English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ O ] / Olmadığımı

Olmadığımı traducir portugués

17,956 traducción paralela
Sanırım, ikimiz de gizemli velinimetinin ben olmadığımı biliyoruz.
Eu acho que nós dois sabemos que eu não sou seu misterioso benfeitor.
Yani buraya NZT ile işe yarar olduğumu ama NZT olmadan olmadığımı hatırlatmaya geldin.
Portanto, basicamente vieste cá para me relembrar que com o NZT sou útil, mas sem ele, não sou. Sabes que mais?
Resmi bir soruşturmada olmadığımızı biliyorum.
Sei que não somos os investigadores oficiais neste caso.
Buraya ait olmadığımızı biliyorsun Richie.
Sabe, Richard, o nosso lugar não é aqui.
Ofiste olmadığımı biliyor. Bu ne anlama geliyor?
Sabe que não estou no escritório.
Jack, düşmanlarımın masum olup olmadığımı düşünmeleri umurumda değil.
Jack, não me importa se os meus inimigos acham que sou inocente ou não.
Kimseyi kapacak pozisyonda olmadığımızı söylediler.
Disseram que não estamos em posição de abordar alguém.
Sana Harvey'i ele vermen için baskı yapıyorlardı ve son konuşmamıza göre bu konuda konuşmak için doğru insanın ben olmadığımı düşündün.
Estavam a pressionar-te para te virares contra o Harvey e, com base na nossa última conversa, não achaste que eu era a melhor pessoa com quem falar.
Onu duydun. Gerçeğin, benim bir avukat olmadığımı söyledi.
Ela disse que o facto é que não sou um advogado.
Oleg Burov olayıyla çok da içli dışlı olmadığımı biliyorum.
Eu sei que não estou por dentro de tudo sobre o Oleg Burov.
- İyi bir insan olmadığımı mı düşünüyorsun?
- Achas que não sou boa pessoa?
- Taylor olmadığımı biliyorum.
- Sei que não sou a Taylor.
Hatta günümüzde olmadığımız Zamanlarda bile
Mesmo naqueles dias Em que não estamos no nosso melhor
Ama doktor olmadığımı biliyorum
Mas eu sei que não sou médico
Yani, hadi ama, ikimiz de benim masum olmadığımı biliyoruz.
Por favor, ambas sabemos que eu não sou inocente.
Mükemmel olmadığımı biliyorum. Halkın tercihine en yakın kişi benim ama.
Sei que não sou perfeita, mas sou o mais parecido que há com a escolha do povo.
Üyeler hiçbir fikirlerinin olmadığını... Gecenin sonunda Piper'ın huysuz, bir eski ajan mı yoksa Morra ile Sands'in bir kurbanı mı olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu.
Ao fim da noite, não estava mais perto de saber se a Piper era uma ex-agente decepcionada ou uma vítima do Morra e do Sands.
Naz'a aşağı inip deforme para çetesiyle ilgili elinde bir şey olup olmadığına bakacağımı söyledim.
Disse à Naz que vinha aqui, para ver se tinhas alguma pista do gangue do dinheiro. - Sim, tenho qualquer coisa.
Finch'e acayip kızgınım ama ajan olmadığını biliyorum.
Agora, estou passada com o Finch, mas sei que ele não é um espião.
Girmeye çalışırken yakalandığın için artık o kadar iyi olmadığını mı düşünüyorsun?
E achas que piorou, agora que foste apanhada - a tentar invadir a casa?
Sands'in süper kötü adamlardan bir ekip kurduğunu söyledin ve şimdi kravat bağının düzgün olup olmadığını mı soruyorsun?
Estás a dizer que o Sands organizou uma equipa de vilões e queres saber se o nó está direito?
Laurel Hitchin'den oranın güvenli olmadığına dair uyarıcı bir telefon aldım.
Recebi uma chamada da Laurel Hitchin a avisar.
Şimdi bana onun sizden biri olmadığını mı söylüyorsun?
Agora, diz que ele não é um de vocês?
Aslında bir kaçış sanatçısı olmalıydım. Olmadığım için buradayım, değil mi?
Devia ter sido especialista em fugas, Foi como vim aqui parar, certo?
Sizi, artık hizmetinize ihtiyacım olmadığını söylemek için çağırdım.
Chamei-o aqui para lhe dizer que já não preciso dos seus serviços.
Bugün size birkaç sorum olacak Çalışma yardımına uygun olup olmadığınızla ilgili.
Tenho umas perguntas a fazer-lhe, para estabelecer a sua elegibilidade à pensão de invalidez e desemprego.
Bir zaman makinemiz olmadığına göre, bu hiç mümkün değil, haksız mıyım?
A menos que tenha uma máquina do tempo, estamos sem saída, não concorda?
Yakında bir mektup alacaksınız çalışmaya uygun olduğunuz ve İşsizlik Yardımı için uygun olmadığınız yazacak.
Em breve receberá uma carta que o informa que foi considerado apto para trabalhar e sem direito ao subsídio por invalidez.
Başbakanımız raporu çöpe attı. Önceliğimiz olmadığını söyledi.
Nosso primeiro-ministro o descartou, dizendo que não era prioridade.
Avukat olmadığım için bunları... bilmemem gerekiyor, ama biliyorum...
Eu sei que não devia saber estas coisas, porque não sou advogado. Mas sei.
Daha önce yaptın ve Papaz Walker'a söyledin... ve hala sen olmadığını söylediğini duymadım.
Fizeste-o antes. E também contaste ao Padre Walker. E ainda não te ouvi dizer que não foste tu.
Eğer gerçekten hukuk bitirmiş birine bunun kanunen bağlayıcı olup olmadığını sormak istersen anlarım.
Eu compreendo se quiser perguntar a alguém que de facto estudou direito se constitui um compromisso legal.
Perkins burada olmadığına göre size yardım edeyim.
Já que o Perkins não está cá, eu ajudo-o.
İnsanların neyin umurumda olup olmadığını sormasından sıkıldım.
Estou a ficar um pouco cansada de me perguntarem se me preocupo ou não.
Avukat olmadığımı biliyorum ama Mike masum bulunursa aynı suçtan ikinci kez yargılama olmayacak ama hatalı yargılama olursa bir gün yine peşine düşebilirler belki de? - Öyle mi?
Não?
- Zayıf olmadığını mı düşünüyorsun?
Achas que não és fraco?
Ona silaha ihtiyacımız olmadığını söyledim.
Disse-lhe que não precisávamos de armas.
Ancak şu kapıdan çıkıp gitmek için benim uzun zamandır sahip olmadığım geçerli bir sebebin var.
E você tem uma coisa que eu não tenho há muito tempo. Tem um motivo. Um motivo para sair por aquela porta.
Sen onu geri vermeye niyetli olmadığın için biliyorsun ben ise onu çoktan geri aldığım için biliyorum.
Você sabe-o porque nunca teve qualquer intenção de ma entregar e eu sei-o porque já a libertei.
Bir şey söylemeye hakkın olmadığını mı hissediyorsun?
Não achas que tens o direito de falar?
Ama şu ana kadar diğer insanların söyleyecekleri hakkında endişelenmemizi gerektiren yaptığımız ya da yapmadığımız bir şey olmadı.
Mas, nunca houve nada que fizéssemos, ou não, quando estávamos preocupados sobre aquilo que os outros iriam dizer.
Okul varlığı ile ilgili konuşmaları kaydetme hakkımız olmadığını söylediler.
Eles disseram que não tínhamos o direito de gravar conversas dentro da propriedade da escola.
Bay Yeganeh bunların çocuklar için uygun olmadığına mı karar vermiş?
O Sr Yeganeh disse isso?
Ve aradığım adamın o olup olmadığını anlamak. Majid öyle biri değildir.
O Majid não é desses.
O... o benim iyi olmadığım, seni Patty teyzen ve Nate amcanlara kalman için gönderdiğim zamanla ilgili.
É sobre quando não estava bem e tive que... quando te mandei para casa da tia Paty e do tio Nate.
Hazırlıklı olmadığını mı düşünüyorsun?
Achas que não se preparou?
Avukata ihtiyacım olmadığına emin misiniz?
Tem certeza que não preciso de um advogado?
Ruby, sana borcum olan 20 doları ödemek zorunda olmadığım anlamına mı geliyor bu?
Então, Ruby, isto quer dizer que não tenho de te devolver os vinte dólares que te devo?
Suçlu olmadığım zaman bile şüphe uyandırıyorum.
Levanto suspeitas, mesmo não sendo culpado.
"İnsanlığın ve Tanrı'nın karşısında saflığım bozuldu" olmadığı bir hafta.
"Desonrei-me aos olhos de Deus e do Homem."
Aksi takdirde sizinle aynı fikirde olmadığım için bu hapiste olmazdım.
Caso contrário, não estaria presa por não concordar consigo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]