Takip traducir portugués
33,112 traducción paralela
Bundan böyle ne kadar kullandığını takip edeceğim.
A partir de agora, vou controlar o que tomas.
Sizi takip eden oldu mu?
Foram seguidos?
Takip edilmedik. Kendini düşünmeyi bırak artık.
Estamos sozinhos, não te preocupes contigo.
- Eğer beni seviyorsan takip etmezsin.
Não estou a seguir.
Beden tanıması yapmak için de Jacob Appley'ye ait karşılaştırmalı görüntü bulamadık, geriye... takip etmek kalıyor.
Não arranjámos imagens comparativas para o mapeamento corporal, só nos resta... acompanhá-lo.
Linda, bu adamın onu takip edenle aynı kişi olduğunu söylüyor. Ve galiba benim koğuşta gördüğüm adam. Silahlı olan.
A Linda diz que é o mesmo homem que a andava a seguir e eu acho que este é o homem que vi na enfermaria, armado.
Ama gizemli hissettiriyor, o yüzden de seni takip ettim.
Mas parece-me secreto. Foi por isso que te segui.
Beni takip etmemeliydin Monica.
Não devias ter-me seguido, Monica.
Neden şafak vakti çıkıp telefon görüşmesi yapıyor? Beni takip etmemeliydin Monica.
Porque sai tão cedo para fazer chamadas?
Yürüyerek takip et.
Vai dando notícias e dizendo onde estás.
Biliyoruz, o yüzden de bu izi takip edelim.
Se sabemos, vamos usar isso aqui, na nossa terrinha.
- Crowley'nin telefonunu takip edin.
- Localiza o telemóvel do Crowley.
Seni takip ettim.
- Queres a verdade? Persegui-te.
Uyku, egzersiz ve diyet düzenini takip etmemiz gerekiyor.
Queremos que registes os teus padrões de sono, exercício, dieta.
En başından beri Paperboi'u takip ediyorum.
Sigo o trabalho dele desde o início. Por isso é que o reconheci.
Bu yüzden Mars macerasında şimdiye kadarki felsefemiz suyu takip etmekti.
É por isso que a palavra de ordem na exploração de Marte tem sido ir à procura de água.
Paul salgın örüntüsünün onun takip ettiği havadan yayılan mantarlardan biriyle aynı vektörleri izlediğini fark etti.
O Paul percebeu que o padrão do surto seguia os mesmos vectores de uma praga que se propagava pelo ar.
WAVAR'da kullanılan tepkimeyi taklit etmek için nemli başka bir konum ararız o yüzden rüzgar örüntülerini takip ederiz.
Teríamos de procurar outro local onde a humidade replicasse a reacção que viu no WAVAR. Teríamos de seguir os padrões de vento.
Kaynağını takip etmek mümkün değil.
Não há maneira de determinar a origem.
Onu takip etmenin suç işlemekten alıkoyacağını mı düşündün?
O que te faz pensar que, lá porque o segues, isso vai impedi-lo de cometer crimes?
- Buradan programı takip edebilirsiniz.
Vejam a programação que fiz.
Artık beni takip edeceksiniz.
Vocês seguem-me!
Beni takip edin.
Sigam-me.
- Takip ediliyoruz.
Estamos a ser seguidos.
Kang'e her ne yaptıysan, ordusunun artık takip edeceği bir lideri kalmadı.
Seja o que for que fizeste ao Kang, o exército dele ficou sem líder.
- Onu takip ediyor musun?
- Está a segui-lo?
Silahlı George Zimmerman, amiri aksini söylediği hâlde, tırnak içinde şüpheli bir çocuğu takip etti.
George Zimmerman, armado, seguiu um rapaz "suspeito" depois de ter sido instruído para não o fazer.
Oysa Martin'i elinde silahla mahallede takip eden Zimmerman'dı.
Apesar de ter sido Zimmerman que perseguiu Martin pelo bairro com uma arma.
O damga bu ülkede hayatınız boyunca sizi takip ediyor.
É uma mancha que nos persegue para o resto da vida neste país.
Ve bu, siyah ve kahverengi tenlileri her gittikleri yerde takip eden tehlikelilik ve suçluluk varsayımına dönüştü.
E transformou-se na presunção de periculosidade e culpa que persegue todos os negros e mulatos, onde quer que estejam.
Eğer bir şeyler yapmaya niyetliyseniz, bacağında bir takip cihazı var.
Caso tente alguma coisa, o miúdo tem uma pulseira eletrônica.
Davadan kaçmak için, takip cihazı ve altı saati seve seve kabul ettiler.
Afinal ficaram contentes por dar antes seis horas e uma pulseira eletrônica para evitar um processo.
Hesaplarını kurcalıyordun çalışanlarını takip ediyordun, sermayecilerini sorguluyordun.
Têm investigado as contas dele, perseguido os empregados, questionado os investidores.
Polise Leonard'ın tanığını neden takip etmediklerini sormak aklına gelmedi mi?
Não pensou em perguntar à Polícia o porquê de não procurarem esse álibi?
ve ben onu takip etmediysem, onlar neden takip etsin?
Se eu não consegui trazê-la, porque haviam eles de fazê-lo?
- Şimdi de beni mi takip ediyorsun? - Elbette ediyorum.
- Podes ter a certeza que ando.
Bunu yayınlayacağım, ancak başkasının onu takip edeceğini söyleyemem.
Posso emitir, mas não posso garantir que acatarão.
Seni artik takip edemiyorum, dostum. Ne?
Nem consigo acompanhar o que fazes.
Yayını takip edemedim.
A transmissão não era passível de ser localizada.
Arama geçmişimi takip ediyordun.
Tens andado a seguir o rasto ao meu histórico de pesquisa.
Her nainsanın kol saati var onları takip etmemize ve hayati değerlerini kontrol etmemize yarayan bir şey.
Todos os não-humanos têm um relógio de pulso, um dispositivo de comunicação que define a localização, sinais vitais, etc.
Seni bırakmadan önce gelişmelerini takip etmek için sadece.
Só para ver se está melhor antes de lhe darmos alta.
Los Angeles'ta takip ettiğiniz kargo teslimatı vardı ya.
Aquele carregamento que estavam a seguir o rasto em L.A.?
Onu takip edeceksek, o panzehire ihtiyacımız olacak.
Se vamos tentar localizá-la, vamos precisar desse antídoto.
Eli Morrow'u takip etmek için işe yarar bir ipucu bulduğumu sanıyorum.
Eu... Acho que encontrei uma pista concreta que nos levará até ao Eli Morrow, a partir de uma das melhores ideias da May.
Takip edip, başka birine daha zarar vermediğinden emin oluruz.
Vamos atrás dele... e certificamo-nos que ele não irá magoar mais ninguém.
Beni takip etme.
Não venhas atrás de mim.
İnsanlar bunu telefonlarından takip edebilir ve fabrikaları ihlallerini düzeltmeleri için zorlayabilir.
As pessoas podem ver isso no seu telemóvel e fazer pressão para que as fábricas poluidoras resolvam os incumprimentos.
Sonra da Langford kızı takip etti, öldürdü ve Morad'dan çaldığı şeyi geri almış oldu.
E, depois, o Langford localiza-a, mata-a e recupera aquilo que roubou ao Morad.
- Takip ediyorum.
- Estou em cima disso.
Seni takip eden o insanlar kim?
Quem são essas pessoas que a seguem?