Pra traducir portugués
12,375 traducción paralela
Plazma havuzu etkisi olması için kör kütük sarhoş olmak gerekir.
Precisa estar muito bêbado pra afetar uma fração do plasma.
- Karina, yüzüme bak. Gitmeliyiz.
Vem, olha pra mim.
Bana niye bakıyor ki?
Por que ele olhando pra mim?
O halteri ağzının ortasına vurmamak için kendimi çok zor tutuyorum.
Preciso de cada fibra do meu corpo pra não deixar o haltere cair na garganta dele.
Ayrıca bunu kendini daha iyi hissetmen için söylemiyorum.
E não digo isto só pra que te sintas bem.
- Vaktim yok ya. Steven şehir dışında ve evin reisi olarak Dalia'ya yemek söylemem gerekli.
Steven está viajando, preciso mandar a empregada pedir comida pra Dalia.
Misty'nin başına gerçekten ne geldiğini bulmak için azimliydim.
Estava determinada pra descobrir o que houve mesmo com Misty.
Bir gün önce eve geldim çünkü hemen eve gitmek ve güzel karımı görmek istedim. Seni...
- Vim para casa um dia antes porque queria correr pra casa e ver minha linda mulher.
Her neyse tahminimce telafi yerine gitmemi söylemektense iyi bir yere gittiğimi söylemek daha kolaydır.
De qualquer forma, acho que é mais fácil dizer que fui pra um lugar melhor do que para "um lugar melhor".
Cidden, sen bir cellat olmalıydın.
Sério, era pra você ser um executor.
- Evet, buraya doğru geliyor.
- Está a vir pra cá.
Öğrenci birliğine katılmak için yapmıştım. Üç gün sonra öğrenci birlikleri aptal ve elitist olduğu için çıkmıştım. Ayrıca onun öğrenci birliğinde olmadığını öğrenmiştim.
Eu estava pra entrar na fraternidade dele, mas desisti depois de três dias, porque eles são idiotas, e malucos, e porque descobri que ele não estava na fraternidade.
Bu sırada Barney de kadınlarla yatabilmek için söylediği her yalanı listelemeye devam ediyordu.
Enquanto isso, Barney continua a listar cada mentira que ele já contou pra se sair bem.
Ara işte birini.
Liga pra uma delas!
Bu da demektir ki duşta oturup kendime gelmek için 11 saatim var daha.
Isso significa que só tenho tempo pra sentar por 11 horas no chuveiro e me abraçar.
Hepiniz dinleyin.
Só pra ficar...
Şimdi eve gidip TV'nin beynin çürütmesine izin verme zamanı o zaman.
Agora vou pra casa deixar que a televisão estrague isto tudo.
Yıldızlar bu Galaktik diskten harekete başlayıp halenin dışına çıkarlar, girdaba girip, geri çıkarlar.
As estrelas se movem deste disco galáctico, pra fora do halo, descem aos vórtices e voltam novamente.
Bana göre Toruslar, dünya dışı yaşamlar ve serbest enerji ne kadar merak uyandırıcı olsa da, en zor soru şuydu :
Pra mim, tão intrigante quanto possa parecer o Torus, os ETs e a Energia Livre, a pergunta mais convincente é :
Temelde bir örüntü varsa - ki bu anlamlı, evrim bu yönde yeterli olmalı, yeni teknolojiler yaratmak için biz bu örüntüyle uyumlu olmalıyız, problemleri çözecek, bu sosyal tabu konularına beynimi yormama değecek.
Se há um padrão fundamental, o que faz sentido pra mim, que a evolução seja eficiente dessa forma, e que se pudermos alinhar esse padrão para criar novas tecnologias que resolveriam os nossos problemas, então vale a pena pra mim abrir a minha mente para estes temas que são tabus sociais.
Benim için birilerinin gerçekten tedaviyi engellediğini düşünmek çok zor.
Foi muito difícil pra mim acreditar que realmente há alguém escondendo curas.
Benim için ne kadar zor olsa da, kaçınılmaz ve son derece rahatsız edici bir sonuca vardım :
Tão difícil quanto foi pra mim, chegei a uma conclusão inevitável e perturbadora :
Catherine sağlıklı ekonomi'yi canlı Torus'la karşılaştırıyor, dengeli, özgürce akan ve içten dışa enerjik, şimdiki ekonomizde olanın aksine.
Catherine compara uma economia saudável a um Torus vibrante. Equilibrado, em fluxo livre e energizado de dentro pra fora, que é o contraste do que acontece com a nossa economia atual.
Tenyanın vücudunuzda işlevi, vücudunuza kimyasal salmasıdır, böylece siz tenyaya iyi, size kötü gelecek şeye yalvaracak duruma gelirsiniz.
E a forma que um verme age no seu corpo, é injetando uma química no seu corpo, que te faz ingerir aquilo que é bom paa o verme, mas não pra você.
Bu noktada, benim dünya görüşüm tepe taklak oldu.
A este ponto, minha visão do mundo virou de cabeça pra baixo.
Eğer başarılı olurlarsa, kaçacak hiç bir yer olmaz, saklanacak hiç bir yer olmaz.
Se eles tiverem sucesso, não haverá pra onde correr nem onde se esconder.
Anti-Amerikan Başbakanlarından biri seçildiğinde, birimiz çıkıp " Hey, tebrikler Sayın Başbakan!
E aí, quando um presidente americano é eleito, um de nós chega pra ele e diz : " Felicidades, Sr. presidente!
Bana göre, değerlendirmeye gönüllü olmak ve doğrudan nüfus azaltımı gündemi konusunda araştırma yapmak, benim resmin tamamını görmem için kritikti, ve karşılaştığımız göreve yeterli gelecek tepki üretmek için.
Pra mim, investigar este programa de controle populacional foi crucial para poder ter uma imagem completa das coisas, gerando respostas que podem ser suficientes para as tarefas que vamos enfrentar.
Herkesin, en azından kendileri için katıldığı, benim bulduğum bir kural bu.
Esta é a única regra que eu encontrei e todas as pessoas concordam. Pelo menos pra elas.
Şiddetsizlik ilkesini uygulayabilmek için, geçmişizi bir daha incelemek, bana mantıklı geliyor, çünkü sağlıksız olanın üstüne sağlıklı yaşam sistemi inşa etmek işe yaramıyor.
Para poder implementar o princípio da não-violação, faz sentido pra mim examinar honestamente o nosso passado, pois de nada serve tentar construir um sistema saudável em cima de um doente.
Eğer müvekkliniz hakkında ne bildiğinizi açıklarsanız, hapse girecek.
Se revelar o que sabe sobre o seu cliente, ele vai pra prisão.
Bir bahsi kapatmak için müvekkilinizin hesabından 45 bin dolar almışsınız.
Você sacou US $ 45 mil de um cliente pra cobrir uma aposta.
Bayan Florrick şu anda Afganistan'da Martinal Güvenliği çalışanlarının, Danny Marwat da dahil olmak üzere, sorumluluk teminatını da sağlayan North Guard Sigorta şirketini temsil ediyor.
A sra. Florrick agora representa a Seguros North Guard, a companhia que dá cobertura pra funcionários no Afeganistão da Martinel Security, inclusive Danny Marwat.
Sanada iyi şanslar.
Boa sorte pra você também.
Siz benim kızımı bulmak için ne yapıyorsunuz ki.
O que estão fazendo pra encontrar minha filha?
Benimlee dalga mı geçiyorsun?
Que tal explicar direitinho pra mim?
Benim için çalışan herkez Bunlardan bir tane yaptırır.
Todo cara que já trabalhou pra mim tem uma dessas.
Sonra eve bebekle gelince Fark ettim ki bezini almayı unutmuşun, o yüzden geri gittim
Então, fui pra casa com a bebê, e percebi que tinha esquecido o saco de fraldas, então voltei.
Koğuş hemşiresine söyleyeceğim!
Vou contar pra enfermeira da ala!
- Ne buldun, Scooby?
O que tem pra nos contar, Scooby?
Ucuz bir mal, ben de birkaç temel ekolayzır hamlesi yaptım.
Ele tinha configurado pra agudos fortes, então tive que dar uma equalizada bem básica.
Ben evime döneceğim, sana da mülkümden çıkmanı tavsiye ederim.
Vou pra minha casa agora. Sugiro que saia da minha propriedade.
Bana bak.
Olha pra mim.
Ya da "Yumruğuma konuş çünkü elim kızdı." der gibi.
"Conversar que nada, vamos partir pra pancada."
NASA'dan bir arkadaşı aradım ve bana bir algoritma verd -
Liguei pra um amigo da NASA que me deu este algoritmo...
Bıçağı bırak ve hepimiz eve birlikte gidelim.
Abaixe a faca, e todos poderemos ir pra casa juntos.
Janine'e, bize itirafta bulunacağını söylemiş.
Ele disse isso para ela, que queria falar a verdade pra nós.
Fark etmez ki. Memeleri görünüyor.
Pois, não importa, dá pra ver as mamas.
- Of be dostum, bir dur dedik!
- Então, prá...
İnanabiliyor musunuz?
Dá pra acreditar?
- Elini biraz daha tüysüzleştirebilirsin.
Seria bom pra você ficar mais com os pés no chão.