English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ V ] / Varmıs

Varmıs traducir portugués

22,793 traducción paralela
Barry'nin bir fikri varmış... Tamam.
- O Barry teve algumas ideias...
Sizin de takdire şayan cesaretinizin farkına varmış, J'onn J'onnz.
Ela também está ciente da notável coragem que demonstraste, J'onn J'onzz.
Duyduğuma göre gemilerinizin asilerin eline geçme gibi talihsiz huyları varmış.
Pelo que ouvi, as suas naves têm um infeliz hábito... de cair nas mãos dos rebeldes.
David Lubbe adında bir adam varmış.
Está bem, havia um homem, chamado David Lubbe.
Ne varmış burada.
O que temos aqui?
Biliyorsundur,'Huzur Veren'davasıyla ilgili bir cinayet tahtası varmış.
Sabia que ela tinha um mural de crime sobre o Ceifador,
Bu küçük adamın büyük hayaları varmış.
Que bolas grandes para um tipo pequeno.
- Kardeşimin iki tane efendisi varmış derim.
- Que o meu irmão tens dois patrões. - Não podes.
Sizi buraya çağırmamın sebebi Taç Giyme Komitesi'yle ilgili bir karara varmış olmam.
Pedi que viessem porque tomei uma decisão sobre a Comissão da Coroação.
Ama olmayacağı varmış.
Mas não era para ser.
Astımı varmış.
Tinha asma.
Babamın başka karısı varmış.
O meu pai teve uma primeira esposa.
Sandy'nin hyatında adı K.C. ile başlayan biri varmıymış?
Há alguém na vida da Sandy com as iniciais K.C.?
Birilerinin babacıkla birlikte gece yürüyüşüne çıkmaya mı ihtiyacı varmış?
Alguém precisa que o papai o leve para dar uma voltinha noturna?
Sanırım çekecek çilem varmış.
Acho que é meu fardo, meu fardo pessoal.
Patronumuz dedi ki, um, bize vereceğiniz bir hafıza kartı varmış.
A nossa chefe disse, que tem um cartão de vídeo para nós.
Dirk demişti ki, hidro karbon yiyen nanobotlarla petrol döküntülerini temizleme üzerinde çalışan bir şirket varmış.
Então, o Dirk disse que havia uma empresa a trabalhar em tecnologia para limpar derramamentos de petróleo usando nanobots consumidores de hidrocarbonetos.
Aynı zamanda üzerinde epey de kan varmış ama alnındaki kesik dışında ciddi bir yara yok.
Disseram que o Doyle tinha muito sangue. Mas além da testa, não encontraram nenhum outro ferimento grande.
Zaman, Jones'un zaman yolculuğunu keşfettiğini biliyormuş ve keşfetmesine de ihtiyacı varmış.
Disse que o tempo sabe que a Jones inventou as viagens no tempo. Precisa que ela o faça.
Ben şöyle bakıyorum yaşayacak günümüz varmış.
Da forma como gosto de a ver... não era a nossa hora de morrer.
Kendini güvende hissettiği bir yer varmış.
Ela acha que é um sítio onde ele se sente seguro.
Jones'un daha çok bilgiye ihtiyacı varmış.
O que fazes aqui fora? A Jones precisa de informações.
- Varmış.
Tinha.
Babamın başka bir eşi varmış.
O meu pai teve uma 1ª esposa.
Bütün filmlerde varmış.
Wow, ele está em todos os filmes.
Bütün yetişkinler arasında bir komplo varmış gibi geliyor.
Sinto como que existe toda uma grande conspiração dos adultos.
Yemek yiyoruz, bir de Matthew'da Rocky Horror Picture Show kasedi varmış.
Estamos a comer e o Matthew tem "The Rocky Horror Picture Show" em video.
Bu burada bir müttefikim varmış gibi hissettirirdi. Hatta bir dostum. Bu bazen gerçekten...
Eu sentiria que tenho um aliado, quase um amigo, numa posição que muitas vezes é...
Bakalım bir numaralı çekmecede ne varmış.
Vamos ver o que está dentro da gaveta número um.
Kurbanda oküler refraksiyonu kaburga ve kalça kırığı varmış.
"A vítima sofreu uma fractura ocular, costelas partidas, um fémur partido."
Para mesela? Evet, Victor'un 45'lik bir silah taşıma ruhsatı varmış ve kayıp.
O objectivo do Clint era correr nas pontas, mas quanto queres apostar que ficou um pouco mais perto e tornou isto pessoal?
Sevgilisi ve doğmak üzere olan bir çocuğu varmış.
Sabias que ele era treinador de basquetebol no Centro Comunitário?
Otelde yastık menüsü ve nöbetçi sabun uzmanı varmış.
Têm... um menu de almofadas.
Eküriye ihtiyacım varmış gibi.
Pois, obrigado. Está bem, Goose.
- Deb Hala? Doktora gittim ve bir sürü test yaptılar ve beynimde ur varmış.
Então, fui ao médico, e eles fizeram-me inúmeros exames, e tenho um tumor no cérebro.
II. Dünya Savaşı'nda adanın her yerinde ABD ordusuna ait mühimmat deposu varmış.
Durante a Segunda Guerra Mundial, as Forças Armadas dos EUA tinham abrigos de munições por toda a ilha.
O sığınakta başka bir şey varmış.
Havia mais alguma coisa naquele abrigo.
İki sene önce Çin uydusu olayında yardım aldığım Uzakdoğulu kaynaklarıma göre 1940 Yaz'ında Japon hükümetinin Pearl Harbor'a misilleme olarak Fugo'yu Oahu'da uygulamasına dair gizli bilgiler varmış.
Eis o porquê... as minhas fontes no Oriente, as mesmas que nos ajudaram há uns anos, com aquela situação do satélite chinês, disseram-me que existem informações secretas que, no Verão de 1940, o Governo Japonês estava a desenvolver secretamente a Operação "Fugo" aqui em O'ahu, com o lançamento previsto a coincidir com o bombardeamento de Pearl Harbor.
Dediklerine göre Hiroda, yani Saburo Mori'nin Oahu'da bir yardımcısı varmış.
De acordo com eles, o Hiroda, também conhecido como Saburo Mori, tinha um encarregado aqui em O'ahu.
Mikrofilmdeki kayıtlara göre saldırı planına adı karışan bir kişi daha varmış.
De acordo com os documentos que encontrei no microfilme, havia mais uma pessoa envolvida na conspiração.
Tamam, işin içinde Hiroda varmış. Bir de Takaki, şimdi de Musaka çıktı.
Muito bem, então, temos o Hiroda, e, agora, o Takaki... e ainda temos o Musaka.
Anakarada iki kızı adada ise bir torunu varmış.
Ele sobreviveu graças às duas filhas que moram no continente, e a um neto que mora aqui na ilha.
Diş hekimimle konuştum ve bir danışma görevlisine ihtiyacı varmış.
- O meu dentista precisa de rececionista.
Yüzbaşından, Underhill'in talep ettiği başka dava dosyası olup olmadığını öğrenmesini istedim ve görünüşe göre varmış.
Pedi ao capitão para descobrir se ele tinha pedido mais processos, e pediu.
Evet, bir cep telefonu varmış.
Há um telemóvel.
Bakalım elimizde ne varmış.
Vamos ver o que é que temos aqui.
Köpekte GPS varmış ve izini bulmuşlar.
E o cão tinha um GPS e eles ligaram-no.
- Yatak odanda biri varmış gibi geldi.
Parece que está alguém no teu quarto.
Sonra Leslie'nin vasiyetinde ne varmış bakacağım.
E vou ver o que está no testamento da Leslie.
Adamın ölümcül bir hastalığı ve yürüyüş tutkusu varmış, kaderine mahkum olmaktansa intihar edip oyunu kendi kurallarına göre oynamayı seçmiş.
Um entusiasta das caminhadas com uma doença terminal, que se suicidou para morrer segundo as suas condições.
Neyin varmış görelim.
- Mostra lá o que vales.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]