Sordum traducir portugués
5,279 traducción paralela
- Sana bir soru sordum.
Eu fiz-lhe uma pergunta. Chorou nessa altura?
Herkesi arayıp sordum.
Liguei a toda a gente.
- Hayır, kontrol amaçlı sordum.
- Não, só estava a conferir.
Sana bunu niye sordum bilmiyorum bile
Nem sei por que te pergunto.
Diye sordum Mösyö Jean'a.
Perguntei eu a Monsieur Jean.
Hayır, ben sadece dün geceki otoyol kazası hakkında bilgisi olan var mı diye sordum.
Não, só te pergunto se alguém sabe do acidente de ontem, na Interestatal?
Sana bir soru sordum!
Fiz-te uma pergunta, porra!
Bayana, buradan Carloon'a nasıl gideceğimizi sordum.
Perguntei àquela senhora a direcção para Carloon.
Sana bir soru sordum.
Fiz-te uma pergunta.
Sana bir soru sordum, çocuk.
Eu fiz te uma pergunta, miudo.
Ben sana ne sordum?
Que perguntas é que lhe fiz?
Sana basit bir soru sordum.
Fiz-te uma pergunta simples.
Bu adamlarla ne tür bir iş içerisinde olduğunuzu sordum.
Perguntei que tipo de negócios está a fazer com estes homens.
Ona birine hediye getirip getirmediğini sordum ve o da inkar etmeyi seçti.
Eu perguntei-lhe se tinha trazido uma lembrança para alguém e ela preferiu negar.
Yapabileceğin bir şey olup olmadığını sordum ve bana, senin eski kız arkadaşlarının hiçbirinin sorununun büyüklüğünü anlayana kadar empati kurmadığını söyledi.
Perguntei-lhe se ela achava que podias fazer alguma coisa e ela disse que nenhuma das tuas ex-namoradas com quem falou tiveram algum tipo de compreensão para contigo até terem percebido completamente a dimensão do teu problema.
Bunu kimin yaptığını sordum!
Estou a perguntar quem fez isto!
Uyuyup uyumadığını sordum.
Perguntei-te se estavas a dormir.
İş yerinden tanıdığım birine sordum ve bana arama geçmişimin dolu olabileceğini söyledi.
Falei com um colega de trabalho, que disse que talvez o histórico do meu browser estivesse cheio.
Ertesi sabah kendim olarak döndüğümde ona gecesinin nasıI geçtiğini sordum.
Quando voltei na manhã seguinte, perguntei como tinha passado a noite.
Kendime şu soruyu sordum... nasıl bir adam sıcak çörek almaya çıkıp... eve döndüğünde cinayet işleyebilir ki?
Tive de me perguntar... que tipo de homem vai comprar bagels quentes... e volta e comete um assassínio?
Size ne yapardınız diye sordum.
Eu disse : "O que..."
- Adınızı sordum, efendim.
- Perguntei seu nome, senhor.
Ne yaptığını sordum sana!
Eu perguntei o que fizeste?
Ona nereye gittiğini sordum.
Perguntei-lhe onde estava a ir.
Dün gece geç saate kadar çalışacağını söylemişti ama iş arkadaşlarından birine sordum, Alice'ın saat 5 civarında işten ayrıldığını söyledi.
Disse ontem que ia trabalhar até tarde, mas perguntei a um colega de trabalho de Hersand e disse que a Alice saiu cerca das 5 horas.
Mina, kibarca sordum tamam mı?
- Mina, eu pedi educadamente. Está bem?
Gelmek isteyip istemediğini sordum ve hayır, dedi.
Perguntei-lhe se queria vir e ele disse que não.
Aslında onu atacaklardı, "Neden atıyorsunuz?" diye sordum.
Eles iam deitar fora e dizer : "Ei, porquê?"
Seni hiç birileriyle görmedim... Erkek arkadaş, dostlar... sağa sola sordum...
Nunca te vi com... namorado ou amigos.
Hayır sadece etrafa sordum.
Não, só andei a perguntar por ele.
Ben de ağzına doğru yaklaşıp sebebini sordum.
Cheguei-me à abertura da boca dele e perguntei-lhe porquê.
- "Çalmayı neden bıraktın" diye sordum. Sense cevabını kurmalı maymuna dönüşerek verdin.
- Perguntei-te por que paraste de tocar, e a tua resposta foi tornares-te num macaco aos saltos.
Ameliyattan önce aileme güzel bir takım alabilir miyim diye sordum.
Mesmo antes da operação, pedi aos meus pais para comprar um fato muito bom.
Sana sadece anahtarların nerede olduğunu sordum.
Isto é de doidos! Só te perguntei onde estavam as chaves.
Sana gelip ponpon kızlara katılmak için ne yapmam gerektiğini sordum.
Perguntei-te o que precisava de fazer para entrar para a equipa.
" Ve sonra 80 yaşında olmanın nasıl bir şey olduğunu sordum.
" Então eu perguntei-lhe como se sentia por ter 80 anos.
Goethe, sana kibarca sordum.
Goethe, estou a pedir-te gentilmente,
Diğeri New York'ta ikinci romanını yazıyor. "Ne hakkında?" diye sordum.
O segundo está em Nova Iorque, a terminar o seu segundo romance. Perguntei-lhe o tema e ele respondeu-me :
Bay Hopewell'e bu görüşmelerde tanıklık eder mi diye sordum.
Pedi ao Sr. Hopewell que servisse como testemunha da audiência.
- Ne söylediğini sordum.
- Perguntei-lhe... o que foram essas coisas.
- Sana bir soru sordum.
Estou a fazer-lhe uma pergunta.
- Sana bir soru sordum!
- Eu lhe fiz uma pergunta.
- Bradley'nin durumunu sordum da ondan.
- Porque perguntei pela Bradley.
- Sadece bir tamirci sordum!
- Só quero reparar o meu carro!
Ben sordum bile.
- Já perguntei.
Basit bir soru sordum.
É uma pergunta simples.
Şifren neydi diye sordum.
Perguntei, qual é a tua palavra passe?
Sordum bile, olur dedi.
Já perguntei. Ela diz que não há problema.
Ne düşündüğünü sormadım. Ne hissettiğini sordum.
Não perguntei o que achas, e sim como te sentes.
Basit bir soru sordum, cevap ver!
É uma pergunta simples! Responde!
Çoktan sordum.
Já pedi.