Ulke traducir portugués
1,033 traducción paralela
Ülke sizindir!
E será a zemchtchina.
- Ülke için tehlikeye atılıyorlar.
Sim, eles arriscam a vida pelo seu país.
- Ülke, aileye benzemez.
O país é o teu sangue, lembra-te disso.
Ülke kurmadan önce, halkın olması gerekir.
Antes de ter um país, é preciso ter um povo.
Sonuçta şu büyük beyzaz evde oturan Başkan der ki : "Ülke kötüye gidiyor"
Portanto, o Presidente, senta-se lá naquela enorme Casa Branca, e diz, "Esta país está a ir para os cães".
" Ülke tehlikede!
O país está em perigo.
Yüz milyon Çinli aç kaldı. Ülke karıştı.
Cem milhões de chineses têm fome e um vento violento de descontentamento perturba a terra.
Ülke toprağımızın çalınmasına biz başka adlar koymuştuk.
Tínhamos outros nomes para o roubo de um pedaço da nossa terra.
- Ülke olanaklarını biliyor.
- O país sabe das suas capacidades.
Ülke çapında.
Pelos assassinatos.
- Ülke dışındayken evet.
- Quando estão no estrangeiro, sim.
Jandarma'nın Ülke güvenliğindeki rolü nedir?
Fale-me do papel da guarda na defesa operacional do território.
Jandarma'nın Ülke güvenliğindeki rolü...
A guarda na defesa operacional do território...
Ülke ekonomisini nasıl geliştireceklerini biliyorlar.
Mas definitivamente, eles têm todos os recursos, Sérgio.
Ülke değiştirmek hariç.
O Estado vai pagar tudo.
- Ülke yeniden yapılanma sürecinin içine giriyor.
Este país está passando por um período de reconstrução.
Ülke, hatta tüm dünya izliyor ve bekliyor.
A cidade, o país, talvez o mundo... observam e esperam.
evet.. bu benim ülkem Ben ondan doğdum ve ondan öğreniyorum Büyük ağaçları ve sırık gibi mısırları olan Ülke... onu çok seviyorum ve onu koruyacağım.
sim, esta é a minha terra foi ela que me deu à luz e aprendo a contar com ela terra de árvores altas e maçarocas crescidas gosto dela e aprendo a cuidar dela soldadinho näo vês que existe outra maneira de amá-la
Ülke üzerindeki son lanet insanoğlunun ölümüyle sonsuza kadar sürecek.
A última maldição sobre a terra... para acabar para sempre com o sonho do homem.
Ülke değişti.
O país mudou.
Ülke nihayet gerçek demokrasiye doğru koşacak.
Finalmente este país pode gozar o sol de uma verdadeira democracia.
Gelecek yıl Kutsal Ülke'de.
"No ano que vem, na Terra Santa."
- Kutsal Ülke'ye mi gidiyorsun?
Vai para a Terra Santa!
Ülke yok.
Em nenhum país.
"Ülke çapında yapılan değişik araştırmalarda da bu durum kanıtlanmıştır"
Concorda com estudos similares Levados a cabo em todo o país.
ÇOCUK MASALI SALI BELGESELİNE DÖNDÜ... yeni refah dalgasından önceki günlerin hatırası. Ülke dirlik ve düzene kavuştu mağazalar güzel şeyler, hoş trenler, oyuncaklar ve...
A HISTÓRIA VOLTOU A SER O DOCUMENTÁRIO DAS TERÇAS... lembram-nos aqueles dias em que a nova afluência varreu a terra, tornando-a limpa e arrumada e deixando as lojas cheias de coisas bonitas, comboios cheios...
- Ülke için!
- E para o país!
Ülke tam anlamıyla bölünmüştü.
O país estava bastante dividido.
Ülke ekonomik krizde.
O país está no meio de uma depressão económica.
Ülke battı.
O país vai para o inferno.
Ülke ekonomisini kurtarmak için önümüzdeki beş yılda dört milyon yurttaşı elememiz gerek.
Para salvar a economia do país, devemos eliminar quatro milhões de cidadãos nos próximos cinco anos.
Uçaklar İngiltere üzerinde havalanıyordu. Ülke bir havaalanıydı.
Havia aviões por toda a Inglaterra, parecia um aeroporto.
- Ülke için tehlikeye atılıyorlar. - Ülke, aileye benzemez.
Sim, eles arriscam a vida pelo seu país.
ÜLKE
PAÍS
Ülke dışında durumlar nasıl? Başkan'ın durumu nedir?
Como encontrou as coisas, no estrangeiro?
Ülke çıkarları için yeni bir görev.
Outra missão de interesse nacional.
Ülke bütünleşecek.
Unirão toda a região.
Ülke tarihindeki en önemli spor olayı.
O maior acontecimento desportivo da história do pais.
Ülke çapındaki radyo yayınına şu an ara vermiş bulunuyoruz kısa bir süre sonra... Hadi ama, bana bu iyiliği yapabilirsin. Hey, nerelerdeydin?
Faremos um pequeno intervalo...
- Ülke dışına çıkmak istiyorum.
- Quero sair deste país.
Ülke dışından yeni döndüm ve bir uğrayayım dedim. O da beni içeri aldı.
Acabo de voltar do estrangeiro, passava por aqui... e ele deixou-me entrar.
Pekiyi, bize böylesine cömertlik derecesinde zorla kabul ettirilen bu Özgür Ülke'nin anlamı nedir?
"Desde que somos um Estado Livre, " quem nos aceitou tolerantemente?
- Benim için. Ülke diye bir şey yoktur, Binbaşı.
Os países não existem, major.
- Ülke, soyut bir kavramdır. - Buna gerçekten inanmıyorsunuz, değil mi?
Não acredita nisso realmente, pois não?
- "Ülke için önemli hizmetler" demiş.
por "Serviços prestados a Nação"
- Ülke dışı nasıl?
- Que tal para fora do país?
Ülke öylesine vahşiydi ki insanın buraya ilk ayak basan ben miyim diyesi geliyordu.
Toda a terra era tão nova que pensávamos... ser os primeiros a pisá-la.
Ülke çöle döndü, kaos...
É um lodaçal, o caos...
Ülke Parçalanmış Ve Kralsız Kalmıştı
O país encontrava-se dividido e sem um rei
Kılıç! Ülke!
A Espada... o país...
# Ülke Turunda Sihirbaz Harry Houdini'ye Annesi Eşlik Ediyor. #
Harry Houdini realiza a sua turné acompanhado da sua mãe.