Uğrayıp traducir portugués
1,528 traducción paralela
Ameliyattan önce uğrayıp köprücük kemiğiniz ne durumda bakmak istedim.
Passei cá antes da cirurgia para ver se a clavícula está a sarar.
Ben de buralardan geçiyordum, ve ihtiyacınız olabilir diye uğrayıp bırakmak istedim.
Hum... Estava por perto, pensei em deixar aqui, caso precisem.
Bir partiye gidiyordum, uğrayıp hediyelerinizi bırakmak istedim....... yarın buraya gelmem gerekmeyecek ve günüm mahvolmayacak.
Estava a caminho de uma festa, e pensei em deixar as tuas prendas e assim não tenho de voltar aqui amanhã e perder o meu dia.
Ormanda, ihanete uğrayıp, etrafımızın sarıldığı bir köyde değil!
Não na aldeia onde podemos ser traídos! E cercados.
Herkes bütün bu harika şeyler için gelecek ve hayal kırıklığına uğrayıp sinirlenecekler.
As pessoas vão aparecer na expectativa de grandes emoções e vão ficar desiludidas e zangadas.
Uğrayıp elinde ne olduğuna bir bakayım dedim.
Pensei em passar por aqui e ver o que tens.
Sadece uğrayıp sana teşekkür etmek istemiştim.
Só queria agradecer-lhe.
Evet, bu arada, her an boyutlar arası bir suikastçı tarafından saldırıya uğrayıp öldürülebileceğimi unutmaya çalışacağım.
É, enquanto isso, vou tentar esquecer o facto de que posso ser atacado por um assassino inter-dimensional a qualquer momento.
Pekâlâ, beş dakika, adresi bulurum uğrayıp beni alabilirsin.
Muito bem, em 5 minutos, dou-te o endereço e podes vir-me buscar.
Hayır, sadece uğrayıp arkadaşlarım nasılmış görmek istedim.
Não, não eu so quis passar aqui e ver como estava a minha grande amiga.
Buralarda dolaşıyordum ve uğrayıp şov için hazırlıklarınızın nasıl gittiğine bakmak istedim.
Estava pelas redondezas. Pensei que podia ver como estava o show.
Evet, ilk başta saldırıya uğrayıp soyulmamayı tercih ederdim yoksa bulmama sevindim tabii.
Preferia não ter sido atacada e assaltada, é difícil ficar muito contente com isso.
- Ben yarın uğrayıp alırım.
- Trago-o amanhã.
- Evet, merhaba. - Bu civardaydım da. Uğrayıp termosunu sana iade edeyim dedim.
Oi, estava na vizinhança e pensei em deixar o teu termo.
Buradan geçiyordum. Uğrayıp, selam vereyim dedim.
É que eu estava na vizinhança e pensei em vir dizer olá.
Duyduk ki bebek sahibi oluyormuşsun, sadece uğrayıp kutlamak istedik.
Ouvimos que vão ter um bebé, só vos queríamos dar os parabéns.
Tanrıları yere indiğinde çelengin olduğu yere uğrayıp en yakındaki insanla karnını doyuruyor.
Eles eram atraídos até ela, provavam e devoravam o humano que estivesse mais a jeito.
Aslında bir ara dükkanıma uğrayıp, bir de tazeyken tatmalısın.
Sabes, devias vir à loja um dia destes e prová-la fresca.
Sadece uğrayıp bir merhaba demek istedim.
Eu queria cá vir dizer olá.
Bay Andrews, emlâkçım size uğrayıp eve göz atabileceğimi söylemişti.
Sr. Andrews, o agente ligou a avisar que eu vinha ver a casa.
Aslında, geçerken uğrayıp bıraktı.
Por acaso, passou por cá. ELE É MEU FILHO.
- Uğrayıp merhaba diyemez miyim? - Tabi ki.
- Não posso passar para dizer olá?
Şimdi, söz ettiğiniz şu virüs, değişime uğrayıp halkın arasına karışırsa, neler olabileceğini hayal edebiliyor musunuz?
Consegue imaginar o que aconteceria se esse vírus mudasse, e se alastrasse para a população em geral?
Emin misin? Ne zaman istersen uğrayıp Vince'in oskarını parlatabilirsin..
Podes sempre aparecer para limpar o Óscar do Vince.
Ve oğlun da, bir dakika uğrayıp, tebrik etmeni bekliyor.
E seu filho está contando que você venha parabenizar ele.
Lucy'e uğrayıp bu evrakları
Pensei que tinhas de levar estes documentos à Lucy.
Sana uğrayıp bir selam vereyim dedim.
Só queria dizer olá.
Bugün izinlisin sanıyordum. Sadece uğrayıp iyi haberleri vermek istedim.
Só queria fazer uma visitinha e contar as novidades.
Uğrayıp Hector'un anahtarını alacaklar.
Vão passar por cá, para levar a chave do Hector.
Şöyle bir uğrayıp geçmiş olsun dileklerimi bizzat kendim iletmek istedim.
Quis vir cá pessoalmente, para agradecer.
Birkaç gün içinde, bir süvari birliğinin San Miguel'e uğrayıp gideceğini duydum.
Daqui a uns dias, ouvi dizer que passará por San Miguel um esquadrão de cavalaria.
Yahuda tarafından ihanete uğrayıp 30 gümüş akçeye satıldıktan sonra çarmıha gerildi, mezara gömüldü ve 3 gün sonra dirilip cennete yükseldi.
Depois de traído pelo seu discípulo Judas e vendido por 30 pratas, è crucificado, colocado num túmulo e 3 dias depois ressuscita e ascende aos céus.
Seni sınıra bırakırım. Dönerken de uğrayıp alırım.
Te deixarei na fronteira, e te pego de volta na saída.
Giderken, yolda bakkala uğrayıp...
E enquanto estou fora, posso parar no merceeiro para ir buscar...
İstersen uğrayıp konuş onunla.
Porque não vais lá falar com ele?
Peki, markete uğrayıp geleceğim.
Vou fazer umas compras.
Fred'in dükkanına uğrayıp yeni bir kazansız şofben aldık. Eskisi ölmüş.
Tivemos que parar na loja do Fred para comprar um esquentador novo porque o velho está uma ruína.
Çiftlikte boş boş durmaktan canın sıkılırsa her zaman uğrayıp seni alabilirim ve başka bir yere gidebiliriz birşey yapmayız.
Ei, se alguma vez ficares chateada de não fazer nada lá na quinta, posso ir-te buscar para ir fazer nada noutro lugar.
Oraya gitmiş olabileceğin benim de aklıma geldi bu yüzden de oraya uğrayıp Ruth ile konuştum.
Pensei que pudesses tê-lo feito. Por isso fui ali. E falei com a Ruth.
Bir gün uğrayıp görev aşkımı yeniden uyandıracağını beklemiyordum.
Não é que eu não tenha, estado aqui sentado, inactivo à espera que tu viesses, e reacendesses o meu sentido de vida.
Birkaç aydır gelmediğimin farkındayım. Ama yine de bir uğrayıp durumunu görmek ve iyi olduğumu söylemek istedim.
Sei que não tenho estado cá nos últimos meses, mas apenas queria... passar cá e ver como estás e... dizer-te que tenho passado bem.
Geçerken bir uğrayıp hal hatır sorayım dedim.
Estava a passar por cá, e pensei em vir dizer-te olá.
Sadece uğrayıp bir merhaba demek istemiştim.
Eu só queria dizer olá.
Bir süre arazi olacağım Rafe, bir uğrayıp bana tahammül ettiğin için teşekkür etmek istedim.
Eu vou desaparecer por algum tempo, Rafe. Só queria agradecer-te pela tua paciência.
Hayır, hayır, tek istediğim yanına uğrayıp seni ne kadar sevdiğimi söylemekti. Sen Tanrı'nın sevgili kulusun. Tamam mı?
Não, só queria dizer-te isso e dizer-te que te adoro.
Öyle eczaneye uğrayıp bir şişe sipariş edebileceğin bir şey değil.
- Bem, não se pode ir a uma loja pedir um frasco, mas é fácil de encontrar.
Gitmeden uğrayıp, veda edecek misiniz?
Ainda voltam para se despedirem antes de irem?
Nükleer felaketin gerçek anlamı sadece şu olabilir : İnsan türünün değişime uğrayıp yeni insanın ortaya çıkışı.
O verdadeiro sentido da catástrofe nuclear só pode ser este, a mutação da espécie humana e a chegada de um novo homem.
3 aylık turlarla Libya, Malta, Kıbrıs, Türkiye ve Balearic Adalarına uğrayıp, geri dönüyorlar.
Partem por três meses, pela costa da Líbia, ilha de Malta, Chipre, Turquia e Baleares.
Uğrayıp alabilirim.
Eu posso ir aí buscá-lo.
Sadece uğrayıp, merhaba diyemez miyim?
Não posso só passar para dizer olá?