Tuhaf traducir portugués
22,182 traducción paralela
Bunun hep tuhaf bir renk seçimi olduğunu düşünmüşümdür.
Sempre achei que tinham uma cor estranha.
Bunun bazılarınıza tuhaf geldiğini biliyorum.
Sei que parece estranho para alguns de vós.
- Bu tuhaf değil mi?
Isso é estranho, não é?
Bunlar sizi bazı tuhaf işler yapmaya zorluyor olmalı.
Deve ser preciso fazer coisas muito esquisitas.
Çok eğlenceli ve tuhaf bir şey.
É uma coisa divertida e estranha.
Şu kadın, bana tuhaf geldi.
Tenho um pressentimento estranho quanto a esta mulher.
Onda ya da hikayesinde gerçekten tuhaf bir şey var.
Algo nela e na sua história é muito estranho.
Burada bir şeyler olduğunu sandım çünkü tuhaf bir sesli mesaj bırakmış bunun ciddi olup olmadığını söyleyemem ama...
Achei que algo tinha acontecido, porque deixou uma mensagem estranha e não percebi se era a sério ou não, mas...
Çok tuhaf, çünkü buraya abin, hakkında konuşmak için geldim.
Tem piada, porque vim aqui falar do teu irmão.
Tuhaf bir durum olmadığı müddetçe mesele değil.
Desde que não seja nada estranho.
Sesin tuhaf geliyor.
Pareces estranha.
Sizi geri aramıyor olması tuhaf gelmedi mi?
Para ser sincera, fiquei um pouco aliviada.
Bir sürü çelişkili ifade var ama hepsi tuhaf olduğunu kabul ediyor.
Muitos relatos conflituosos, mas, todos concordam... - Foi estranho.
Sesimin yankısını duyuyorum ama bana tuhaf geliyor.
Ouço o eco da minha voz, mas... parece-me estranho.
Tatilinizi geçirmek için tuhaf bir yer.
Lugar estranho para passares as tuas férias.
doğum günlerinde onlara açık saçık doğum günü tebrikleri gönderen tuhaf, üzgün kedi seven bir teyzeye dönüştüğünü göreceksin. "
e vais perceber que elas estão grávidas, e que vão ter filhos, e vão deixar de ter tempo para a Terça de Tacos, e tu vais tornar-te nesta, estranha, triste e solitária tia com gatos que envia cartões de aniversário de cariz sexual. "
Tuhaf değil.
Não é estranho.
Tuhaf bir cümle olacak.
É uma frase estranha de se dizer.
Karşıma çıkan en tuhaf kadınsın.
Tu és a mulher mais estranha que eu já conheci.
Ben tuhaf teyze olmak istiyorum. Bunu istiyorum.
Eu quero ser a tia esquisita.
Bana tuhaf tuhaf baktı.
Olhou-me com uma cara esquisita.
Hayat çok tuhaf değil mi?
A vida não é deliciosamente irônica?
Ben de sürüyle tuhaf şey sakladım.
Sabes, Eu... Eu também guardei muitas coisas estranhas.
Biz asla birbirimize gücenmeyiz demiyorum ama siz tuhaf heterolar gibi değiliz.
Ficar magoado não está fora de questão, mas para nós não é como para os hetero.
O kadar tuhaf.
É mesmo estranho.
İkimiz resmen aynı kızla çıkıyoruz. Gerçekten tuhaf olacak.
Saímos oficialmente com a mesma miúda e vai ser estranho.
Tuhaf olmayacak.
Não vai ser estranho.
Bu konuda tuhaf davranmamalıyız. Evet, bence de.
- Não podemos ficar embaraçados.
Bilmiyorum. Tuhaf geldi.
Não sei, parece estranho.
Bak. Bunu söyleyen kişi olmak istemezdim ama bu olayın iyice tuhaf hale geldiğini görüyorsun, değil mi? Ne?
Olha, não queria ter de ser eu a dizê-lo mas vês que a situação se está a tornar estranha, não?
Biliyor musunuz, tuhaf bir şey oldu Park alanında yanından yürüyüp geçerken.
Aconteceu uma coisa estranha quando fui com ele até ao estacionamento.
Eğlenceli ha-ha, eğlenceli ve tuhaf değil yani?
Engraçado mesmo, não engraçado estranho?
Tüm bunlar oldukça tuhaf.
Isto é muito esquisito.
Tuhaf tarafı da o.
Essa é a parte estranha.
Bir şeyler enjekte ettiler ve tuhaf bir tarikat bana işkence etti.
Fui injectada e torturada por um culto bizarro.
Tuhaf sessizlikler yok.
Não houve um clima estranho.
Eğer suçlu senin tuhaf müvekkilin değilse paramı Chris'e yatırırdım.
O que queres dizer? Quero dizer que se não fosse o anormal do teu cliente, eu colocaria o meu dinheiro no clube de campo do Chris.
Ve bu tuhaf ama kesinlikle zevksiz değil.
E isso é estranho... mas com toda a certeza, não desagradável.
Bana tuhaf bir şekilde baktığında oldu. Ve dedi ki, "Trey geri döndü." Başka bir şey söyledi mi?
Foi quando ele me olhou de uma forma estranha, e disse, "O Trey voltou".
Gerçekten çok tuhaf.
Sim. Isso é estranho.
İki gün iğrenç ve tuhaf.
Dois já é desagradável e estranho.
Sabah merdivenlerde tuhaf bir şey oldu mu diye sormamalıyım, değil mi?
Talvez não devia perguntar se algo estranho aconteceu nas escadas, certo?
Affedersin. Sorumluluk hakkında konuştuğunu duymak tuhaf oldu.
É apenas estranho ouvir-te falar sobre responsabilidade.
Bu tuhaf.
Isso é estranho.
-... tuhaf gözlükleri vardı. - Piper'ı demiyorum.
Não, não a Piper.
Kieran kalıyor. Hepsi kalıyor aslında ki bu çok tuhaf.
Todos eles vão ficar, o que acho que é estranho, mas...
Tuhaf mı?
- Estranho?
Ondan bahsederken bir tuhaf oluyorum.
Fico nervoso quando falo dela.
O kadar da tuhaf değil.
Não é assim tão estranho.
Bu tuhaf mı?
Isso é estranho?
- Tuhaf.
- Estranho.