Tüfek traducir portugués
1,913 traducción paralela
Makineli tüfek mi Kalaşnikof mu?
Metralhadora ou Kalashnikov?
- Büyük bir bıçak veya makineli tüfek. - Neden Wawa'ya gidip bir tane makineli tüfek almıyorsun?
Vai até ao Wawa e compra uma metralhadora.
Tüfek 30 metreden nişan alabiliyor.
O mosquete tem um raio de acção de 30 metros.
Bu tüfek mermisi, değil mi?
- Isto é uma bala Minié, certo?
Birine tüfek dayadığınız zaman tam beline doğru tutmayın.
Quando apontas uma espingarda a alguém, não a encostes às costas porque se torna muito fácil de fazer...
Ama tüfek babamın.
- É de meu pai.
Enerji Mermisi Atan tüfek. Kalabalığı kontrol içindir.
É para controlar multidões.
Bunlar tüfek saçması, ya da öyleymişler.
Isto são chumbos de caça ao pássaro. Ou já foram.
Tüfek saçması ya da değil, kendini öldüren herkeste gördüğüm adam kendini vurur ve silahı düşürür, değil mi?
Tiro de caçadeira ou não, está bem, todos os casos auto-infligidos que vi, o tipo dá um tiro a si mesmo e larga a arma. Certo?
Ama tüm küçük çukurlar içlerindeki şu bakır lekelerine bakılırsa tüfek saçması ile uyumlular.
Mas cada buraco pequenino corresponde perfeitamente ao tiro de caçadeira, mesmo até estas manchas de cobre.
Saldırgan tüfek kullanmamıştı.
O criminoso não usou uma arma.
Tamam, eğer kurşun yada tüfek yarası değilse, yada o zaman ellerinde ne varsa, belki bir çeşit ayindir.
Estou a pensar se não foi um disparo de uma arma ou de um mosquete, ou o que quer que seja que eles tivessem na altura, talvez fosse alguma espécie de ritual.
Eline bir tüfek verip "Eğitime başlıyorsun" demişler.
Deram-lhe uma arma e disseram-lhe, "Tens que começar a treinar."
Bir tüfek.
Uma espingarda.
Buradakilerin bazıları daha önce eline tüfek bile almamış.
Alguns destes tipos nem nunca tiveram uma arma na mão.
Bir gün onun Jack Russell terriyeri tetiği çiğnemeye başladı tüfek ateş aldı ve suratımdan vuruldum.
Para aquele inocente, és uma mulher poderosa. Tecnicamente, és um bom partido.
Ben de doğru olanı yapıp tüfek şirketine, komşuma ve köpeğe dava açtım.
Está bem. Diz-me, saíste com alguém depois do Floyd?
- Eğer fişekler bu ülkedeyse... - O zaman tüfek de oradadır.
Por isso se as munições estão neste país, então... então a espingarda também está.
Şimdi temiz bir tüfek oldu.
Agora é que a arma está limpa.
Hayır bak, Alıştırma yaptım. Ve yeni güzel bir tüfek aldım.. Atış poligonuna gittim..
Não, Mas eu tenho praticado, e comprei esta nova e linda arma, e fui ao campo de tiro,
Hepsini buradan mail yoluyla yapıyor ve bu Kanadalıların Amerika'da bir yerlerden makineli tüfek sipariş etmesi gibi bir şey.
Tudo o que ele faz é a partir daqui, pelos correios. E é muito próprio dos canadenses comprar coisas como armas de algum lugar dos EUA.
Bu yasalara aykırı ve bu Kanada'da bizim elimize geçerse, makineli tüfek aldığımız için gelip bizi tutuklarlar.
É contra a lei, e se as recebermos aqui no Canadá, vêm e nos prendem por ter recebido essa arma.
"Merhaba, sizi tutukluyoruz, çünkü Kanada'da birine makineli tüfek göndermişsiniz."
"Olá, está presa por enviar uma arma a alguém no Canadá."
Beyaz Sakal, içinde binlerce tüfek bulunan, büyük bir cephanelik kurdu.
O Barba Branca arranjou um arsenal de armas de fogo. Centenas.
Tüfek patlaması gibi.
- Um tiro de caçadeira.
Tüfek.
Uma caçadeira.
Orijinali kısa dönem hafızayı silen bir tüfek gibiydi.
O original apagava memórias a curto prazo.
Ben tüfek satmıyorum burada.
Não estou a vender armas aqui.
Ortaya çıkarsa, tüfek kullanamam.
Não posso. Isto ficaria registado na minha folha de serviço e ficarei impossibilitada de poder disparar uma arma.
Ben tüfek satmıyorum burada, Tütün işindeyim.
Não estou a vender armas. Estou no negócio de tabaco.
Çoğu tüfek için... ruhsat veya bekleme süresi yoktur.
Não precisa de licença. Nem precisa esperar muito tempo... para a maioria dos rifles ou dos revólveres.
Üzerilerine bir çuval geçirmişti. Sanki elinde bir tüfek tutuyor gibiydi.
Põe-las num saco, parece quase que tem uma espingarda na mão.
Gerçekte ışın değillerdi. Daha çok, muntazam bir parçacık akışıydı. Radyum bu parçacıkları mermisi hiç bitmeyen bir makineli tüfek gibi saçıyordu.
Não eram realmente raios, eram mais linhas contínuas de partículas, e o rádio emitia estas partículas como uma metralhadora que nunca ficava sem balas.
Alt tarafı bir havalı tüfek bu.
É só uma pressão de ar.
Tüfek kimde?
Quem tem a caçadeira?
Bir tanesi bile öfkeyle tüfek ateşlememiştir bile.
Sou um merdas dum filho de moleiro vindo sabe Deus de onde.
Tüfek ateşlemeyi öğreniyor.
Você pode acertar as contas privadamente, pintando o mal, a chicana e os assassinatos.
Tüfek ayaklığı olmadan nişan alan kişi merminin gidiş yönünü kontrol edemiyor. İşte gördünüz. Yani, bunun işe yaraması için nişan alanın mesela Geyle yahut Jongkind olsun bu ateş etme emri veren Teğmen ile yakın işbirliğinde olması gerekir.
O seu quadro, Rembrandt, é uma simulação, uma falsificação, uma trapaça, uma desonestidade cheia de contradições impossíveis, indignas de um homem inteligente.
Ben ve bu tablo tablonun asıl sesi olan tüfek sesinin sorumlusu olarak siz beyefendileri itham ediyoruz.
Meu Deus, ela tem uns pés enormes. E devo admitir, o mais delicioso dos rabinhos.
Çakmaklı tüfek o şekilde doldurulmaz bir kere beni tam bir embesil gibi göstermişsin!
Os lençóis estão cheios de grafite! Acabarão na parede de um mecenas!
Milis loncasını elinde tüfek tutmayı beceremeyen beceriksizler sürüsü olarak gösterdi.
Trago crianças. Crianças de quem? Eu posso trazer-lhe uma se quiser.
Ne desem, tüfek yüzüme patladığında ve barutu gözümden yalayarak çıkardığında oldu.
Vi-o no teatro, não entre o público, mas no palco. Você é um actor.
Tüfek doldurma, emir verme, davul çalma, koşup havlama.
Agora que já foi batizado, não o podemos devolver.
Rembrandt'ın, Amsterdam'ın Milis Kuvvetleri adlı ünlü grup portresinin sadece hevesli askerlerin tüfek talimi için bir araya geldiği masum bir tablo olduğuna tüm dünyayı inandırmak için.
Bebeu demais. Ele tem família no Estado da Virgínia, talvez tenha ido para lá. Foi ele que ordenou o disparo que matou o Hasselburg.
Mary Suratt, Booth'a tüfek ve dürbün temin etmekten suçlu bulunup asıldı.
A Mary Surrat foi condenada à forca, por fornecer ao Booth uma espingarda e binóculos.
Ona pompalı tüfek sattın. Pompalı tüfek. Karının ve oğlunun ölümüne neden olan silahı.
Vendeste-lhe as espingardas que mataram a tua mulher e o teu filho.
My Name is Earl 1 - 23 Havalı Tüfek çeviri :
O meu nome é Earl.
Bu yüzden tüfek yapış yapıştı.
Por isso tinha o mosquete pegajoso.
Tanrım, lütfen tüfek olmasın.
Céus, oxalá isso seja uma espingarda.
Tetikçilerin kullandığı cinsten bir tüfek belki.
Mais como uma espingarda de um sniper.
- Sana öyle gelmiş olabilir. - Tüfek ayaklığı olmadan. Pekâlâ.
E você olha para nós dentro da velha tradição desse tipo de pintura com admirável auto-consciência.