Utanırım traducir portugués
110 traducción paralela
Burada giymeye utanırım.
Teria vergonha de o usar aqui.
Ben utanırım.
Eu sentia.
Seninkilerin renginde benim ellerimde. Ama yüreğimi bembeyaz edemem senin gibi. Utanırım!
Minhas mãos estão da cor das tuas... mas eu tenho vergonha de ter um coração tão branco.
Bir korkakla evlendiysem asıl o zaman utanırım.
Ou também eu, porque me casei com um cobarde.
Beni doğuran kadından nasıl utanırım?
Como posso ter vergonha da mulher que me deu à luz?
Utanırım.
Ficarei envergonhado.
- Söyleyemem, utanırım.
- Bem, é um bocado embaraçoso...
...'İşte efendim kâhyalığı benden alıyor.''Toprağı kazacak gücüm yok.''Dilenmekten utanırım.''Ne yapacağımı bilmiyorum ;..
"O que devo eu fazer, se o meu amo me retira a gerência?" "Para cavar falta-me a força," "para pedir tenho vergonha."
Utanırım.
Tenho vergonha.
Diz çökerseniz çok utanırım.
Vai fazer-me corar se se puser de joelhos.
Bunları size anlatmaktan utanırım ama dürüst olmak gerekirse,..
Não sei o que o que fazer com ele.
Hayır. Ben çok utanırım.
- Não, sou muito tímida.
Çok utanırım.
Seria embaraçoso.
Utanırım.
Não me atrevo.
utanırım..
Tenho vergonha.
Çok utanırım.
la morrer de vergonha.
Aynı kişi değilse, gerçekten utanırım.
Trata-se da mesma pessoa, não?
Utanırım.
Seria embaraçoso.
Ben kameradan utanırım.
Sou tímido em frente das câmaras.
Ben eczaneden prezervatif alırken bile utanırım.
Ainda tenho vergonha de comprar preservativos na farmácia.
Ben utanırım.
- Tenho vergonha...
Belki de utanırım çünkü apış aranla telefonda konuşuyorsun.
Talvez esteja embaraçada por falares ao telefone com as virilhas.
Utanırım.
Sou muito tímido.
"Ben daha az utanırım, sen de beni affedersin."
"quando eu estiver menos envergonhado e voce me perdoar."
ben kısa etekli garson kız gördüğümde bile utanırım ve suclu hissederim
Se até quando vou a um bar com mulheres sinto vergonha, sinto culpa!
Hayır, insanların önünde olursam utanırım.
Não, acredito que me envergonharia estar frente à gente.
Utanırım.
Não olhem... vocês.
Onun önünde olmaz. Utanırım.
À frente dela não, tenho vergonha.
Sanırım utanıyorsun.
Estás a corar.
Böyle davrandığım için kendimden utanıyorum Charlie ama elimde değildi, çıldırıyordum.
Estou envergonhada, Charlie, como agi deste modo... mas eu... não pude ajudar nisto. Estava enlouquecida.
- Hesabı ben ödesem utanır mısın?
Ficaria embaraçado se eu assinasse o cheque?
Açlara, "hırsızlık günahtır" diye vaaz vermeye utanırdım.
Envergonhava-me dizer aos famintos : "Não roubarás."
Çekinir, utanır ve korkarım
Sou tímida, recatada E medrosa
Utanılası bir hal almak üzereydi, sanırım tıpkı senin gibi.
Suponho que ele começou a ser um embaraço. Tal como você.
Sanırım olanlardan biraz utanıyor.
Penso que está um pouco envergonhado com o que aconteceu.
Sanırım evlerinden utanıp araba göndermekten vazgeçmişler.
Devem ter tido vergonha de mostrar a sua casa, por isso não foram.
Senin yaşında bir adam böyle davranır mı? Utan utan.
Não tem vergonha na sua idade em deixar-se levar por um rapaz?
- Sanırım utanırdım.
- Eu teria vergonha.
Biliyorsun, sana karşı oldukça... Hayır, geçmişte sana çok aşğılayıcı davrandım... ki şimdi bundan çok utanıyorum.
Sabe, fui bastante... intolerante, insultuoso acerca de si no passado.
Sanırım utanıyordum. Herkes benden çok şey bekledi.
Acho que tive vergonha Esperavam tanto de mim...
Birlikte büyüdüğüm dostlarım, birdenbire, önümde kötü bir laf söylemekten utanır hâle geldiler. Kötü davranmaya bu kadar istekli olman, hoşuma gitti. Teşekkür ederim.
Foi refrescante a maneira como conseguiu ser ofensiva comigo.
Çocuklarım ve torunlarım benden utanır oldu. Ahşap bir evde tek başıma yaşıyorum. Ne iş bulursam çalışıyorum, ayak işlerine de bakıyorum.
Os meus filhos e netos têm ver - gonha de mim, vivo numa pensão, trabalho no que calha, cobrando facturas, fazendo recados...
Vücutlarınızdan utanır mısınız?
Tem vergonha de seu corpo?
Bunu uzun zamandır senden saklıyorum ve bu yanlış bir şey. Çünkü utanmadığım bir şeyden utanıyormuş gibi göründüm.
Tenho-te escondido isto desde à muito tempo e isso está errado, porque faz parecer que esteja envergonhado de alguma coisa
Beni yedi kere kandırdıysan, sen utan. Sekiz kere kandırırsan, ben utanayım.
Juntem-se à volta do velho Bender e preparem-se para o espectáculo das vossas vidas.
Sana Monte Carlo'da çok kötü davrandım Lily. Kendimden çok utanıyorum. Sana ne zamandır söylemek istiyordum.
Fui horrorosa consigo em Monte Carlo, estou envergonhadíssima e tenho querido dizer-lho desde então, e a verdade é esta.
Sanırım biraz utanıyor, yalnız kalmak istiyor.
Só quer um pouco de privacidade.
Cindy'le çıkıyorsun diye bizden utanır mı oldun?
O quê? Agora que andas com a Cindy, tens vergonha de nós?
Sanırım benden utanıyor. Doğru.
- Acho que sou mesmo um embaraço.
Sanırım onu takmaya utanır, Efendimiz.
Penso que teria vergonha de usá-la, Vossa Santidade.
Seni tanıdığımı söylemekten utanır oldum!
Tenho vergonha de dizer que te conheço!