English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ V ] / Vermem

Vermem traducir portugués

6,024 traducción paralela
Sunak oğlanlarına rüşvet vermem gerekti ama rahibin adını öğrendim.
Tive de subornar alguns acólitos, mas consegui o nome do padre.
- Seks için para vermem.
- Não pago para ter sexo.
Bak, derhal karar vermem gerek.
Tive de decidir no momento.
Benim için değerli olanları incitmene izin vermem.
Não permitirei que magoes aqueles que estimo.
Peki. Ne kadar vermem gerektiğini söyle o zaman.
Está bem, é só me dizeres quanto é isso.
Bakın, takım arkadaşıma asla zarar vermem.
Nunca magoaria um colega de equipa.
Ben çocuklara asla zarar vermem.
Nunca magoava uma criança.
Başına kötü bir şey gelmesine izin vermem.
Não vou deixar nada de mal acontecer contigo.
Ben bahşiş vermem. O servis için.
- Eu não dou.
Asla sana zarar vermem, seni seviyorum ben.
Nunca te magoava. - Amo-te.
- Evet ama ben sana asla zarar vermem.
- Sim, mas nunca te faria mal. - Basta!
Sadece size iyi olduğumu haber vermem gerekiyordu.
Apenas precisava de vos dizer que estou bem.
İsim vermem, avukatlara bile.
Não há nomes, nem para os advogados.
Ona haberi vermem lazım.
Tenho de contar-lhe isto.
Michael Vincent? O kaydırağa yine tırmanırsan, sana bir daha yemek vermem.
Se subires no escorrega ao contrário mais uma vez, nunca mais te dou comida.
Vermem.
Não deixarei.
Kimseden korkmanıza gerek yok. Ben buna izin vermem.
Não vai assustar ninguém.
- Çete savaşına girmenize izin vermem.
- Não vou lutar contra gangs.
Ama Dominic'in yaptığı bu hamleye bir karşılık vermem gerekiyor.
Mas esta atitude do Dominic requer uma reacção.
Dostlarımın ölmesine asla izin vermem!
Eu não vou deixar nenhum dos meus amigos morrerem!
Ona yaptıkları için bir cevap vermem gerekiyor.
Deve responder pelo que foi feito com ela.
Hayatta vermem sana!
( rosna )
- Ona bir çanta vermem gerek, sonra da...
A... Tenho de lhe dar uma mala e...
Skye'ı o tünellere indirip artık ne tür bir kıyameti tetiklemeye çalışıyorsan buna asla izin vermem.
Nem pense que lhe deixo levar a Skye para os túneis para provocar o Armagedão em que acredita.
Endişelenmeyin, Sayın Başkan. Kuvira'nın şehrimizi almasına izin vermem.
Não se preocupe, Sr. Presidente, não deixarei Kuvira tomar a nossa cidade.
Kuvira'yı, Zaofu'yu almaktan alı koyamadım. Ama Cumhuriyet Şehri'ni almasına izin vermem.
Não fui capaz de impedir Kuvira de tomar Zaofu, não vou deixá-la tomar Republic City.
Tekrar olmasına izin vermem.
Já te perdi uma vez, não vou permitir que volte a acontecer.
Dur! Hayır, sana... İzin vermem.
Não vou deixá-lo fazer isso.
Bay Russell, her ne kadar da olsa karımın anısını, güzelliğini yaşatmak istesemde asla aynı anıyı yaşatmak isteyen birisine,... zarar vermem mümkün değil.
Sr. Russell, tanto quanto eu pude valorizar a memória da minha esposa, a sua beleza e eu queria possuí-la. Eu nunca faria mal a alguém por tentar possuí-la, também.
Asla müşterilerime zarar vermem.
Eu nunca magoaria um cliente.
Ben de vardım. - İfade vermem gerek.
Preciso de testemunhar.
Hayır, buna asla izin vermem.
Não, eu não deixava isso acontecer.
Pek çok kez, işime senden daha çok önem vermem gerektiğini düşündüm.
Sei que pensaste, que pus o trabalho acima de ti muitas vezes.
Aslında hepsini Komutana vermem gerekiyordu ama bazılarını kendime sakladım. Bilirsin sigorta için.
Devia devolver ao Comandante, mas mantive alguns para mim como garantia.
Hiç kimsenin ne övgüsüne ne de yergisine önem vermem.
Eu nunca presto atenção aos elogios ou às queixas de ninguém.
Hamağı özel sipariş vermem gerekti.
A maca, porém, tive que a mandar pedir.
Karısına huzur vermem için bana yardım edin.
Ajude-me a encontrar alguma paz para a mulher dele.
Eski sevgilime bir ders vermem gerekti.
Dei uma lição num antigo ex-namorado.
Böyle bir şey olmayacak çünkü buna izin vermem.
Não vai acontecer porque não vou permitir.
Dostum İsa'nın doğum gününü böyle geçirmesine izin vermem.
Não vou deixar o meu amigo Jesus passar assim o seu aniversário.
Tuvalet molası vermem gerek.
Bem... Preciso de ir ao quarto de banho.
- Size zarar vermem.
Não sou uma ameaça.
Oğlumu almalarına izin vermem.
Eu não deixarei.
Hayır Sherman, buna asla izin vermem.
Eu nunca vou deixar que aconteça.
Komiteye sorumluluğu vermem.
Não o podia atribuir a uma comissão.
Ben, Valerie'ye zarar vermem.
Jamais faria mal à Valerie.
- Kapıcıya rüşvet vermem gerekti. - Sağ ol.
- Obrigada.
Yoksa sana ceza vermem gerekir.
Ou vou deixá-lo de castigo.
Kimsenin David'e zarar vermesine izin vermem.
Não permitirei que magoem o David.
Bunu yapmana izin vermem.
Eu não o vou deixar fazer isso.
Bunun olmasına izin vermem Mikey.
Posso estar morto amanhã. Não vou deixar isso acontecer, Mikey.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]