Ortak mı traducir portugués
2,653 traducción paralela
- 50.000 dolar ile ortak mı oluyorum? - Evet.
- 50 mil, e sou um sócio-sombra?
Birdenbire ortak mı olduk, Arthur?
De repente, é meu parceiro nisto, Arthur?
Ortak bir duygusal bir bağımız vardı.
Tínhamos uma ligação emocional.
Ortak yıkım.
Destruição mútua.
Üstelik o ve Nikita artık bizi biliyor. Evet ama artık ortak bir düşmanımız var, Semak.
Sim, mas estamos alinhados contra um inimigo comum,
Sistemimizi güncelliyoruz da ortak bir hastamızın ölüm nedenini onaylamadan önce kayıtlarımızı sizinkiyle karşılaştırmam gerekti.
Estamos a actualizar o sistema, e preciso de verificar os registos antes de confirmar a causa da morte de um paciente que partilhámos.
Sanırım bu hepimizin ortak noktası.
Acho que temos isso em comum.
Dedektif Beckett, ben Dansın Gecesinin ortak yaratıcısı ve yapımcı. Bu cinayeti çözmenizde elimdeki her şeyi kullanarak size yardımcı olmak için çalışanlarımı bilgilendirdim.
Detective Beckett, como co-autor e produtor executivo de "Night of Dance", instrui o meu pessoal a fornecer tudo o que precisar para ajudar a solucionar este assassínio.
Daha yumuşak bir ortak olacak mı dersin?
Ela será uma parceira mais maleável?
Ortak arkadaşımızı ziyaret edeceğim birazdan.
Estou a preparar uma surpresa para a nossa amiga em comum.
Ortak arkadaşımız, yani Charles Dickens 1846'te, 1865'te yayınlandı eserleri.
"O nosso amigo em comum", Charles Dickens, publicado em 1864-1865.
Ne yani, artık ortak alamayacak mıyım?
Então, não vou ser atendido pelos sócios?
- Ortak kelimesini mi kullandın sen? - Evet kullandım.
- Acabaste de usar o termo conluio?
Evet. Eminim kıyafetlerine ortak olacağım için beni yana döne bekliyordur.
Ela quase não pode esperar para me ter sob as suas asas.
Ölen arkadaşın için çok üzüldüm ama eğer ortak olacaksak, sana bunu baştan söylemem gerekiyor : Bu işin diğer işlerinizle hiçbir bağlantısı olmaması lazım.
Sinto muito pelo teu amigo lá dentro, mas digo-te, endireitem-se... se vamos fazer um acordo, temos que estar isentos de todos os problemas.
Onunla ortak olacağım.
Vou ser parceiro dele.
Ortak temayla başlayalım :
Vamos começar pelo elo comum,
Ortak bir düşmanımız var.
Temos um inimigo em comum.
Çalışmanızın büyük bir hayranıyım ve ortak dostlarımız var.
Sou um admirador do seu trabalho e também dos seus associados.
Sanırım ortak isteklerimiz olan birisi.
Acredito que seja alguém de interesse mútuo.
Görünüşe göre ortak bir yanımız var.
Aparentemente você e eu temos algo em comum.
Çünkü ortak bir düşmanımız var.
Porque temos um inimigo em comum.
Bay Rothstein'ın tereddüdü bizim zaman darlığımızla birleşince bizi yeni ortak arayışına itti.
A hesitação de Mr. Rothstein, a par do pouco tempo que temos, obriga-nos a expandir a nossa procura por um sócio.
O zaman ortak bir tanıdığımız olduğuna da biliyorsun.
Sabe que temos um amigo em comum.
Seninle fark ettiğinden çok daha fazla ortak yanımız var.
Temos mais em comum do que imaginas.
Zahmet etme, ortak paket almaktan başka bir şey yaptığım yok.
Não se incomode, nunca fiz nada além de fumar marijuana.
Doğrusu bu ortak. Tamam mı?
É o correcto, parceiro.
İkimiz de hayatta kaldık Memure hanım asla müttefik olmayacağız, ama iş ortak çıkara dayandığında belki olabiliriz.
Ambos somos sobreviventes, agente, nunca vamos ser aliados, mas de vez em quando, pode ser que desejemos as mesmas coisas.
Ortak olacağımızı söyleyince bana inandı.
Ele estava muito propenso a acreditar em mim quando eu disse que íamos ser parceiros.
Halen türler arası ortak yaşam olmaksızın her iki türün de sağ kalamayacağına inanmaktayım.
Continuo a acreditar que sem... uma coexistência pacífica entre a nossa espécie... nenhuma das espécies sobreviverá.
Yani iki ortak da yalan söylediğimi biliyordu ama bunun hiçbir önemi yoktu çünkü ikisi de kendimi aşağıladığımı biliyordu ve günün sonunda bana saygı duydular.
Eu já fiz isto antes. Ambas as partes sabiam obviamente que eu estava a mentir, mas não fez mal, porque sabiam que eu me tinha humilhado completamente e no final respeitaram isso.
- Ortak arkadaşımızı diyorsun yani.
Não fale com o agente Donnelly.
İçerdiği konuyla ilgili gerçeklerin sayısıyla tanımlarım Will ile benim ortak tecrübelerimize dayanarak belirleyeceğimiz X faktörüyle tanımlarım.
Defino-o pelo número de factos relevantes que contém e por um fator X que espero que o Will e eu determinemos usando as nossas cinco décadas combinadas neste ramo.
Shaw, Frey and Kimble'da ortak olan 35 yaşındaki bekar Jennifer Price'la bu akşam saat 5.30 sularında Smithsonian'daki bir yardım toplantısında tanışıyor.
Conhece Jennifer Price, 35 anos. Sócia da Frey e Kimble, também solteira, num acontecimento beneficente no Smithsonian, às 17h30.
"Dur bakalım, ortak" dedim ben de.
mais devagar.
Yılda bir defa kıdemli ortak yapma hakkım var.
Tenho o direito a nomear um sócio principal por ano.
Kurucu ortak olarak her yıl bir kişiyi kıdemli ortak yapma hakkım var.
Como parceiro fundador, tenho o direito a nomear um sócio principal por ano.
Nereden biliyorsun? Dört yıl önce Norma bana Louis'in kıdemli ortak olduğu zaman giyeceği bir takımı olduğundan bahsetmişti.
- Há quatro anos, a Norma disse-me que o Louis tinha um fato guardado para o dia em que isso acontecesse.
Handale'deki ortak arkadaşlarımıza gelince abuk güvenlik sistemlerindeki açıkları ortaya çıkardığım için bana minnettar olmaları lazım.
Em relação aos nossos amigos em comum em Hemdal, diria que deviam estar a agradecer-me por expor as falhas do patético sistema de segurança.
Bu yüzden ortak olduk, hatırladın mı?
- Sim, quero. Foi por isso que nos metemos nisto.
Görünüşe göre, ortak bir amacımız daha var.
Parece que temos outro objetivo em comum.
Görünüşe göre, ortak bir amacımız daha var.
Parece que temos outro objectivo em comum.
Şu ortak amacımız için uğraşıyorum.
Estou a trabalhar para aquele objectivo em comum.
Zanlılarımızın tek ortak noktasının bu olması sebebiyle bize zaman geçtikçe dostluklarının bozulup dağılacağını gösterir.
Essa é a única coisa que as suspeitas têm em comum, e isso diz-nos que, enquanto o tempo passa, a amizade delas ficará estranha e depois acabará.
Eğer orada ortak arkadaşımızı tehdit eden bir delil varsa, o delili Ajan Donnely'den önce bulacağınıza olan güvenim tam.
Se houvesse alguma prova a ameaçar o nosso amigo, acredito que encontrava antes do Donnelly.
Ortak noktalarımız var. Buraya sizi görmeye kendi isteğimle geldim.
Nós temos coisas em comum, por isso eu vim vê-lo nos meus próprios termos.
Ortak, bunu seninle yüz yüze konuşamadığımız için üzgünüm.
Parceiro desculpa-me.
Akrostik bulmacalar ortak ilgi alanımız.
Sim, temos o mesmo interesse por palavras cruzadas.
Bütün bu olaylar, adım adım daha çok gücün daha az kişide toplanmasını sağladı. Bu kişiler de görünüşte birbirinden bağımsız olsa da gerçekte tek bir ortak noktada kesişmekte :
Todos estes eventos que gradualmente moveram mais poder para menos mãos, mãos de indivíduos aparentemente desconectados, que estão, de facto, todos ligados por um elemento comum :
Ama bu çok iyi. Ortak bir yanımız oldu.
Mas é tão grande que temos algo em comum.
Yani artık ortak bir çevre olmadığına göre, bu kadınları birbirine bağlayan başka birşey var mı?
Por isso, já não é no mesmo bairro. Há mais qualquer coisa que tenha ligação a estas mulheres?