Pazarlık traducir portugués
3,235 traducción paralela
Gerçek Haç'ın iadesi için onların takasını pazarlık etmek istiyor.
Ele vai negociar a troca deles para o retorno da verdadeira Cruz.
Kâfirlerle pazarlık mı?
Negociar com heréticos?
Yani pazarlık yapacaklardır.
Significa que vão negociar.
Ve pazarlık yaparlarsa onları yormaya başlayabiliriz. Tamam.
E se pudermos falar com eles, podemos enfraquecê-los.
Seninle pazarlık yapma yetkisi olan adamım.
O único autorizado a negociar com vocês.
Bence, maliyeti ne olursa olsun, Cecil pazarlık yapacaktır.
Acho que o Cecil faria um péssimo negócio pelos custos que iria ter.
Pazarlık edişimizi görün.
Vejam-nos negociar.
Çok iyi pazarlık ediyorsun Curtis.
Boa negociação, Curtis.
- Tekrar pazarlık etmek istiyoruz.
- Não, não. Queremos renegociar.
Tekrar pazarlık etmeyeceğiz.
Não vamos renegociar agora.
Pazarlık yapmayı bırak.
Não negoceie mais.
Sanırım, onunla pazarlık yapabiliriz.
Mas acho que lhe consigo dar a volta.
Kasabada pazarlık yapmak için sabırsızlanan tek adam Snopes değildir herhalde diye düşünmüştüm.
Acho que o Snopes não é o único sujeito das redondezas que sabe negociar.
Pazarlık yapışımdan sıkılmış olmalı, çünkü kabul etti.
devia estar farto de minha choradeira, porque ele aceitou.
Eğer bu paketi ona gitmeden elde edersem, pazarlık için gücüm olur.
Se a conseguir apanhar antes que chegue até ele, então terei poder negocial.
Pazarlık için zaman doldu.
O tempo das negociações acabou.
Şartlarla ilgili olarak Alman'la yeniden pazarlık edeceğiz.
Renegociamos os termos do nosso acordo com o Alemão.
İnsanlar, kültür, tarih, kadınlar veya Rusya hakkında hiçbir şey bilmiyor olabilirim ama pazarlık yapma konusunda ödevime iyi çalıştım.
Digo, não sei nada sobre as pessoas, cultura, história ou mulheres da Rússia mas fiz os meus trabalhos de casa quanto às boas maneiras.
Pazarlık yapmasını bekliyordum ama yapmadı.
Estava à espera de que renegociasse. Mas não o fez.
En azından pazarlık yapmasını bekliyordum ama yapmadı.
Estava à espera que renegociasse. Mas não o fez.
Benimle pazarlık edebileceğini mi sanıyorsun?
Pensa que pode negociar?
Pazarlık edecek durumda değilsin.
Não estás em posição de negociar.
- Tamam, Jerry. Zor pazarlık yapıyorsun.
- Está bem, Jerry, és bom a negociar.
Pazarlık nasıldı?
Que tal essa se safou?
Theon'u babasıyla pazarlık yapmaya göndermemem için bana yalvardın ama seni dinlemedim.
Implorastes-me que não enviasse o Theon para negociar com o pai e ignorei o vosso conselho.
Pazarlık etmeye çalışabilir.
É capaz de tentar negociar...
- Fena pazarlık ediyor.
Ele é um grande caçador de pechinchas.
- Tam bir pazarlık harikasına benziyor.
Isto parece ser uma pechincha.
Şimdi pazarlık yapıyoruz.
Já definimos quem é. Agora estamos só a regatear.
Kavga etmiyoruz, pazarlık yapıyoruz.
Não estamos a lutar, estamos a negociar.
Eğer biri canavara bıçak sallarsa, pazarlık kumdan kale misali yerle bir olur.
Se alguém erguer a espada contra a besta, o feitiço se quebrará, como se fosse feito de areia.
Pazarlık etmeyi bilmeyen bir aptal gördüm.
Vi um idiota que não percebe nada de regatear.
Sıkı pazarlık ederim, doğrudur.
Sim, sou duro a negociar.
Daha fazla pazarlık edersen dilini keserim.
E se insistires em regatear, mando cortar-te a língua.
Ooh, pazarlık.
Ooh, negociação!
Bana sorarsanız iyi bir pazarlık oldu.
Uma pechincha, na minha opinião.
Yani Lorenzo ile kendi evinde papa devletlerine karşı bir ittifak kurmak için pazarlık yaptığını inkâr ediyorsun öyle mi?
Então negais ter-vos reunido com o Lorenzo em vossa casa para negociar uma aliança contra os estados papais?
Zira şeytanla asla uzlaşılıp pazarlık yapılamaz.
Com o mal não podemos acomodar-nos a negociar nem agora, nem nunca.
O zaman elinde pazarlık yapacak bir şey kalmaz.
Depois já não teríeis nada com que negociar.
Bana bu şekilde pazarlık yapma yetkisi verilmedi.
Não me foi concedida autoridade para negociar com estes termos.
Bence karlı bir pazarlık.
Diria que é uma pechincha.
Pazarlık yaptım...
- Eu... - Eu negociei...
Pazarlık mı yaptın?
- Negociaste?
Pazarlık etmeyin.
Não negociem.
Amerika Birleşik Devletleri, teröristlerle pazarlık etmez.
Os Estados Unidos da América não negocia com terroristas.
Seninle pazarlık etmek de yok. Bu olayı çok da sikine takmayan, Amerika'nın önde gelenleri de yok.
Chega de negociações contigo e com a República Popular do "Raio Que Te Parta".
Öğretmenlerin sendika olarak pazarlık haklarını tehdit ederken, iş güvenliklerini tehdit ederken, geçim kaynaklarını tehdit ederken, tabii ki onları greve zorlamış oluyorsun.
Quando ameaçam os professores, nas negociações com o sindicato, quando ameaçam a segurança dos seus empregos, ameçam a sua sobrevivência, claro que os estão a forçar a entrar em greve.
Benimle herhalde çok sıkı bir pazarlığa girişeceksin, öyle değil mi?
Queres fazer-me perder a cabeça, não é?
- Pazarlık.
- A negociar?
Pazarlık da yok.
Nada de acordos.
Pazarlık ettiğimizi mi zannettin?
Acha que isto é uma negociação?
pazar 161
pazartesi 216
pazar günü 59
pazartesi mi 18
pazartesi görüşürüz 74
pazartesi sabahı 26
pazar mı 17
pazartesi 216
pazar günü 59
pazartesi mi 18
pazartesi görüşürüz 74
pazartesi sabahı 26
pazar mı 17