Olacak traducir portugués
139,474 traducción paralela
Ailem ne olacak?
E a minha família?
Soruşturmamıza çok yardımı olacak.
Isto vai ajudar a nossa investigação.
Sadece ülkesine olağanüstü hizmetleri olan bir kadını destekler nitelikte olacak.
Uma declaração de apoio a uma mulher com um registo de grande serviço ao país.
Bak, eğer haklıysan, bu işin arkasında o varsa yine MacLeish'teki gibi olacak.
Olha, se estiveres certa, se ele for o tipo por trás disto, vai ser apenas como o MacLeish.
Evet, ama onu suçüstü yakalamak epey zor olacak.
Sim, mas vai ser difícil apanhá-lo envolvido em algo desonesto.
Seçersen ilk kız başkan yardımcısı o olacak, biliyor muydun?
Sabias que ela seria a primeira vice-presidente feminina?
Dengeli bir mahkeme isterken aslında kendisiyle hemfikir olacak bir mahkeme istiyor.
Quando diz que quer um tribunal equilibrado, quer dizer que quer um tribunal que concorde com ele.
Geçerse Beyaz Saray şüphesiz Meclis Başkanı'na borçlu olacak.
Se for aprovado, a Casa Branca ficará decididamente em dívida com a Porta-voz.
Yarın bu saatlerde herkes Toronto'daki zirveye gidiyor olacak.
Amanhã, irão todos para Toronto, para a cimeira.
Ama efendim, Etik Komitesi beni aklasa dahi bu itham hep var olacak.
Mas ainda que o Comité de Ética não encontre nenhuma infração, a acusação existirá sempre.
Çünkü bir kampanya yürütme fırsatımız olacak.
Isso dar-nos-á tempo para organizar uma campanha.
- Medya ne olacak?
- E a perspetiva da imprensa?
Başkanlık elimizde olmayabilir ama yakında ülke elimizde olacak.
Podemos não ter a presidência, mas não tarda, teremos o país.
Epey zahmetli olacak ama sonuç alırız.
Será meticuloso, mas dará resultados.
Çocuklarımızın eğitimi için omuz omuza mücadele etmek de öyle olacak.
Será uma honra lutar ao seu lado pela educação das nossas crianças.
Böylelikle zirveden önce lobi yapma fırsatımız olacak.
Isso permite-nos começar a pressionar antes da sessão geral.
Teklifimiz programda üçüncü sırada olacak.
A nossa proposta é o terceiro artigo da agenda.
Gönüllü gitmen bir iyi niyet göstergesi olacak, hem sen hem de gazete için.
Se for lá voluntariamente, isso será considerado boa vontade, para si e para o jornal.
Şimdilik NATO karşısında güvenilirliğinin birazını kurtarsan da indiğimizde bizi bambaşka bir yangın bekliyor olacak.
Salvou alguma credibilidade com a NATO, por agora, mas aguarda-nos uma nova controvérsia quando aterrarmos.
Bu haber epey gündemde olacak.
Esta história não vai a lado nenhum.
Saldırıdan bu yana ilk kez tüm hükûmet aynı çatı altında olacak.
Esta vai ser a primeira vez desde o ataque que o governo inteiro estará debaixo do mesmo teto.
Tony ödülüne aday olacak ana karakterimle... -.. yatman herşeyi mahvetti.
Tu dormiste com a estrela da minha peça e estragaste tudo.
Nazik ve dikkatli bir şekilde, kalp problemi sebebiyle, ameliyat olacak adama.
Disse isto gentilmente ao homem que tem um problema cardíaco que pode ser tratado com uma cirurgia.
Ve bizim için de... iyi olacak. Hemen karşı koymadan, bu teklifi bir düşünelim, tamam mı?
E eu acho que isso poderia ser bom para nós.
Neyse, gitsem iyi olacak.
Bom, vou andando.
Kılıbık olman için daha sonra yeteri kadar, vaktin olacak, söz veriyorum.
Terás tempo suficiente para te tornares mártir.
Pembe pantolonunla uyumlu olacak mı?
A condizer com as tuas calças cor-de-rosa?
Eğer bunu yapabilirsen, yine buradan ayrılırken, üç bebeğin olacak, ama planladığın şekilde olmayacak tabi.
Se conseguir fazer isso, ainda poderá sair deste hospital com três bebés. Apenas não da forma como planeou.
Sanjay bize, yeni ruzgar santrali konusunda yardimci olacak.
Ele vai ajudar-nos a conseguir o cliente do parque eólico.
cok tuhaf olacak bu biliyorum.
Isto vai parecer muito estranho.
Sabah icin izin aldim zaten. Nerdeyse oglen olacak.
Estamos quase na parte da tarde.
- Kesin ihtiyacim olacak.
- De certeza que vou precisar.
Bizle birlikte, bir kac da Jaz grubu olacak, gercek sahnelerde cikip calacagiz...
Seremos só nós e umas quantas bandas boas de jazz. Vamos tocar em palcos a sério para públicos a sério.
Her sabah tek basima uyandigimda, gogsum sikisiyor, acaba yine mi olacak diye korkuyorum. Tamam mi? - Anliyor musun?
Eu acordo todos os dias sozinho e sinto um aperto tão grande no peito que julgo que tudo vai acontecer outra vez, entendes?
- Bu süper olacak. - Evet.
Isto vai ser extraordinário.
- Bahse girerim ki çok zor olacak. - Aynen.
Aposto que vai ser muito intenso.
Ayrıca, sıska bir kaltak eğitmenim de olacak. Ki bu karı bana, kendi gözyaşlarımda boğuluncaya kadar bağırıp duracak.
E vou ter uma cabra de uma treinadora magricela que vai gritar comigo até eu encher uma piscina de lágrimas.
Kurulum aşamasında Sanjay bize yardımcı olacak.
O Sanjay vai ajudar-nos a conseguir este cliente.
Bu şeyler gerçekten çok hoş, ama 12 saatten az bir süre sonra üç farklı doğum günü partisi için, toplamda 45 çocuk burada olacak.
Acho tudo isto muito querido. Mas, daqui a menos de 12 horas, vamos ter aqui 45 miúdos para três festas de anos diferentes.
Randall'ın sesi belli bir zaman sonra kısılacak, Kevin de en nihayetinde... o enteresan tuhaf bıyıklardan birini bırakacak. Ya Kate... Kate de güzel bir kadın olacak.
Um dia destes, a voz do Randall vai mudar, o Kevin vai deixar crescer um daqueles bigodes esquisitos tipo buço e a Kate vai tornar-se uma mulher.
Hey, William, bir sorum olacak.
- William, tenho uma pergunta.
Kontrol ettim, aileleri evde olacak.
Os pais dele estão em casa. Já confirmei.
Biliyorsun işte, ailemi ve... en arkada ise seni ve sonra farkettim ki New York'a gözde olacak bir oyun için değil,
Vi a minha família, vi-te a ti lá atrás e percebi que não vim cá para entrar numa peça de sucesso.
Her şey güzel olacak, William.
Nós ficaremos bem, William.
- Pekala. İyi olacak mısın, anne?
- A mãe fica bem?
Her şey çok güzel olacak.
Isto vai ser bom.
Efsanevi olacak.
Será sensacional.
Her birine ihtiyacımız olacak.
Precisamos de todos.
Bu işi başarabilmemiz için tüm ışığa ihtiyacımız olacak.
Precisamos de toda a luz necessária para conseguir esta proeza.
Oğlum ne olacak?
O meu filho?
Biliyorum. Gerçekten, üç tane bebeğimiz olacak sanmıştım.
Achava mesmo que estávamos destinados a ter três.