Olmamış traducir portugués
6,887 traducción paralela
Bir Müdür Yardımcısı olarak Dover'dan aile hizmetlerine, böylesi anma törenlerine kadar bizden koparılan bir arkadaşımıza veda etmekten daha zor bir görevim olmamıştı hiç.
Como directora-adjunta, nunca tive tarefa mais difícil do que despedir-me de colegas que nos são levados. De Dover, aos serviços fúnebres para as famílias, a cerimónias como esta, é difícil despedirmo-nos.
Üstelik testislerinden biri mayosundan çıkmıştı ve hiçbir şey olmamış gibi onu yerine sokmaya çalışıyordu.
E um dos tomates dele saltou fora dos calções e ele voltou a metê-lo para dentro como se não fosse nada.
Hayatın karmaşa halinde ve bu sayede sanki o hiç var olmamış gibi davranabiliyorsun.
Manténs este caos por casa, como se ela nunca tivesse existido.
Hayır, olmamış.
Não, não é.
"Gönder" e basacak zamanı olmamış.
Não conseguiu carregar em "Enviar".
Hiç bahçeleri olmamış şehir çocuklarıyız. Şehir ağaç evimizi apartmanımızın merdivenlerinin başına yaptık.
Somos miúdos da cidade que nunca tiveram quintais grandes, por isso, fizemos uma casa de árvore urbana no cimo das escadas do nosso prédio.
Prostatınızda bir sorununuz olmamış ki.
Nunca teve problemas na próstata.
İşlerin biraz daha tehlikeli hale gelebileceğini duydum. - Hiç olmamış mı da?
Ouvi dizer que isso pode ficar um pouco... desonesto.
- Hayır, benim alanımda olmamış.
Nunca entraste?
Hiçbir şey olmamış gibi hayatlarımıza geri mi döneceğiz?
Regressamos às nossas vidas como se nada tivesse acontecido?
Ama bir şey olmamış.
Mas está aceitável.
Bizim binamıza bir şey olmamış.
O nosso edifício está intacto.
- Bunların hiçbiri olmamış gibi davranalım.
- Digamos que nada disto aconteceu.
Ona bir şey oldu diye çok korktum ama hiç bir şey olmamış.
Estava mais preocupado que ela estivesse bem, mas, não lhe fizeram nada.
Bence pek uygun olmamış.
Acho que não resulta bem.
Bazı konularda mesafeli olmak lazım. Nasıl olduysa annene bunu öğreten olmamış.
Há limites que não devem ser passados, e de alguma maneira a tua mãe nunca te ensinou isso.
İki hafta sonra hiçbir şey olmamış gibi benimle konuşmaya başlamışlardı.
Duas semanas depois, voltaram a falar comigo como se nada tivesse acontecido.
Umarım Harold'ın karısının eski arkadaşı olması bu kararı vermesinde etkili olmamıştır.
Só espero que o discernimento dele não seja toldado pelo facto de a mulher do Harold ser uma velha amiga dele.
Bunun sebebi uşağının olmamış olması.
Isso é porque não tinhas um criado.
Bana küfrettiler ki bu hiç olmamış şeydi.
Os meus pais insultaram-me, algo que não era normal pra eles.
Tamamen doğru olmamış olabilirim ama sen de çok ağırsın!
Certo, ouve, eu posso não ter sido totalmente fiel, mas tu... não és fácil de agradar.
Bunu hiç olmamış gibi unutalım.
Podemos esquecer que isto aconteceu.
Biliyorum dün gece bir şey olmamış gibi davranacağız.
Eu sei... Queres dizer que nada aconteceu ontem à noite.
- Hiçbir şey olmamış gibi davranacağız.
- Vamos fingir que nada aconteceu.
Ve hiçbir şey olmamış gibi oturmuş çay demlemiş içiyorsun.
E no entanto, está aqui a fazer chá como se nunca tivesse acontecido.
Erekte olmamış.
"Flácido".
Bak şu hayatında belli bir yaşa geldin ve kısmet olmamış işte.
Olha, chegaste a uma determinada altura da tua vida e não aconteceu.
Bu yüzden senin sıvın aktarılamadı. Yeni ölümsüz olmamıştın.
O teu fluido foi rejeitado por ser imortal há muito tempo.
Hiçbir şeye dahil olmamış.
Não está envolvida em nada.
Hiçbir şey olmamış gibi Meclis'e girmeyi mi?
Entrar no Congresso como se não fosse nada?
- Bir şey olmamış.
- Não é nada.
Jock, biliyorsun kafamı çarpmış olmam... -... tamamen mümkün...
É possível que tenha batido com a cabeça.
Gece gündüz çalışırdı. Ağabeyim kadar eğitimli olmam için mücadele ederdi. Fakat bunun için fedakar olmalıydı.
Ela trabalhava dia e noite, lutando para que eu fosse educada como era o meu irmão, mas isso não aconteceu sem um sacrifício.
Seks sırasında fazla orgazm olmam zaten.
Não tenho o costume de gozar quando faço sexo.
Aramış olmamız tadı için değil.
Não foi pelo sabor que a procurámos.
- Ayakkabı boyacısı olmamı istiyor!
- Ela quer que eu seja engraxador!
Sorun, Julian ile hiç çocuk yapmamış olmamızdır belki de.
Talvez o problema seja que eu e o Julian nunca tivemos filhos.
Bizim aramızdaki fark var ya zaten belli olan şey haricinde, benim kendi adıma çalışıyor olmam.
A diferença entre nós, então, além do óbvio, é que é que eu trabalho para mim.
Ondan önce de adam hiç var olmamış zaten.
- Antes, ele nem existia.
Bir şeyleri kaçırmış olmamız muhtemel bir durum.
É possível que tenhamos perdido algo.
Belki de sen haklısın. Fakat Sakin olmamız gerek.
Talvez tenha razão, mas temos que manter a calma.
Size insanları kaybetmeniz için ödeme yapıyor olmamızın dışında?
Para além de pagarmos para perderem pessoas?
Dow işi olmamış.
A Dow recusou.
Hayır, yukarı ve çıkış yönün zıttına göre olmamı söyledi.
Não, para cima contra os pelos.
Pune'de bizi dansçılarla aynı yerde tuttular şimdi de Satara'da sarayda olmamız gerekirken nehrin karşısındaki mağaradayız.
Em Pune, eles mantiveram-nos entre cortesãs e aqui na capital do outro lado do rio entre as ruínas!
Bu belaya bulaşmış olmamın tek sebebi seni Arktik'de kurtarmaya çalışmış olmam.
Sabes que a única razão, de eu estar metido nesta confusão... foi por teres tentado salvá-lo no Ártico?
Gece çöktüğünde çıkmış olmamız lazım.
Deverá terminar ao cair da noite.
Hatırlamamın sebebi çocuklara Hiroşima'yı anlatırkan bazen sınıfta çaılıyor olmam. Peki.
Lembro-me porque por vezes usava essa canção nas aulas para ensinsar aos alunos sobre Hiroshima.
- Anakara başarısız olmamızı istiyor.
O continente quer que falhemos.
Sorun, bizim sınırın yanlış tarafında olmamız.
Mas estamos do lado errado.
Kabullenmekte zorlanıyor olmamı anlayışla karşıla. Şu ana kadar sadece yarı şiirimsi, yarı abuk sabuk sözlerle açıklanmış ebedî bir şeytani maceranın konusu oldum.
Perceba que acho difícil de aceitar que sou o objecto de uma busca eterna satânica que até agora é demonstrado em algo que é meio poético, meio sem sentido.