Saçların traducir portugués
3,689 traducción paralela
Ve açıkçası, takım elbisesini ya da saçlarını değiştirmeye niyeti olduğunu sanmıyorum.
E apenas para esclarecer, ele não tem intenção de mudar os fatos ou o cabelo.
Pembe saçlarını.
Do teu cabelo cor-de-rosa.
Bu daha medenice oldu saçlarının aksine, Humprey.
Isso é muito mais civilizado... Ao contrário do teu cabelo, Humphrey.
Saçlarını kestirmeye ve kıyafetlerini değiştirmeye gönüllü müsün?
Estás disposto a cortar o cabelo e mudar as roupas?
Saçların açık olsun lütfen.
E, uh... leva o cabelo solto.
- Neden? Sanki saçların tutuşuyormuş gibi girdin içeri.
Entráste aqui como se o teu cabelo estivésse a pegar fogo.
Ablan yakın zamanda saçlarını boyadı mı?
Ouve, a tua irmã pintou o cabelo recentemente?
Tabii bundan sonra beraber pijama partisi yapıp birbirimizin saçlarını örecek değiliz.
Mas não faremos festa do pijama e tranças no cabelo uma da outra.
Çocuklara büyü yaptıkları ve saçlarının rengini değiştirip havaya yükseldikleri bölüm gibi.
A parte em que lançamos feitiços a rapazes, mudamos a cor de cabelo e levitamos.
Değişik saç modelleriyle deneyip hangisiyle daha güzel durduğuna bakabilirsin hep çok güzel saçların vardı.
Podes experimentá-la com penteados diferentes, ver qual fica melhor. Sempre tiveste um cabelo bonito.
Ben onu bağlıyorum ve saçlarından tutuyorum her yanını tekmeliyorum ta ki benim istediğim yöne gidene kadar.
Monto-as e agarro-as pelo cabelo e pontapeio-as de lado até que elas vão para onde eu quiser.
Dr. Rosen olmayan sensin. Saçların çok kısa bir kere.
Você não é o Dr. Rosen, o seu cabelo é muito curto.
Saçlarını saldığında çok güzel gözüküyorsun.
Adoro como o teu cabelo fica quando o usas caído.
Morgan, saçlarını mı boyattın? Hayır.
Morgan, você pintou o cabelo?
- Saçlarındaki boyadan kurtulacağını söyle.
Diz que vais tirar as luzes do cabelo.
Sabahın 3'ü Foreman seni evinden çağırmış olsaydı kıyafetlerin ütülü saçların yapılı ve makyajlı olmazdın.
- São 3h. Se viesse de casa, não teria roupa passada, cabelo escovado e maquiagem.
Bu yüzden saçların ve kıyafetlerine dikkat edip ailenden sır saklıyorsun.
Cabelo, roupas e segredos muito bem mantidos.
Makyajsız. Saçların karışık.
Sem maquilhagem, com o cabelo desalinhado...
Neden o zaman saçların yumuşacık?
Por que é que o teu cabelo está tão macio como o de um bebé?
Evlat, saçların yakıyor.
Rapaz, o teu cabelo parece um arranha-céus.
Onun güzel, kıvırcık saçlarını beğendin mi?
Gostas do cabelo encaracolado dela?
Senin saçların daha güzel.
O teu cabelo é mais bonito.
Bunun için saçlarını yapmıştı.
Ela penteou o cabelo para cima nessa.
- Kravatım gibi mesela... - Evet. Veya Ethan'ın doğal olmayan kabarık saçlarını.
Reparem na minha gravata ou no cabelo farto e pouco natural do Ethan.
Unni, saçların çok çabuk uzamış.
Eonni, o teu cabelo cresceu tão rápido!
İnsanın saçlarını döküyor.
É uma esfoliação.
Asıl duştaki saçlarını temizlemek siper kazmayı alt eder Maddy.
Maddy, limpar o filtro de cabelo do chuveiro é melhor do que cavar trincheiras.
Tıraş ol ve saçlarını kestir.
Faz a barba e corta o cabelo.
Kulağını birlikte deldirdik. Mezuniyet balosunda saçlarını ben yaptım.
Eu levei-a para furar as orelhas, fiz-lhe o penteado para o baile de finalistas.
Eğer Melrose'u yenmek istiyorsan saçların mükemmel olmalı.
Se quiseres vencer a Melrose, o teu cabelo deve estar perfeito.
Sadece saçların tomar tomar dökülüyor diyorum.
E eu digo que o cabelo lhe cai às mãos cheias.
Saçlarının rengi mor.
O teu cabelo é roxo.
Saçların bazısı Jackie'nin.
Algum do cabelo é da Jackie.
Saçlarını mı kestirdin?
Cortaste o cabelo?
Şu kızıl saçlarına bakın.
Olhe seu cabelo vermelho.
Rastafaryanizmi ciddiye almaya başladığı zaman saçlarını örgülerle süsleyip uzadı.
Acho que ele começou a levar mais a sério como um homem Rasta. foi quando ele começou a deixar crescer as rastas do cabelo.
Örgüler gerçek rastadır Tanrı'ya saçlarını kesmemek için yemin edenlerin tarzı. Bir mantığı var, hafife almamak lazım.
Rastas significava que eras um Rastafari e tinhas feito uma promessa, O voto Narizeu sagrado em que não podes cortar ou pentear o cabelo por um determinado periodo de tempo o que é importante e não deve ser tomado levemente.
Yoksa siz şımarık züppeler saçlarınız bozulacak diye mi korkuyorsunuz?
Ou será que vocês e esse vosso sorriso amarelo, têm medo de estragar o penteado?
Sunakta bulduğumuz tırnaklar ve saçların hâlâ sonuçlarını bekliyorum. Helen'in deli olduğunu doğrulayacak bir şey bulabildin mi?
Encontraste alguma coisa para confirmar que a Helen era maluca?
Ama o sarışın ve saçları parlak. Bu iş için ideal.
Mas é loira, cabelo tão brilhante, boa para o negócio.
Bence saçlarını salık bırakmalısın.
- Mãe?
Saçlarımın kısa olmasını isterdin hep.
- Sempre gostaste dele curto.
Birkaç hafta önce eskiden gittiğimiz pastanenin önünden geçtim ve saçları örgülü sarışın bir kız gördüm.
Há umas semanas atrás... Passei pela padaria onde costumávamos ir... E vi uma... miudinha com uma bonequinha loura.
Hadi bakalım kızlar ; evinize gidip saçlarınızı sarıp ışıkları kapatabilirsiniz.
Tudo bem.
Saçlarımın açılmaya başladığını fark etmiştim zaten.
Acho que notei alguma coisa, estive a analisar-me.
- Saçlar yıkansın mı yoksa kestirecek misin?
- Lavagem e corte?
Buharın önünde durursam saçlarım böyle uçar.
Se estiver perto de uma panela a deitar vapor, o meu cabelo fica "boing"!
Şirine'nin altın saçları.
Um caracol dourado da Smurfina.
Motora bindim, saçlarımı buzağalara yalatttım, Richie Cunningham'ın garajında yattım, köpek balığı havuzunda su kayağı yaptım.
Andar de moto, pentear o cabelo com gel para trás,... morar com o Richie Cunningham na garagem,... esquiar num tanque de tubarões.
En sevdiğim bebeğimin adı Lucy ve onun en sevdiğim şeyi bu çılgın, çılgın kızıl saçları.
Minha boneca preferida chama-se Lucy e minha coisa favorita nela é o seu louco, louco, cabelo vermelho.
"Bekar kalmak ve günbatımına doğru vadide at sürüp ok atarken saçlarımın rüzgarda dalgalanmasını istiyorum."
"Quero ficar solteira e deixar o meu cabelo ondular ao vento " enquanto cavalgo pelo vale e atiro flechas até ao pôr-do-sol. "