Ovo traducir portugués
2,939 traducción paralela
Ancak bazı amfibyumlar sonunda sorunu çözdü. Nemi içinde tutacak bir kabuğu olan yeni bir yumurta türü geliştirdiler.
Mas alguns anfíbios acabam por resolver o problema, desenvolvem uma nova forma de ovo, com uma casca que preserva a humidade.
Sudan 500, 700, 800, 1600 kilometre uzak olabilirsiniz ancak hâlâ doğumu gerçekleştirmek için gereken suya o yumurtanın içinde sahipsinizdir.
Podiam estar muito distantes da água e continuar a ter água no interior do ovo, que viabilizava o nascimento.
Birkaç gün sonra yumurta bırakılıyor.
O ovo é posto alguns dias depois.
Artık verebilecek hiçbir şeyi kalmadı. Bu nedenle kuluçka için yumurtayı erkeğe vermeli.
Ela agora não tem mais nada para oferecer e tem de passar o ovo ao macho para chocar.
Yumurta buzun üstünde uzun süre kalırsa donacak.
Se o ovo ficar por muito tempo no gelo, irá congelar.
Her birine, ayakları üzerinde bulunan çok değerli tek bir yumurta emanet edildi.
Cada um recebeu um único ovo precioso, equilibrado sobre as suas patas.
Yumurta bir anlığına bile buzun üstüne düşerse içindeki yavru ölür ve bütün bunlar boşa çıkar.
Se o ovo cair no gelo, mesmo que por um instante, o filhote dentro iria morrer e tudo teria sido em vão.
- Yumurta için... çalışıyorsun!
- Tu trabalhas... para o ovo!
Fasulyelerimi almış olsa da, Yumurta benim için direnmişti.
Vou vomitar! Mesmo que me tenha roubado os feijões, o ovo defendeu-me.
Bu garip küçük yumurta ile alakalı bir şey vardı.
Houve algo neste ovo que me chamou a atenção.
Yumurta bana ihanet etti!
O ovo traiu-me.
Ver işareti Yumurta!
Faz o sinal ao ovo!
Bunu Yumurta'ya borçluyum.
O ovo tinha razão.
İtiraf ediyorum, yumurta cenneti!
Olhem para isto! É o paraíso do ovo!
Jack, Yumurta bizi ayartmaya çalışıyor.
Jack, o ovo está a subornar-nos.
Görünüşe göre Yumurta istediğini elde etmiş.
Parece que o ovo tem o que queria.
İçinde hâlâ iyi bir yumurta olduğunu ispatla bana!
Prova-me que ainda existe um bom ovo em ti!
Yumurtadan başka istediklerimiz de var!
Queremos mais que um ovo.
Çürük bir yumurtayım ben!
Sou um pobre ovo!
Sicilya tatlısı görünümlü yumurtalı börek tadında.
Era suposto serem taquitos, parecem cannolis, mas sabem a rolinhos de ovo. O que fazes?
TEPELERI DOLASIP YUMURTAYI KIRMADAN GETIREBILEN KISI SAVASCILARLA DOVUSME HAKKINI ALACAK.
O primeiro a voltar com o ovo intacto, terá o direito de lutar entre os guerreiros.
Görünüşe göre bunda dereyi görmeden paçayı sıvamış.
Ao que parece aquela galinha morreu antes que pudesse sair do ovo.
Yumurta mı?
Um ovo?
Annem öğle yemeğim için yumurtasız yumurta salatamı bırakmış mı?
A mãe deixou a minha salada de ovo sem ovo?
Yumurtasız yumurta salatası mı?
Salada de ovo sem ovo? Como a poderia reconhecer?
Yumurtasız, yumurta salatası geliyor.
A sair uma salada de ovo sem ovo.
- Bio-dizel, ahbap.
Cheira a rolinhos de ovo.
Merak etme, eğer Dana'nın bekaretini bozmakla çok meşgul değilse teorini şu entellektüele anlatabilirsin.
Não te preocupes, podes contar para este cabeça de ovo, se não estiver ocupado a tirar a virgindade à Dana.
Tam akademik burslu ve şimdi de arkadaşına entelektüel mi diyor?
Ele tem uma bolsa académica completa. E agora está a chamar o seu amigo de cabeça de ovo?
Zaman yolcuğu denen olay adamın beynini yumurta gibi haşlar.
porcaria das viagens do tempo... frita o teu cérebro como um ovo.
Senin kıçına yumurtayı sokayım da nasıl yumurtluyorsun görelim.
Meto-te um ovo no cu e fico a vê-lo chocar.
Zaman makinası kapalıyken bir yumurtaya benziyor.
Esta forma de máquina do tempo como um ovo de dinossauro.
Hem yuvada bir yumurta daha var sanki.
E parece que ainda há mais um ovo lá dentro.
Bir yumurta daha mı?
Outro ovo?
Altı üstü bir yumurta kabuğu.
É apenas um objeto em forma de ovo.
Yumurta kafaları orada tutuyoruz.
Desde que manter os copos de ovo.
Fazla yumurta yedim galiba.
Comi muito ovo frito, eu acho.
Şu anda giydiğim elbise yumurta kabuğu gibi mi, yoksa gül yaprağı gibi mi?
- Achas que a cor do vestido que estou a usar parece casca de ovo ou rosa pétala?
Gül yaprakları iyi ama yumurta kabuğu rengi iki gün üst üste giyilemeyecek kadar beyaz sanki.
Rosa pétala, não faz mal. Mas se for casca de ovo, é branco demais para usar dois dias seguidos.
Git havuç kemir, tavşan.
Vai chupar um ovo, coelho.
- Merhaba!
Olá, o ovo.
O gün tek bir yumurta kurtarmayı başardık.
Conseguimos salvar um ovo esse dia.
Ben kurtardığınız küçük yumurtayım.
- Eu era o pequeno ovo que salvaste.
Böyle bir şeyden nasıl bu kadar büyük bir yumurta çıkabilir?
Como é que sai um ovo tão grande de lá dentro dela?
Küçük Reena yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yanıma yanaştı ve bana tavuğunun yumurtladığı yumurtayı verdi.
A pequena Reena veio até mim com um enorme sorriso no rosto e deu-me um ovo que a sua galinha tinha posto.
Güzelmiş, paskalya yumurtası gibi.
Lindo, pareces um ovo de Páscoa.
Ben yumurta olsam duvarın üstünde durmam.
Se eu fosse um ovo, não estaria em cima do muro.
- O sadece aptal bir yumurtaydı.
Ele era só um ovo estúpido.
- O bir yumurta değil.
Ele não era um ovo.
Tekerlemede yumurta olduğu söylenmiyor.
A rima infantil não diz que é um ovo.
Kusura bakma Yumurta Kafa!
Desculpa, Cabeça de ovo.