Uçmayı traducir portugués
488 traducción paralela
Bu havada uçmayı düşünmüyorsunuzdur eminim?
Você tem certeza que pensa em voar neste clima?
Çok kısa bir zaman zarfında uçmayı öğrendi, bir uçak çaldı, yakalandı... hapse atıldı, hapisten kaçtı.
Aprendeu a voar, roubou um avião, foi apanhado, preso e fugiu... num espaço de tempo muito curto.
Uçmayı yani.
Voar, quero eu dizer.
Uçmayı bırakmazsam her şeyin biteceğini söyledi.
Disse-me que, se não deixasse de voar, estava tudo acabado.
- Uçmayı bırakmayacak, Bonnie.
- Ele não desistirá de voar, Bonnie.
İnsan ruhunun kanatları var. Uçmayı öğrendi.
A alma do homem ganhou asas e afinal começa a voar.
Bir daha hiç uçmayı denemedin, değil mi?
Tu nunca mais tentaste voar outra vez, tentaste?
Çok küçükken uçmayı denemiştim.
Tentei voar ainda em pequeno.
Uçmayı denediğimden beri yürümek benim için zorlaştı.
Andar não é fácil para mim depois de ter tentado voar.
Ay ışığında hala aya uçmayı istiyor musunuz?
Em noites enluaradas, você ainda quer voar até a lua?
Uçmayı hiç öğrenmedim.
Nunca aprendi a voar.
Av kuşu gibi uçmayı öğrenmiş ve şimdi de su kuşu gibi yüzüyor.
Aprendeu a voar como uma ave de caça, e agora nada como uma ave aquática.
Montez, bölgeyi bilen tek ajan... fotoğraf çekmek için, özel bir uçakla... dağların üzerinden uçmayı kabul etti.
Montez, único agente que sabe localização, concordou pilotar avião privado sobre montanhas... para obter fotografias.
- Uçmayı bırakıyor musun?
- Vais desistir de voar?
Ben hep uçmayı hayal etmişimdir.
Sempre sonhei voar.
Zeno tek başına uçmayı öğrenmek zorunda.
O Zeno tem de aprender a voar com os poderes dele.
Fakat uçmayı nasıl öğreneceğim?
Mas como é que vou aprender a voar?
Emilio artık uçmayı bıraksan ha?
Emilio, agora vais desistir de voar?
Gelin. Gelin ve bana uçmayı öğretin.
Venha ensinar-me a voar.
Bak baba! Ona uçmayı öğretiyor!
Vejam, está a ensiná-la a voar.
Uçmayı bırak artık, ha?
- E agora, vais deixar de voar?
Maymunlara bile uçmayı bundan daha iyi öğretebilirsin.
Tu podes ensinar... macacos a voar melhor do que isso!
- Uçmayı mı öğrenecektiniz?
- Mr. Chigger. Quer aprender a voar?
Dünya tarihinde hiç kimse öyle uçmayı başaramamıştır.
Nunca ninguém conseguiu voar dessa maneira.
Bir daha uçmayı düşünmüyorum.
Não tenciono voltar a voar.
- Kocanıza uçmayı öğretmiş miydiniz?
Alguma vez ensinou o seu marido a pilotar?
Uçmayı bilmeyen ufak bir kuşçuk varmış.
Era uma vez um passarinho que ainda não sabia voar.
Hala çalışmaya ve pratik yapmaya ihtiyacın var ama uçmayı iyi biliyorsun.
Ainda precisa praticar suavidade e paciência, mas você sabe muito bem sobre voar.
Şey, ben..., ben hızlı uçmayı seviyorum....... ama sınırları sevmiyorum.
Bom, eu... eu gosto de viajar rápido, mas não gosto de limites.
Bana böyle uçmayı öğretebilir misin?
Pode me ensinar a voar desse jeito?
Uçmayı anlamak zorunda değilsin, değil mi?
Precisa entender de vôo, não é?
Uçmayı, gerçek anlamda öğrenmenin yüceliğini kavrayamıyorlar mı?
Não percebem... não pensam na glória que será quando realmente aprendermos a voar?
Martı Fletcher Lynd uçmayı öğrenmek istiyor musun?
Francisco Coutinho Gaivota, quer aprender a voar?
Eğlencesine uçmayı öğreniyoruz.
Estamos aprendendo a voar apenas pelo prazer.
Uçmak için yaratışmış ve uçmayı öğrendiğinde yaşayan canlıların en safı, en güzeli, en zarifi olur.
Foram feitas para voar, e quando elas conseguem, são as mais puras, adoráveis e graciosas criaturas vivas.
Uçmayı severim.
Gosto de voar, talvez.
Ve böylece uçmayı öğreneceksin.
E saberás o modo de voar.
Can kafesten uçmayı bu kadar çok isterse damara bıçakla hafif bir dokunuş, kaçışını kolaylaştırır.
Quando a vida quer muito fugir, basta o toque de uma faca nas veias para que se vá.
Fakat o uçmayı bilmiyor!
Mas não sabe voar!
Grammy'ye aday oldu. Kendi başına uçmayı öğrenmeli.
Ela deve ganhar um Grammy, está pronta pra voar por conta própria.
Bu bir müzeyle uçmayı denemeye benziyor.
Parece o museu do espaço.
Kötü bir zamanda uçmayı seçmişsin.
Resolveste voar na altura errada.
Ve bazen uçmayı beceremezler.
Por isso, às vezes, não voam.
- Uçmayı seviyor musun?
- Gosta de voar?
Leonardo bu tepelere tırmanarak manzarayı yukarıdan izlemeye ve kuş gibi uçmayı düşünmeye bayılırdı.
Leonardo deleitava-se a trepar estas colinas, e a observar o campo de uma grande altura, como se estivesse a pairar como uma ave.
Bay Striker, uçmayı bilmem ben.
Sr. Striker, não sei nada de pilotagem.
* Balık uçmayı öğrendi
Os peixes aprenderam a voar
Uçmayı konuşmuyoruz. Karakterleri konuşuyoruz.
Não estamos a falar de pilotar, mas de carácter.
Ya da uçmayı öğrenmek?
Queres aprender a voar
Eve uçmayı düşünüyorum.
Vou voar para casa.
Kanatlanıp uçmayı mı?
Asas, é isso?