Portakal traducir portugués
1,728 traducción paralela
Portakal topluyordum.
Estava a apanhar laranjas.
Sana portakalı ben atmadım.
Não atirei laranjas para si.
Portakal mı?
Laranjas?
Her ne kadar hayatımı Tanrı'ya ve iyiliğe adamış olsam da içten içe papaza portakal atmayı çok seviyorum.
Apesar de ter dedicado a minha vida a Deus e à religião Gosto de atirar secretamente laranjas aos padres.
Papazla portakalı nereden biliyorsun?
Como sabes acerca do padre e da laranja?
Papaza portakal atmayı sevdiğini herkes biliyor.
Toda a gente sabe que gostas de atirar laranjas ao padre.
Yaşlı adamın dişlerini oraya koydum çünkü ağacın içinden Mistik çıkacak ve özel bir portakal ağacı büyüyecek.
Eu ponho os dentes do velhote ali porque eu penso que o Mistico sai da árvore e vai fazer crescer uma laranjeira especial.
Portakal suyu getirdim.
Eu trouxe sumo de laranja.
Portakal suyu aldım.
Servir-me-ei sumo de laranja.
Üç portakal suyu.
Três sumos de laranja.
Sadece üç portakal suyu, lütfen.
Apenas três sumos.
Üç portakal suyu.
Três sumos.
Üç tane portakal suyu.
Uh, três sumos de laranja.
Şu portakal tozunu araçların üzerine koyup yaptıkları kârlar.
Os lucros que obtiveram por lançar aquela porcaria laranja.
Olamaz. Bu sadece portakal suyu.
Não me digas.
Portakal ve şekerden başka bir şey yok.
Apenas laranjas e açúcar.
Tek yumruklayacağınız şey portakal.
A única coisa que tu jamais irás encaixotar ( box ) são laranjas.
Yani, lezzo, portakal suyu hani.
- Bem, isso é uma grande colina. - Onde fica depositada bastante água.
Portakal suyu demişken.
- Água. Sabes de uma coisa? Vamos dar uma voltinha, querida?
O portakal rengi eşarp takmış sirke suratlı kaltağı da gördüm.
Vi aquela cara maldosa com o cabelo tapado por um lenço cor de laranja.
Portakal rengi ve sarı.
Laranja e amarelo.
Sipariş verdiğiniz meyve suyu portakal mı olacak yoksa greyfurt mu?
O sumo que pediu. Deve ser de laranja ou toranja?
Portakal.
Laranja.
- Portakal?
- Laranja?
- Çünkü onu işe Virgil'in portakal numarasını öğrenmek için aldım.
- Porque o contratei para descobrir como é que o Virgil faz o truque da laranja.
Ayrıca, hergün öğle vakti.. .. portakal suyu içmesi gerekir, anladın mı?
Todos os dias, ao meio-dia, precisa do sumo de laranja.
- Portakal kaça?
- Quanto custam as laranjas?
Bira al, bir de kahvaltı için portakal suyu.
Vai buscar-nos umas cervejas, talvez sumo de laranja para amanhã de manhã.
Cin tonik ve portakal suyu mu?
O habitual? Gin tónico e um sumo de laranja?
Beyaz rom, votka, hindistan cevizi kreması, portakal çiçeği likörü, taze krema ve ananas suyu.
Rum branco, vodka, creme de nata com coco, curaçau azul, creme fresco, e sumo de abacaxi. É bom?
Bana bu alanın, portakal bahçeleriyle dolu olduğunu söylemişti. Ama ben hiç görmüyorum.
Disse-me que esta zona estava cheia de laranjeiras, mas ainda não vi nenhuma.
Buralara çocukken gelmiştim, ama portakal bahçeleri hatırlamıyorum.
Eu visitei LA em criança. Mas não me lembro das laranjeiras.
Kır çamı, yasemin baharı, okyanus yağmuru, portakal ve deniz meltemi.
Pinheiro bravo, Primavera de jasmim, Chuva oceânica, especiarias de laranja e brisa marítima.
Portakal kokusu.
- Especiaria de laranja.
Paul Sanders'ın gömleği duman, ter, portakal kokusu ve ağır dozda feromona maruz kalmış.
A camisa do Paul Sanders foi exposta a fumo, suor, especiaria de laranja e a uma elevada dose de feromonas.
Bakın, portakal suyundaki düşüşün çok iyi bir sebebi var bay Kartzinel.
O sumo de laranja está em baixo por uma boa razão, Sr. Kartzinel.
Mmm, portakal suyu harika.
Óptimo sumo de laranja.
Evet. Evet. Portakal sıkmak son derece zararsızdır.
Sumo é perfeitamente inofensivo.
Ne yazık ki, koca ağız dolusu elma-portakal-çilek ısırıkları hastamı Dr. Cox'a kaptırmanın bunalımı atlatmama yaramadı.
Infelizmente, nem sequer a minha boca cheia de maçã-pêra-laranja-banana-cereja-amora conseguia diminuir a minha depressão, por perder a minha paciente para o Dr. Cox.
İçtiği o portakal suyu buzdolabında ne kadar zamandır duruyordu, bir ay mı?
Claro que quando ele chegou para beber esse sumo de laranja, já isso estava no fundo do frigorífico há um mês. Sim, sim.
Her yer portakal suyu oldu, masa, sandalyeler...
Havia sumo de laranja na mesa, nas cadeiras... - Na tia Emma.
Burnundan portakal suyu damlıyordu.
Sumo a sair-lhe pelo nariz.
Son okul gezimi senin lunapark treninde sosisli sandiviç yiyip portakal suyu içmeni seyrederek harcayamam.
Não vou passar a minha viagem de finalistas a ver-te vomitar cachorros quentes e refrigerantes depois de andares nos carrosséis.
Otobanda giderken camdan portakal kabuklarını sallamak.
- $ 85. Derrubar cones de sinalização com a porta do carro.
Portakal suyu ve tost, daha iyi olmaz mı?
Chegaste a considerar sumo de laranja e uma torrada?
Anne, babamla senin düğün hazırlıklarını..... yapmanızı istediğinizi biliyorum. Ama o portakal davetiyelerden istemiyorum.
Mãe, desculpa, eu sei que tu e o pai estão a ajudar no casamento mas eu não quero convites cor-de-laranja.
Portakal kabuğu görünümlü kısmı, sert zırhını ve beyaz kısım da saf, meleksi ruhunu temsil ediyor.
As camadas grosseiras laranja representam a tua forte armadura exterior. E... o sólido crânio branco é... a tua alma pura e angélica.
- Tamam. Yarasa, portakal, araba.
- Morcego, laranja, carro.
Portakal bahçelerinin kokusu sarar etrafı.
Totalmente inofensivo, aromaticamente agradável.
Portakal suyunu unutma.
Não te esqueças do sumo de laranja!
Barakada yaşayan, otoyol çıkışında portakal sattığı tezgahına otobüsle gidip gelen, kurşunkalem şeyli bir herif olsam beni yine de sever miydin yani? Haydi ama.
- Oh, vá lá.