Reddetti traducir portugués
1,532 traducción paralela
Herşeyi reddetti.
Negou tudo.
- Paramount reddetti.
- A Paramount passou.
Sonraki yaz Nadia sahilde Jim'i ziyarete geldi, ama Jim onu reddetti çünkü Michelle'e aşık olmuştu. Sonra da onunla evlendi ve Michelle torunumun annesi oldu.
No verão a seguir a Nadia veio para visitar o Jim na praia, e ele deixou-a porque ele está apaixonado pela Michelle, com quem ele se casou depois, e é a nova mãe do meu neto.
Katolik Kilisesi bu belgesel için röportaj vermeyi reddetti.
A Igreja Católica recusou ser entrevistada para este documentário.
Teklif ettik, ama reddetti.
Nós oferecemos, mas ele recusou.
Bunu yapmaya başladı. İlk çocuğa, annesine daha sert vurmasını söyledi çocuk reddetti.
Começou a obrigar, depois disse para bater com mais força.
Sonra Bay Ames'i çalışan sayısının yetersiz olduğu, standartların altında şartlardaki acil serviste bırakarak bu sorumluluğu reddetti. Hasta bir köşeye itildi ve ihmal edildi.
E depois, abandonou essa responsabilidade sujeitando-o a condições inaceitáveis, num serviço com falta de pessoal, onde aquele homem foi negligenciado.
Davetinizi reddetti.
Rejeitou o seu convite.
Yargıç Pearlman, Kaufman'ın Ransom'ın evini arama talebini reddetti.
O juiz Pearlman recusou o pedido do Kaufman para o mandato de busca para o apartamento do Ransom.
Meitner, bomba üzerinde çalışılmasını reddetti, baba.
A Meitner recusou-se a fazer a bomba, pai.
Cesurca davrandı ve durup istikameti sormayı reddetti yoksa çoktan gideceğimiz yere ulaşmış olurduk.
Sendo um homem, negou-se a parar para pedir informações assim, não chegámos ao nosso destino final.
- Beni reddetti, Brian.
- Ela deu-me uma tampa, Brian.
Evet, ve o reddetti.
- Sim. E ele recusou-se.
Koruma önerdi ama reddetti.
Ofereceu-lhe segurança e ele recusou.
İşbirliği yapmayı reddetti.
Ele recusa a cooperar.
Onu dışarı çıkartmak için işine yardım edecek birilerini bulmayı önerdim. Beni düşünmeden reddetti.
Ofereci-me para arranjar alguém para a ajudar e ela recusou de imediato.
Senin yardımını reddetti, sen de onu görmezden gel.
- Recusou a sua ajuda, por isso ignore-a.
Galisa'nın sahibi şirketinin tavuk üretiminde olması gerekenin çok üstünde hormon kullandığını bir kez daha reddetti.
O dono da Galisa veio mais uma vez ao público para desmentir a utilização exagerada de hormônio na criação de galinhas.
Tecavüz kiti uygulanmasını reddetti, yani bunu asla bilemeyeceğiz.
Recusou o exame de violação, por isso nunca saberemos.
Yani Bay Frobisher 500 milyon dolarlık bir anlaşma önerdi ve Patty Hewes reddetti öyle mi?
O Sr. Frobisher ofereceu um acordo de $ 500 milhões e a Patty Hewes recusou.
500 milyon doları reddetti Larry.
Ela recusou $ 500 milhões, Larry.
On yılın sonunda pislikmişsin gibi davrandı. Ünü paylaşmak istemedi ve seni ortak yapmayı reddetti.
Ela trata-te como lixo há 10 anos, não partilha a ribalta e, depois, recusa-se a tornar-te sócio.
On yılın sonunda sana bir pislikmişsin gibi davrandı. Ünü paylaşmak istemedi ve seni ortağı yapmayı reddetti.
Durante dez anos ela tratou-o como lixo e não dividiu as atenções, depois recusa-se em torná-lo sócio.
Reddetti.
Ele recusou.
Ve diğer herkes seni reddetti.
- E todos os outros recusaram.
Aslında o benimle tekrar buluşmayı reddetti.Ama ben...
Na verdade, ela se recusou a encontrar-me novamente. Mas eu...
Herneyse Heath Bulutlarda Kaybolmak işini reddetti.
Como queiras. O Heath desistiu do Lost in the Clouds.
Ailesini reddetti ve dünya turuna çıktı.
Ele renegou os pais e saiu pelo mundo fora.
İdrar testi yapan bir çok yer bunu yapmaya devam etmeyi reddetti, çünkü bu idrar testlerinin bulduğu tek şey esrar.
Muitos destes lugares que se dedicam a realizar os testes se recusam a continuar a fazê-los, porque a única coisa que acham é maconha.
Ama sizi reddetti.
- Mas ele recusou.
Reddetti.
Ela recusou.
Konuşmayı reddetti.
Ela recusou-se a falar.
O yüzden ikisine de sordum, müzik grubu olanı reddetti...
Já ouvi falar das duas, a banda disse-me que não...
Cheryl onu reddetti.
E a Cheryl rejeitou-o.
David Westerfield, annesi onu reddetti diye Danielle Van Dam'i kaçırmıştı.
O David Westerfield sequestrou a Daniele Van Dam como vingança porque a sua mãe o rejeitou.
Farklı şeyler yap, tedavi ol bunu öyle yap dedik. Reddetti.
Ela não queria ser tratada de modo diferente.
Cenazesine gitmeyi reddetti. Birbirlerine hiç yakın olmadılar.
Recusou-se a ir ao funeral dela, mas nunca foram íntimos.
Beni reddetti.
Deu-me uma tampa.
Hakim arama iznimi reddetti.
- O Juiz negou-me o mandado.
- Sigorta şirketi Abner'ı yine reddetti.
- A seguradora rejeitou o Abner.
Olayın gerçekleştiğini itiraf etmeyi reddetti.
Recusou-se a admitir que aconteceu.
Ve o da onu reddetti!
E ela o recusou!
Elimizden geleni yaptık, ama vücudu kalbi reddetti.
Fizemos tudo o que podíamos, mas o corpo rejeitou o coração.
KAYNAK beni reddetti.
A Fonte não era para mim.
Boyun kanseri oldum ve sigorta şirketi reddetti. Ödemiyoruz, çünkü daha 22 yaşındasın ve senin boyun kanseri olmaman gerekirdi. Fazla gençsin.
Tenho um cancro do útero e foi-me negado... a companhia de seguros disse-me que não pagavam porque tenho 22 anos e que não devia ter cancro do útero, que sou nova demais.
Ama Jamukha reddetti.
Mas o Jamukha tentou nos dividir.
"Las Vegas plan komisyonu One Lavish Plaza projesini reddetti."
[A Comissão de Planeamento de Las Vegas rejeitou o projecto do One Lavisch Plaza.]
Son birkeç yılda onu kendim için işe almaya çalıştım ama reddetti.
Eu próprio tentei contratá-la há uns anos e ela não me aceitou.
SON DAKİKA CIA Başkanı Suçlamayı Reddetti CIA Başkanı Ezra Kramer, bazı durumlarda ABD vatandaşlarını bile hedef alan programa izin vermek suçundan mahkemede yargılanıyor.
O director da CIA Ezra Kramer está sob investigação criminal por ter autorizado este programa, o qual, em alguns casos, pode mesmo ter tido como alvos cidadãos americanos.
Her iki birim de şu ana kadar, çocuk pornosu soruşturması olduğu söylenen tutuklamayla ilgili yorum yapmazken, konu ile ilgili detaylar vermeyi de reddetti.
As duas agências recusam-se a comentar detalhes desta prisão, e...
Anna'yı öpmeye kalktım ama reddetti.
Eu tentei beijar a Anna e ela despachou-me, está bem?