Oliver traducir portugués
5,563 traducción paralela
Yani Annalise senden avukatlarını hile ile mahkemede hata yapmaya zorlamanı istiyor.
A Annalise quer que façam o advogado cometer um erro... - Oliver.
- Oliver. Böylece ailesini soğukkanlılıkla bağlayıp vuran iki deliyi kendisi savunabilecek öyle mi?
- Para representar os loucos que amarraram e mataram os pais?
Oliver Stone filmi olan?
O filme do Oliver Stone?
Dick ve Oliver'a söyle, onların da gelmesini istiyorum.
Diz ao Dick e ao Oliver que também os quero lá.
Nasıl gidiyor Oliver?
Como estão as coisas, Oliver?
Düşün Oliver, düşün.
Pensa, Oliver, pensa.
Adım Oliver Queen.
Chamo-me, Oliver Queen.
- Oliver, nasıl...
- Oliver, como...
- Oliver döndüğü için falan deme.
E não me digas que é porque o Oliver voltou.
- Oliver döndüğü için mutlu değilim evet.
Não estou contente por ele ter voltado.
Geçen hafta Oliver bize Darhk'ı anlatıyordu, hatırladın mı?
Lembras-te na semana passada, quando o Oliver contou do Darhk?
- Oliver ve Felicity biliyor mu?
- O Oliver e a Felicity sabem?
Oliver Queen.
- Oliver Queen.
Evet zorundayım Oliver.
Sim, tenho, Oliver.
Anlatmayan kişi eski Oliver'dı.
Aquele era o antigo'eu'.
Robert, Pasifik'te gemileri baktıktan sonra bir adada mahsur kalmış ve bu gemi kazasında trajik bir şekilde oğlu Oliver'ın ölümüne şahit olmuş.
O Robert naufragou numa ilha quando o barco afundou no Pacífico, um acidente que levou à morte do seu filho, Oliver.
Lyla'yı kaçırmak, bu senin fikrindi, Oliver.
Raptar a Lyla foi ideia tua, Oliver.
Oliver?
Oliver?
Dışarıda daha fazla kişiye ihtiyacımız var, Oliver.
Precisamos de mais gente no terreno, Oliver.
Oliver, bunun hoşgörüyle alakası yok, dostum.
Oliver, não se trata de perdão!
Oliver, senin için kurşunların önüne atladığım zamanlar oldu.
Oliver, houve uma altura em que levava um tiro por ti.
Oliver, bu benim ilk meşru ipucum.
Oliver, é a minha primeira pista legítima.
Üzülme, Oliver.
- Não lamentes, Oliver.
Oliver, iki yıldan uzun bir süredir cevap falan almayı başaramıyorum.
Não fui capaz de obter respostas há mais de dois anos!
O da sayılır, Oliver.
Conta na mesma, Oliver.
- "Oliver Meme-Büküyor." - Charles!
"Oliver Torce-Mamilos".
Benim adım Oliver Queen.
Chamo-me, Oliver Queen.
Oliver bazı şeyleri farklı yapmak istediğini söylemişti ya.
O Oliver disse que queria fazer as coisas de maneira diferente.
Dinle, Oliver konusu...
- Ouve, sobre o Oliver...
Sara'nın zamana ihtiyacı var. Oliver'ın ahkâm kesmesiyle de uğraşamam.
A Sara precisa de mais tempo, e não quero o Oliver a julgar.
Destekleyici olmadığımızdan değil Oliver, sadece...
Não é que não apoiamos, Oliver...
Oliver, harika bir şey bu.
Oliver, isto é demais.
Oliver Queen ben. Selamlar.
Oliver Queen.
- Oliver Queen bu şehri kurtaracak.
O Oliver Queen vai salvar esta cidade.
Oliver'a çocuğu düşürdüğünü söylediğinde o para senin olacak.
O dinheiro é teu quando disseres ao Oliver que perdeste o bebé.
Peki Oliver ve takımının bize yardım etmeye zaman ayıracaklarını nereden biliyorsun?
Mas como é que sabemos que o Oliver e os outros têm tempo para nos ajudar?
Gördün mü Oliver, işe yaradı.
E adivinha, Oliver. Funcionou.
- Oliver Queen.
Oliver Queen.
Martı Sürüsü'nün yapacağı şeylerden kurtardım işte sizi.
Oliver, acabei de vos salvar do que quer que aquele despenteado ia fazer.
Palmer Teknolojilerinin CEO'su, Oliver Queen ile yaşıyor demek.
Então a CEO da Tecnologias Palmer está a viver com o Oliver Queen.
Acaba Oliver'ın görsel ikizi nasıl biri.
Imagino como será o sósia do Oliver.
İtiraf etmeliyim, eskiden bildiğim Arrow takımı değil bu. Sen de eski Oliver Queen değilsin.
Tenho de dizer, não é a mesma equipa do Arqueiro que estou habituado a ver, ou o mesmo Oliver Queen.
Kuşadam ve Oliver 54. caddede dövüşüyorlar.
O pássaro e o Oliver estão entre a rua 54 com a Av.
- Burası senin şehrin Oliver.
- É a tua cidade, Oliver.
Hadi ama Oliver, soruları soran kişinin sen olması gerek.
Oliver, é suposto seres aquele que faz as perguntas.
Oliver...
Oliver...
Oliver, bu altı ay önceydi.
Oliver, isso aconteceu há seis meses.
- Adım Oliver Queen.
Chamo-me Oliver Queen.
Oliver?
- Oliver?
Oliver.
Oliver.
- Oliver, burayı...
- Oliver, como...