Uca traducir portugués
213 traducción paralela
Yol, okul ve barajlar yapmaya, eyaleti uçtan uca değiştirmeye başladı.
Começou a construir estradas, escolas, barragens eléctricas, a mudar o estado de uma ponta à outra.
Denizlere yelken açtık Dünyayı uçtan uca aştık
Nós navegamos pelos mares e conhecemos o mundo todo.
En uca gidin ve arabalarınızı sağa çekin.
Subam até ao fim e ponham os carros no lado direito.
Öbür uca git.
Lá à frente.
Maalesef, biz tamamıyla çizgi dışına çıkmadık, çünkü televizyon tutkunları yetişkin öyküleri talep etseler de, onların reklem zevki bir başka uca yönelir.
Infelizmente, não estamos completamente fora do contexto, pois, apesar dos fãs de televisão exigirem histórias para adultos, o seu gosto pela publicidade, vai noutro sentido.
Adımlarımızı uç uca eklesen aya çıkmış olurduk.
Se juntássemos todos os passos que já demos, chegaríamos à Lua.
Çocuklar öyle bir arabası var ki bir uçtan biri uca 3 mahalle kaplıyor.
Tem cá um carro, rapazes! Um carro tão comprido... Enfim, nunca mais acaba!
Yarısı doğuya, yarısı da batıya Missouri ve Sacramento arasında bir uçtan bir uca at sürüp aylar süren posta taşıma işini günler içinde hallederlerdi.
Metade deles cavalgam a Leste, outra metade a Oeste entre Missouri e Sacramento levando o correio pelas planícies em dias em vez de meses.
Öteki uca kadar yanımızdakinden başka su yok.
Daqui até à outra ponta, não há água, senão a que levamos.
Nöbetçi öteki uca gittiğinde dışarı çıkabilirsiniz.
Quando o guarda for para a ponta, podem sair à vontade.
Fazla uca gittim.
Estou encostado à parede.
- Uçtan uca 160 bin km.
- Do princípio ao fim, 160.000 quilômetros de comprimento.
Sen şu uca git.
Vai por aquele lado.
Diğer uca duman bombası atsınlar.
Diga para atirarem fumo na ponta.
"Avrupa'yı bir uçtan bir uca bilen bir filozof"
"Um filósofo célebre em toda a Europa".
Gemi havaya kalkmış, kıç kısmından başlayarak suya gömülüyordu. Uca kadar yukarı doğru yükseldi, sonra içeri doğru girdi. Ben de onunla birlikte denizi boyladım.
Vi a proa do navio erguer-se da água e a popa a afundar-se e depois caiu para trás e eu afundei-me com ele.
Aniden kendimi, bölgedeki kuvvetlerin komutanı olarak yerkürenin devasa bir alanının uçtan uca 9.650 kilometrelik Londra ile Bombay arası kadar bir alanın sorumlusu olarak buldum. 128 milyonluk, açlık çeken ve oldukça asi özgürlüğünü yeni kazanmış aralarında 123.000 savaş esirinin ve gözaltının bulunduğu çoğu ölmekte olan, hızlıca denemek ve kurtarmak zorunda olduğum insanlar.
De repente, como Comandante Supremo, vi-me responsável por uma área enorme do globo, com 9 mil quilómetros de diâmetro, a distância entre Londres e Bombaim, com 128 milhões de pessoas com fome e revoltosas que tinham acabado de ser libertadas, 123 mil prisioneiros de guerra e internados, muitos dos quais estavam a morrer e tive de tentar recuperá-los.
İki uca muhafızları yerleştirdim. Buraya gelen olursa, durdurmalarını söyledim.
Coloquei guardas de ambos os lados e disse-lhes que não deixassem ninguém entrar por aqui.
Adada uçtan uca yürümen beş dakikanı alır.
Demora só uns minutos a atravessar de um extremo ao outro.
Ben bekciden anahtarları alınca en uca gideceğiz. Depo 50-A'ya. Lalo?
Depois de eu tratar do guarda e de lhe apanhar as chaves, vamos no camião até ao armazém 50A.
Kabloyu mavi uca bağla.
Coloca esse fio no terminal azul.
Öbür uca götür.
Leva-o até à outra ponta.
Bunun üzerine bazı insanlar karşı uca geçerek bu gezegenin ilginç bir yanı olmadığı sonucuna vardılar.
E assim houve algumas pessoas que passaram para o extremo oposto, e concluíram que o planeta é de menor interesse.
Elmadaki bir kurdun elmayı bir uçtan bir uca delmesi gibi.
Algo como rastejar através de um buraco feito por um verme numa maçã.
Richard, çok uca gitme.
Richard, não te afastes muito.
- Öteki uca uzanan bu küçük yolu yaptım. Sadece Joe için.
Fiz esta estreita passagem até ao fundo apenas para o Joe.
Ülkeyi bir uçtan öbür uca geçiyordum, çölde ilerlediğim vakit, yıldızlar öyle parlaktı ki...
Uma vez atravessei o país cheguei ao deserto. As estrelas brilhavam tanto...
" Bir uçtan bir uca 100.000 ışık yılı
" São 100.000 anos de luz de um lado ao outro
Buğün hemen uca bilirim.
Posso voar já para aí.
Öbür uca var.
É ali a saída!
Bunu pozitif uca bağla.
Liga isso ao terminal positivo.
Siz bir uca oturmuşsunuz, o da öteki uca, bunu çok tuhaf bulmuş... çünkü masa çok uzunmuş.
Sentou-se numa ponta da mesa e ele na outra, o que achou estranho visto ela ser tão comprida.
Uca git, işte böyle!
Aproxime-se da borda, isso!
Valide ile bir uçtan diğer uca yaptığımız orman gezisinden hiç bahsetmedik.
Mãe e eu não mencionamos nossa corrida pela floresta.
Yarık, kalp kasını uçtan uca yanlamasına devam ediyor. Kalp tendonunu açıyoruz.
Continuando com uma incisão lateral através do miocárdio, expomos o cordão tendonal.
Sonra iki uca bastır.
Essa aí. Depois puxa dos dois lados.
Parkta bir uçtan bir uca,... ağaçlarla sınırlanmış, yeşillere boyanmış,... küçük ve durgun akıntıIı Avon Nehri akar.
Entre árvores corre pelo parque o rio Haven, pequeno e clássico.
İyice uca.
Na cadeira!
Unutma, uçtan uca 11 metrelik kanadın var. Kocaman kalçalara sahip olmak gibi bir şey.
O vento desloca-se a 10 m. Imagina-te com quadris largos.
Bir yerde okuduğuma göre, bir insanın sinirlerini uç uca eklerseniz New York'dan San Francisco'ya kadar uzanırmış. Ama o zaman da ölür.
Sabem, eu li nalgum lugar que nós podemos esticar os nervos de um homem de Nova York até São Francisco... mas ele morreria...
Bunun ne kadarını bildiğinizi bilmiyorum ama 10 yıl önce yine hastanenin bu bölümünde bazı ölümler meydana gelmişti ve hepsi de son ölümler gibi kazara meydana gelmiş gibi görünüyordu.
Não sei se estão informados sobre isto, mas, há dez anos atrás, houve várias mortes neste hospital, aqui na UCA. Tal como estas mortes recentes, foram todas dadas como acidentais.
Altı hafta önce, buraya tekrar transfer edildi.
Há seis semanas atrás, ela foi novamente transferida para a UCA.
Hastanemizin gelirlerinin yüzde 50'sinden fazlası bundan sağlanıyor.
Neste momento, a UCA é responsável por mais de 50 % das receitas deste hospital.
Bak ne diyeceğim. Neden iki uca birer erkek ve ortaya Lupe'u koymuyoruz?
Por que não um macho de cada lado e a Lupe no meio?
Her zaman spagetti dolu bir yüzme havuzunda olmak isterdim. Bir uçtan bir uca.
Sempre quis... estar numa piscina, cheia de massa... de parede a parede, de cima a baixo.
Kumsal bir uçtan bir uça uzanıyordu
A praia estava distante, de um lado e do outro...
Şu uça...
Pilota esses...
Ülkeyi bir uçtan öbür uca gezerken ben de onu dinliyordum.
De costa a costa, sempre a ouvir tudo, Harry.
Uça- -
O meu...
En uca vardığımda Ross'u buldum.
Quando cheguei ao fundo, descobri o Ross.
Uç uça mı eklenmişler, yoksa krep gibi uzunlar mı?
Dás um espaço entre elas ou amontoá-las como panquecas?