Todo traducir portugués
89,464 traducción paralela
Erin ile seve seve konuşurum ama düşünmeden de edemiyorum, acaba tüm tarafları düşünüyor...
Teria todo o gosto em falar com a Erin. Mas não consigo evitar questionar se ela está a considerar todos os aspetos...
Rimelin akacak şimdi bak.
O seu rímel vai sair todo.
Bekliyorum.
Sou todo ouvidos.
Bir de avukatı oralı birisi, dava onun da boyunu aştı.
O advogado dele era um tipo local que não estava, de todo, à altura.
Kevin, eğer bana Bay Gatwood'un numarasını verirsen onuna seve seve konuşurum.
Gatwood, terei todo o gosto em falar com ele.
- Tom, şu ana kadarki bütün hayatın... tüm eğitimlerin ve becerilerin... seni bu ana hazırlamak içindi.
Todo o teu treino e as tuas habilidades... Tenho te preparado para este momento. Aceita o emprego.
Merhaba, Nadia. Romanyalı,
Romena, nadadora olímpica, uma deusa em todo o lado.
Eskiden uyuyan ajan yetiştirmek mantıklı olabilirdi ama bugünlerde vize alabilir ve onları Disneyland'e bile gönderebilirsin.
Uma.nação brutal e fria todo o ano, localizada na fronteira leste da Turquia.
Yaklaşık 40 dakika güneyinde.
Temos todo o direito. Você está preso.
Harika bir çizgiydi, ama hiç de doğru değil.
Mas de todo verdade.
Saygısızlık etmek istemem, ama ben onu istemiyorum.
Com todo o respeito, pai não quero isso.
Ve elindeki sahip olduğumuz bütün parayı bu işe yatırdı.
E enterrou todo o nosso dinheiro neste negócio.
Beni Blossom evine sürükledin ve sonra eve kadar bütün yol boyunca hiç konuşmadın.
Arrastaste-me da casa dos Blossom e, depois, vens calada no caminho todo até casa?
Bu araba, bir suç mahalli.
Todo este carro é um cenário de crime.
Güvende olduklarını bileyim, orada duracağım, bana tüm gün ateş edebilirsin.
Assim que souber que estão a salvo, fico quieto e deixo-te disparar o dia todo.
Kadın bizden nefret etmekte haklı.
Ela tem todo o direito de nos detestar.
En azından o odadalar ve sürekli haber edinebilirler. Ama sadece 10 aile var.
Pelo menos estão todas na sala, então podem receber actualizações o tempo todo, mas... são apenas umas 10.
Bayrak bütün kıtayı kasıp kavuran Somali isyanına ait.
A bandeira é de uma rebelião somaliana que tem causado o caos por todo o continente.
Her yerinde savunma yaraları var.
Tem ferimentos defensivos por todo o lado.
Şüpheliler tüm grubu kaçırmış olabilir, ama öfkelerinin asıl kaynağı Jacob'mış.
Os suspeitos podem ter levado o grupo todo, mas acho que o alvo da fúria deles foi o Jacob.
Evet. Jacob Elijah'nın peşinden her yere giderdi.
Sim, o Jacob seguia o Elijah para todo o lado.
Jacob'ın Elijah'nın peşinden her yere gideceğini söyledi ve ona "sadık kul" dedi.
Ela disse que o Jacob seguia o Elijah a todo o lado e descreveu-o como alguém fiel.
Pekala, bunca zaman sonra her kuruşa değdiğini bilmelisin.
Depois de todo este tempo, devias saber que vales cada cêntimo.
Ya da tamamen bırakmalıyız.
Ou parar de todo.
Yolculuk biraz uzundu...
Passei o dia todo a conduzir.
Bunca zamandan sonra, aileler.
Depois de todo este tempo, eles fazem parte da família.
Tüm o antepfıstığı ve bala...
Com todo aquele pistache e mel.
Birlikte geçirdiğiniz bunca zamana rağmen - hâlâ hatırlamıyor.
Todo aquele tempo juntos, e continua a não se lembrar.
Uyandığımdan beri her yerde onu görüyorum.
Tenho-o visto por todo o lado desde que acordei.
Tüm o vaktimizi kaçarak geçirdik.
Passamos aquele tempo todo a fugir.
Bütün o birlikte geçirdiğimiz vakitleri hatırlama eğitimimiz,
Todo o nosso treino, a lembrar o nosso tempo juntos.
Tüm bahçenin çimlerini gönüllüce biçtin.
Aparaste o nosso quintal todo voluntariamente.
Bunca zaman...
Todo este tempo...
Ben yokken bütün dünya değişti.
O mundo mudou todo enquanto estava em coma.
Araştırmacılar her zaman bir şeyler sorarlardı.
Cientistas perguntavam por ele o tempo todo.
Yani diyorsun ki... sabahtan beri balık tutmaya çalışıyorum, ve balık tutmanın anlamı... balık yakalamak değil mi?
Estás a dizer... Que estou a tentar apanhar uma dessas coisas todo este tempo, e o objectivo de pescar é não... Apanhar o peixe?
Siz emekli hıyarların tüm gün uyuduğunu unutup duruyorum.
Esqueço-me que estás reformado e que dormes o dia todo.
Sadece Ulusal Güvenliğe ifade vermen lazım. Ondan sonra bütün bunları arkamızda bırakacağız.
Só tens que fazer um depoimento à Segurança Interna, e depois podemos pôr todo este assunto para trás das costas.
Her yerde dronlar vardı.
- Drones por todo o lado.
Uzaylı gemisinin yokedilmesi blok boyunca yankılandı.
A destruição da nave dos raps ressoou por todo o bloco.
"Tüm günümü çalan bir hırsıza dönüştü."
Acabou por roubar todo o meu dia
Bütün gün kafamın içinde sesler duyuyorum.
Posso ouvir ruídos na minha cabeça o dia todo.
- Alıyor.
Todo o tipo de porcarias.
Yurtçapında bir konuşma turunun bir bölümündeyiz Kilise salonları, şehir salonları.. İmza topluyor, değil mi?
Ela está em turnê, para falar por todo o país, em igrejas, câmaras municipais.
Barry aklının çoğunu işe veremezdi.. .. aklı daha çok yukarıda hep birlikte olan, başı boş gezen kızlardaydı.
Barry não conseguia concentrar-se no trabalho, metade do tempo, com toda aquela malta cirandando por todo o lado.
Ülkenin dört bir yanını dolaşıp bir dilekçe için imza topluyorsunuz değil mi?
Está a viajar por todo o país, a recolher assinaturas para uma petição, certo? - Estamos, sim.
Tom Keen.
Tom Keen. Estive procurando em todo o lado por ti.
Nerede?
O governo todo está atrás de nós, e só temos pistolas.
Dalga geçmiyorum dostum.
Estás todo musculado.
Turuncu hariç her erkeğin tadına baktım.
Já tive todo o tipo de namorados, menos ruivo.
- ♪ Bu gözlerindeki parıltı ♪ - Sizindir.
É todo teu.