lo, preferiríamos não fazê-lo, não porque não mereça morrer, senão porque preferiríamos outra solução.
Alman yanlısı dışişleri bakanı Matsuoka nisan 1941'de Almanya'ya gerçekleştirdiği iyi niyet ziyaretinden sonra Moskova'da Stalinle bir saldırmazlık anlaşması yaptı.
O MNE japonês, pró-Alemanha, Yosuke Matsuoka, depois da visita de cortesia a Hitler foi em Abril de 1941 em Moscou, onde assinou o Pacto de Neutralidade com Stalin.
Hitler, bir iyi niyet göstergesi olarak Flaman savaş suçlularının serbest bırakılması emrini verdi.
Como gesto conciliatório, Hitler ordenou a libertação dos prisioneiros de guerra holandeses.
Derler ki, "Cehenneme giden yol..." iyi niyet taşlarıyla döşeli olduğunu söylerler.
Dizem que o caminho para o Inferno está cheio de boas intenções.
Ne kadar gayrıresmi gözükse de orada iyi niyet olduğundan emin olabilirdiniz.
No entanto, apesar de parecer informal, podem ter a certeza que haverá muito pouco de cortesia.
Kendimizi açığa çıkartırsak, bu, iyi niyet belirtisi olacaktır.
E se nos revelarmos? É um sinal de boa fé...
Kaç saattir deniyorum konuşmaya niyet yok. Bütün bir gece sorgulayın bunu.
Umas horas a mais, El Sharif, e falará.
İçinde kötü bir niyet yoktu.
Ele não era má pessoa.
Bu gördüğünüz para ağacını, Amity Kıyı Şeridi evlerinin sahibi Len Peterson, bir iyi niyet gösterisi olarak bağışladı. Alkışlar Len için.
Esta árvore de dinheiro foi oferecida por Len Peterson, o construtor dos condomínios de Amity, num gesto de boa vontade para com a comunidade.
Yukarıda belirtilenlerin hepsi için gerçek değeri 4500 franktan fazla olmasına rağmen, alacaklı iyi niyet göstermekte, bunları sadece 3000 franka vermektedir.
Tudo acima mencionado vale o honesto preço de 4 500 libras, tendo sido reduzido para o valor de mil moedas por vontade do prestamista.
İyi niyet yetmez.
Boas intenções não chegam...
- İyi niyet ziyareti ve o tür şeyler işte.
Política de relações internacionais.
Barış ve iyi niyet içinde geliyoruz.
Viemos numa missão de paz e boa vontade.
Sizi temin ederim, sadece bakmak istiyorum. - Sizin için, niyet ederim Profesör.
- Quero que os veja, professor.
Bir niyet sadece.
- Apenas um pensamento.