Tıs traducir portugués
18,028 traducción paralela
Burası, S.T.A.R. laboratuvarları, 5000 Exostation.
Esta é a Exoestação 5000 da Star Labs.
Koltuk ısıtıcısını kullanmaya çekinme.
Estás à vontade para usar o aquecimento dos bancos, mantém essa caixa quente.
Bölge sakini ergen pislik Chris Griffin, ismini anmaya değmeyecek şahıs tırnak içerisinde söylüyorum :
Chris Griffin, um reles adolescente local, cujo nome vai ser omitido, foi apanhado a enviar, início e fim de citação,
Bu konuda hassas mısın?
UNIVERSIDADE DE COLUMBIA 1 DE SETEMBRO DE 1944 T.H. CRAWFORD
Burada tıbbi araştırmalarda devrim yaratabilecek nâdir bulunan bitkiler üzerinde çalışıyoruz.
Estamos cá a estudar plantas medicinais raras que podem vir a ser revolucionárias para a pesquisa médica.
Bu tehditlere karşılık vermek üzere Wayne Tek ve S.T.A.R. Laboratuvarları Gözcü Kulesi girişimini başlattı.
Para ir ao encontro destas ameaças, a tec. Wayne e os laboratórios S.T.A.R desenvolveram a iniciativa da torre de vigia.
Dinlemezsem yine beni tıkacak mısın bir yere?
Vais bater-me na cabeça se eu não te escutar novamente?
Gecenin bir yarısı tımarhanede yalnız başına kalmaktan yani.
Estares num manicómio, sozinha, a meio da noite.
- Tıpkı bir hava saldırısı gibi.
Vai ser como reforço aéreo. - Confiem em mim.
Kayıt dışı olarak.
Tudo em segredo.
Çocuklar doğana kadar sıvıyı suratından akıtıyorsun.
Vais andar chorona até o bebé nascer.
Ağlıyorum çünkü berbat bir hafta geçirdim ve vücudumda gezen hormonlar memelerimi o kadar şişirdi ki sutyenime sığmıyor ve inanılmaz acıtıyor.
E sim porque tive uma semana de merda, e porque as hormonas no meu corpo incharam tanto as minhas mamas que o meu soutien não serve e dói.
B5H9M1C1 342009ST 135SW012009
B-5-H-9-M-1-C-1 3-4-2-0-0-9 S-T-1-3-5-S-W-0-1-2-0...
Aynı yöntemle öldürülmüş ama kanı boşaltılmamış. - Adli Tıp ölüm saatini belirlemiş mi?
O MO é semelhante, mas não lhe retiraram o sangue.
Beni buraya tıkarak içinden çıkamadığım bir köşeye sıkıştırdın ve hayatımda hiç bu kadar biri beni hayal kırıklığına uğratmamıştı.
Enfiaste-me aqui, e encurralaste-me num canto do qual não consigo sair, e nunca estive tão decepcionado com alguém.
Herkese göre sıradan bir adli tıp yardımcısıyken gücümü gizlice S.T.A.R. Labs'daki arkadaşlarımın yardımıyla suçla savaşmak ve benim gibi meta-insanları bulmak için kullanıyorum.
Para o mundo exterior, sou um vulgar cientista forense mas, secretamente, com a ajuda dos meus amigos da STAR Labs, combato o crime e procuro outros metas como eu.
S.T.A.R. Labs'taki yüz tanıma sistemi de bir şey bulamadı.
O programa de reconhecimento facial da STAR Labs também não encontrou nada.
- S.T.A.R. Lab ile çalıştığını bilmiyordum.
Não sabia que trabalhavas com a STAR Labs.
Harry ile, Zoom'u bulmak için güçlerimi kullanmayı öğrenmeye çalışıyorduk. Sonra güçlerimi Zıt Flash'ı bulmak için denedik.
O Harry e eu tentámos aprimorar os poderes para encontrar o Zoom, e acabámos por encontrar o Reverse-Flash.
Barry bana, arada bir S.T.A.R. Labs işlerinde sana yardımcı olduğunu söyledi.
O Barry contou-me que às vezes ajuda-o com coisas da STAR Labs.
S.T.A.R. Labs'ı, beni böyle öğreniyor.
É como sabe sobre a STAR Labs, como me conhece...
Sen delirmissin.Evde değil Tımarhanede yaşamalısın.
Você é uma lunática devia estar num asilo.
Kayıt dışı olsun. Burada lider yok.
Não há líderes aqui, meu.
Sizi yine kafese tıkmaya çalışıyorlar ustam.
Estão a tentar prender-te novamente numa sala.
Eski takım arkadaşı. Ufak toplantınız sırasında programa katılmak istediğini söyleyen birisi. NFL'deki en iyi sol beklerden birisi T-Sizzle, Terrell Suggs.
É um ex-colega de equipa, alguém que pediu para vir ao programa na vossa festa do outro dia, um dos melhores linebackers da National Football League,
Adamlar izleri siliyorlar. Tıpkı geçit saldırısında yaptıkları gibi.
A Célula está a limpar outra vez a casa, como fizeram na explosão do Portão.
"İlerleyerek başarısızlıklarımızın üzerinden tırmanıp nihayetinde daha yüksekte endam etmiş olacağız."
"As falhas acumuIam-se e nós pisamo-Ias para avançarmos para um terreno mais elevado."
İlerleyerek başarısızlıklarımızın üzerinden tırmanıp nihayetinde daha yüksekte endam etmiş olacağız.
As falhas acumulam-se e nós pisamo-las para avançarmos para um terreno mais elevado.
Onlara bana tecavüz edildiğini anlatıyor, ve... onlar hepsi sanki sırıtıyor ve bana bakıyorlar ve...
aos médicos. Ela diz-lhes que fui violado e... todos eles ficam, tipo... a sorrir e... a menosprezar-me e...
Tıpkı Taliban'ın Pakistan'da saklanırken kimsenin sınırı geçip peşlerine düşmeye cesaret edememesine benziyor.
É como quando os Talibãs se escondiam no Paquistão. Ninguém tinha tomates para atravessar a fronteira e ir atrás deles.
- Dört karat, ısıtılmamış Birmanya yakutu.
Um rubi birmanês puro de quatro quilates.
S.T.A.R Laboratuvarları Şirketi, Central City'i aldığından beri oradan pek fazla ziyaretçimiz olmuyor.
Não recebemos muitos visitantes de Central City desde que a Corporação da S.T.A.R. Labs assumiu tudo.
Hoca konusunda hiç sıkıntı çekmiyorsun, değil mi tıpkı Bay Savage gibi.
Não te faltam tutores, pois não... tais como o sr. Savage.
Herhalde lakap kullandı. "Dibs." D-I-B-S.
Talvez tenha usado a alcunha : "Guito." G-U-I-T-O.
Su ısıtıcının arkasında baba.
Atrás da chaleira, pai.
Teknik bir tırmanış sırasında yarda asılı kaldığınızda veya kramponlar ayağınızdayken, ki bunu zaten severim.
Estar pendurado num penhasco após uma escalada técnica, usar grampos de ferro no calçado, algo que gosto de fazer.
Din, tıpkı afyon gibi kök salmış olmalı.
A religião tem que ser extirpada, assim como o ópio.
Sıradan'ı uzak durması için uyardım ama Camille ona kanını verdi bu yüzden tıpkı bir bağımlı gibi fazlası için geri döndü.
Eu avisei o mundano para se afastar, mas a Camille deu-lhe a provar o sangue dela e como um viciado ele voltou para mais.
Çarpıtılmış ve eğri büğrü olmuş bir yüze.
Um rosto contorcido, distorcido.
Ya adaylardan biri daha çok tıklandıysa üst sıralarda yer aldıysa, olumsuz yayınlardan çok olumlu yayın yapıldıysa?
E se um certo candidato tivesse mais pesquisas, com melhor classificação, com mais cobertura positiva do que negativa?
Ama ailesinin cesetlerinin mezardan çıkarılması dışında hâlâ Frank'in doğruyu söylediğine dair bir kanıtımız yok.
Mas, sem exumar os cadáveres da família dele não temos provas de que ele diz a verdade.
Hell's Kitchen'daki belli başlı yasadışı olayların detayını veren çok gizli bir Roxxon kayıt defterini çalmak için bir galaya gidiyoruz.
Vamos a uma gala roubar um livro de registos secreto da Roxxon com detalhes de certas ilegalidades em Hell's Kitchen.
Pekala, bir ismi yoktu ama sol ayakkabısının içine tıkıştırılmış bir şey vardı.
Muito bem. Ele não tinha nome, mas dentro do sapato esquerdo tinha algo.
Castle'ın suratının bütün TV kanallarına ve gazetelere dağıtılması dışında mı?
Além de me certificar que a cara do Castle está em todos os canais de TV e jornais?
Castle'ın davası için kanıt bulmaya çalışırken.
Quando procurava provas para o caso do Castle.
Frank Castle orada duruyor sırıtıyor.
O Frank Castle, ali parado, a sorrir.
Son aylarda ilaç tıbbi endüstride çalışıp tutuklanmış birisi var mı diye bu rezervasyon kağıtlarına bakacağım.
Vou procurar nestes ficheiros por alguém da industria médica que tem tido acusações nos últimos dois anos.
- Ne diye sırıtıyorsun?
Do que te estás a rir?
Partide olduğunu gösteren bir kanıtımız yok, onu gören olmamış.
Não há provas que a coloquem na festa. Ninguém a viu.
İçini ısıtıyor değil mi?
Aquece os tomates, não?
Kayıt dışı.
Em particular.