Rara traducir portugués
1,416 traducción paralela
Çok nadir miş.
Dizem que é rara.
Ya da nadir bulunan çirkin bir balık türü.
- Ou talvez alguma espécie rara de peixe feio!
1950'lerden nadir bir eser.
É uma obra rara dos anos 50.
Çok garip bir hastalık.
Tem uma doença muito rara.
Bubun ne demek olduğunu tahmin edebiliyor musunuz?
Ele tem uma estrutura rara.
Partideki tuhaf kuş.
A ave rara na festa.
Nadir bulunan bir bitki.
É uma planta rara.
Kyung-joo garip biri, öyle değil mi?
Kyung-joo não é um pouco rara?
Venüsçarığı orkidesinin en nadide türü. Neslinin tükendiği sanılır. - O değil.
A espécie mais rara de sapatinho-de-dama, que se julgava extinta.
Dün Umbria'daki Cehennem Dağı Manastırı'ndan çok nadide bir orkide çalındı.
Ontem, roubaram uma orquídea rara do Mosteiro do Monte Inferno, na Umbria.
Arvin Sloane rolü yaparak Cehennem Dağı Manastırı'ndan nadide bir orkide çaldın.
Fazendo-se passar pelo Arvin Sloane, roubou há pouco uma orquídea rara do Mosteiro do Monte Inferno.
Merak ediyorum da benim gerçek aşkım bana nadir bir çiçek verecek mi.
Será que o meu verdadeiro amor me vai dar uma flor rara?
Oldukça nadir görülen dayanılmaz ve tükenmez açlık hissi... veren genetik bir hastalık.
Uma doença genética rara que causa uma fome agonizante e incontrolável.
Ruger ender bir silah.
Uma Ruger é uma arma rara.
Sizin nadiren eve erken geldiğinizde eşiniz onu dolaba saklanmıştı.
O homem que ela escondeu no seu armário... na rara ocasião em que chegou a casa mais cedo.
Henry Scudder çok nadir bir istisnaydı.
Henry Scudder foi uma rara excepção.
Ama bunun sana ender bulunan pahalı bir çiçek getirmem ve benim geleceğimi unutmuş olmanla bağlantısı yok.
Não tem nada a ver com o facto de te ter dado uma planta linda e rara e de te teres esquecido do encontro. Parece ser horrível.
Sen nadir bir kuşsun, Adrian.
Você é uma ave rara, Adrian.
- Bu fırsat bir daha ele geçmez.
- É uma oportunidade rara, vá lá.
Onların kuvvetli kaslarına ve normal olmayan güçlerine yakından bakın.
Observem a sua musculatura, qualidade muito rara neles.
Bir cerrahın nadiren yaptığı bir şeyi yapacağım.
Vou fazer uma coisa rara para um cirurgião.
Doğru, bir yıl önce nadir bir hastalığı olduğunu önceden fark etmemde bir tesadüftü.
Certo, é simplesmente uma coincidência que eu tenha previsto uma patologia rara, que ela teve no ano passado
Bu çok nadir ve özel bir beceri.
É uma habilidade muito rara e especial.
Bu kalitede fişi yapacak bir makinanın nadir bulunması... ve çok pahalı olması dışında Ed.
A não ser, Ed, a máquina que produz as fichas de alta qualidade... é extremamente rara e cara.
Bu günlerde vicdanlı insan az bulunuyor
Qualquer tipo de consciência é coisa rara nos dias de hoje.
Yani aslında, bu utanç verici bir yenilgi değil de, ender kazanılan bir zafer mi?
Portanto, não é uma derrota humilhante, mas uma espécie rara de vitória?
- Evet. Bu rahatsızlık nadir rastlanan bir şey değil.
Esta condição não é assim tão rara.
Sence de nadir bir tür falan mıdır?
Achas que é uma raça rara?
Bleek geçmişe bir kapı açtıklarını anladı, Onlarla iletişim kurdu,
Bleek percebeu que eles abriam uma janela rara para o passado e começou a entrevistá-los.
İnanılmaz nadir bir durumdur.
É incrivelmente rara.
İnsan yapımı binaların, bir insan ruhu tarafından ele geçirildiğini de duydum. Sonunda ruh tuğla ve betonla birleşip nadir görülen bir canavar yaratıyormuş. Adı da Domus mactabilis.
E ouvi falar de construções feitas pelo homem que ficaram possuídas por uma alma humana quando o espírito é fundido com madeira e tijolos criando uma rara forma de monstro conhecido como "Domus mactabilis".
Büyük teyzemindi ve bu ayar nadir bulunur.
Era da minha tia-avó. E a cravação é muito rara.
Karısıyla seks yapma fırsatlarından birini yakaladığını düşünen Brad çabucak duş aldı.
Brad lavou-se depressa, pressentindo uma rara oportunidade de fazer amor com a mulher.
Çok nadir görülür ve çoğu vakada zararsızdır.
É muito rara e inofensiva, na maioria dos casos.
O dünyada en nadir bulunan türdendir, büyük bir konuşmacı, aynı zamanda dileyicidir.
E é a coisa mais rara do mundo, um bom conversador que também é um bom ouvinte.
Beş para etmezler. Ama sen nadir bir cinssin.
Há muitos por aqui... mas você é de uma espécie rara.
Bana mı öyle geliyor yoksa gerçekten de tuhaf mı?
Não tem uma forma rara?
Ayrıca bunların yanında, senin Tourette sendromu, şizofreni, öksürük gibi sorunların da olabilir.
Da minha parte, tens os distúrbios mentais tais como - Síndrome de Tourette, esquizofrenia e uma doença rara conhecida como Cokies.
Aquamarine nadir bulunan kıymetli bir taş ismi oysa... Cecilia "anlayışı kıt" manasına geliyor.
O meu nome vem de uma pedra preciosa e rara onde... o nome Cecilia significa míope.
Onlardan artık yapmıyorlar.. Bu nadir bulunan bir para!
Eles já não a produzem mais... essa é uma moeda rara!
Baba Hammen, oğlunun bir kaç gün içinde gerçekleşecek cenaze töreninde halkın karşısına çıkacak.
Espera-se que o Lydell Sénior faça uma rara aparição pública para o funeral do seu filho dentro de poucos dias.
Bin Peri masalı, her nesilde ender rastlanan bir peri hakkındadır. Ona Bayan Peri denir.
Mil Narfs é sobre uma narf rara, que aparece uma vez em cada geração de narfs e que se chama Madame Narf.
Billy Edward Lenz'de doğuştan var olan karaciğer rahatsızlığı cildinin sararmasına yol açtı.
Billy Edward Lenz nasceu com uma doença rara no fígado provocando-lhe pele amarela.
Nadir bir antikaydı, değil mi?
Antiguidade rara, não é?
Çok nadir bir Art Deco.
Art Deco muito rara.
Böylesine eşsiz bir güzelliğin huzurunda bir krallık kaybetmeyi kim umursar ki?
Quem se importa em perder um reino, quando se está na presença de tão rara beleza?
Çok ender bulunan fiziksel bir nitelik.
É uma característica física muito rara.
Bu şiir seli, bu melodi nereden, Bijjan Miyan?
Quem a abençoou com uma rara mistura de poesia e canto? Sr. Bijul?
Peki ya sen, ucube kız, duvar yazılarını Latince mi yazarsın?
Rapariga rara. Viste o que escreveste em latim?
Nadir bulunur.
É muito rara.
Bu nadir bulunan bir özellik.
Uma qualidade rara.