Tutku traducir portugués
1,104 traducción paralela
Aşk macerasında tutku vardır.
No romance há paixão.
Dünyaya tutku ile bağlıydın.
Você tinha uma paixão tão grande pelo mundo!
Çünkü seni büyük bir tutku ile seviyor.
Porque ele ama-te apaixonadamente.
Yani, o tür bir tutku, yetenek, ne dersen.
Com tanta paixão, talento. Chame-lhe o que quiser.
O çok güzel bir kadın ve itiraf edeceğim, ona karşı bir tutku beslemeden her gün aynı çatı altında olmam mümkün değildi.
- Também muito bonita. E confesso que não podia viver debaixo do mesmo tecto que ela, sem sentir por si uma atenção exaltada.
O zaman genç bir adamdınız, tutku ve azim dolu, ama yine de insanlarınızın, geleceklerini sağlama almak için barışa ihtiyaçları olduğunu... bilecek kadar da bilgeydiniz.
Então era um homem jovem, transbordante de paixão e entusiasmo, mas com sentido para entender que seu povo necessitava paz para seu futuro.
Tutku denen meret kontrol edilemez ki!
Os sentimentos não se podem controlar!
Bu seninkisi, sadece tutku mu?
Será ambição?
Tutku.
Paixão.
Hartley'de tutku hakkında söylediklerini... hatırlıyor musun? Haklıydın.
Aquilo que disseste em Hartley sobre paixão... tinhas razão.
Tutku tükenmezmiş, diyecektim.
Eu ia dizer, o cio nunca dorme.
- Ayıp mı? Hiç gerçek zapt edilemez bir tutku hissettin mi?
Alguma vez sentiu uma paixão total e incontrolável?
İkimiz de tutku ve kötülüğün aynı uç noktalarını başka biriyle keşfedemeyeceğimizi biliyorduk.
Sabíamos que nunca chegaríamos aos mesmos extremos de paixão e crueldade com outro ser humano.
Kendimiz tutku dolu kazanda yaralarız.
Machucamo-nos no caldeirão da paixão.
"Tutku Tramvayı" nın müzikal versiyonu.
é uma versao musical do "A Street car Named Desire".
"Tutku Tramvayı" nın müzikal versi- - Pardon, Marge!
é uma versao musical Of A Streetcar Na- - desculpa, Marge!
Uh, daha önce bir kere Tutku Tramvayında oynamıştım.
Uh, ja estive na serie "Streetcar" uma vez.
Tutku, Bn. Simpson. Hiddet.
Paixao, Mrs. Simpson. raiva.
İçindeki senin için tutku ateşini artırdım.
Só atei a chama da paixão que ela tem por ti.
Peki ya hayata duyduğu tutku?
E a paixão dele pela vida?
Bu kadar tutku bir hiç uğruna.
Tanta paixão, para nada.
Korku ve tutku, ha Clarence?
Medo e desejo, hã, Clarence?
Toskana'nın bayırları. Fironze'nin sanatı, bir tutku olan Venedik.
As costas deslizantes da Tuscania, a arte de Florença, a paixão que é Veneza!
Neden benim Orman Tutku'mu denemiyorsunuz?
Porque não experimenta o meu Jungle Passion?
Tutku.
A paixão.
Bilirsin tamamen tutku değildi birazcığı da mesleki gerekliliktendi ama tutku kısmı tamamen gerçekti bu da hoştu yani.
E sabe, não era tudo paixão. Havia uns pequenos interesses comerciais à mistura, mas toda a paixão era perfeitamente real, e de certa forma, terna.
- ne gerçek bir tutku, ne bir baştan çıkarıcılık...
Nenhuma paixão verdadeira, nenhuma sedução,
Öyle tutku dolu ki! O kadar hayat dolu ki!
Estão cheios de paixão, cheios de vida.
Hayat dolu! Tutku dolu!
Está repleto de vida, repleto de paixão.
Hasta hiç bir tutku, enerji, kuvvet beliritisi göstermiyor.
O paciente não mostra ambição.
Maestro gizli bir tutku besliyormuş.
O maestro tinha uma paixão secreta.
Ve tutku eksikliğin, affedilemez.
E sua ausência de paixão... é imperdoável.
Ben "Tutku Çiçeği" nden yanayım.
Prefiro o "Passion Flower".
Her zaman öpücükler ve tutku istiyorum.
Quero primeiros beijos e paixão, para sempre.
- Ben tutku istiyorum.
- Quero paixão.
Bana can veren sensin. Seni tutku bahçesi, seni.
Você faz-me estar vivo, sua fonte de paixão.
Tutku abartılan bir duygu.
A paixão é muito sobrestimada.
Tutku işini atlayan insanlar için de başka güzel şeyler var.
Para todas essas pessoas que perderam essa tal paixão, há outras coisas boas.
- Bence geleceğinde büyük bir tutku var. - Gerçekten mi?
Vejo uma grande paixão, no futuro.
- Merhaba Chandler. Bu çizgi tutku, bu çizgi de sıradan bir çizgi.
Não, porque esta linha é a da paixão, e esta é só uma linha.
Öyleyse Bayan Troi'nin istasyondaki biri için hissettiği tutku etrafındaki kişilere geçiyordu. Herkese değil.
Então, os sentimentos amorosos da Sra. Troi por... alguém nesta estação eram transmitidos às pessoas à volta dela.
Bu ilahi bir tutku.
Isto é inspiração divina.
Öfke... şiddet... tutku.
lra, violência, paixão.
Bir tür tutku.
Chega a ser uma obsessão.
Belki de neden bu tutku diye kendi kendine sormalısın.
Talvez tenhas que te interrogar porque é uma obsessão.
Ama sakının çünkü bu iğrenç tutku ve sapıklık dünyası aynı zamanda arzuların da dünyasıdır.
Mas atenção... porque este mundo sórdido de tentação e perversão... é também o mundo do desejo.
Böyle şeyler yaşamayalı uzun zaman oldu, Max'ten sonra aramızdaki tutku kayboldu sanki.
Mas há tanto tempo que não existe paixão entre nós...
Yaşadıklarını hayal gücü ve tutku ile nasıl kullandığın...
É a forma como usas, com imaginação e paixão...
GOULD'A GÖRE TUTKU
Paixão segundo Gould
Tutku hiç yoktu.
Sim, totalmente sem paixão.
Orada, bu tür tutku suçlarını kabullenirler.
Lá, este crime é considerado um crime passional.