Veto traducir portugués
199 traducción paralela
Ofisime gidip birkaç kanun veto edeyim.
Estarei no meu gabinete.
Max Eastman'a "Git" diyemem.
Eu não vou dizer "veto" a Max Eastman.
Git hadi!
Vá veto!
Onay, Darwin.
Veto, Darwin.
Üstlerine veto gücünü sürün "
Bata bem com o poder de veto... "
İsteseydim bu Simpson-Gardner meselesini veto edebilirdim, ama bunu istemiyorum.
Podia vetar o projecto Simpson-Gardner, mas não quero.
- Sanırım veto edecek.
- Acho que ele vai vetá-lo.
Bill Mitchell... veto ediyor.
Bill Mitchell... vota não.
Biliyor musun, sen bir kanunu veto etmedin.
Não foi um projecto de Lei de Obras Públicas que vetaste.
Ödeneği veto ettin, buna hata diyemezsin.
Ao vetares os financiamentos deles, não há erro.
"Amme Hizmetleri Yasasına Veto."
"Presidente veta Projecto de Lei de Obras Públicas."
Bunu veto mu ettik?
Vetámos isso?
Biz hiçbir şeyi veto etmedik.
Nós não vetámos nada.
- Veto'mu çalışıyorum, adamım.
- A exercer o meu veto, meu.
Veto!
Veto!
- Vito Stratzer, birinci çekim.
- Veto Stràzzeri, primeira toma.
Korkmalarının nedeni, teknik olarak onların bütçelerini veto edebilmen.
A razão porque têm medo de si : Tecnicamente, tem direito de veto sobre os seus orçamentos.
Evet, doğru. Ama zebralar veto etmişler.
Pois foi, mas as zebras foram contra.
Ürün satışını veto etme gücüm var.
Poder de veto sobre o mercado.
Lüfen git.
Veto.
İkinizin de beş ismi veto etme hakkı olsun.
E se cada um tivesse cinco vetos?
- Veto.
- Veto.
Bana mı öyle geliyor yoksa veto kulağa çok hoş mu gelmeye başladı?
É impressão minha, ou Veto comeca a soar muito bem?
Anlaşmamıza göre oranın yüzde 50 sahibi benim, veto hakları ile.
O nosso acordo escrito confere-me 50 % da sociedade com direito de veto.
Bunu ilk fırsatta söyleseydin, şimdiye dek herşey suya düşmüştü.
É claro que se lhe tivesses contado a verdade logo de ínicio, o processo de veto já teria acabado, por esta altura.
Kızın, senin kim olduğunu araştırmadığını farzedelim, ne zaman gerçek adının Tom Quinn ve bir ajan olduğunu açıklayacaksın?
Presumindo que ela passa o veto, quando pensas que irás abordar esta insignificante questão de que o teu verdadeiro nome é Tom Quinn e tu és um espião?
- Beni mi araştırdın?
- Porque não? O processo de veto.
İncelemesi olumlu çıktı.
Como está a Ellie? Sabes que o processo de veto dela levantou uma bandeira de alerta.
- Veto istiyoruz.
- Queremos excluir.
- Veto yok.
- Näo me oponho.
- Veto.
- Recuse.
- Veto ediyoruz.
- Queremos excluir.
Veto to house.
Vai para casa.
ABD katliamın devam etmesini sağlamak için bir dizi Güvenlik Konseyi kararını veto etti.
Os EUA tiveram de vetar umas quantas resoluções do Conselho de Segurança para manter a matança, forneceram as armas, etc.
O zamanlar, BM Güvenlik konseyi bir toplantı yapıyordu. Marjinal istisnalar dışında tüm dünya tarafından desteklenen bir karar almak istiyordu.çok önemli bir istisna! yani kararı veto eden ABD.
Na altura o Conselho de Segurança da ONU reunia para apreciar uma resolução apoiada por todo o mundo com excepções marginais, apenas uma excepção crucial, os EUA que vetaram a resolução, apelando a um acordo diplomático do conflito israelo-palestiniano,
ABD BM'nin diplomatik zirveye çağrı grişimini sürekli veto etti ve hala veto etmeye devam ettmektedir. bu konuda tek taraflı olarak bloke edilmiştir. İsrail'in Güvenlik Konseyinde veto yetkisi yoktur.
Os EUA vetaram a resolução que continuou, anos após ano, ainda hoje, os esforços de um acordo diplomático, que os EUA bloquearam unilateralmente.
Onlarda tartışmalara, bahane olmaksızın Lübnanı bombalayarak ve 50 den fazla insan öldürerek tepki gösterdiler.
Israel não tem direito de veto no Conselho de Segurança pelo que reagem ao debate bombardeando o Líbano e matando cerca de 50 pessoas sem qualquer pretexto.
ABD bunu veto etti.işte... terörü kimin tırmandırmak.. istediğine dair düşünmeyi gerektirmeyecek bir durum.
Um passo de grande importância que foi vetado pelos EUA, que querem promover a violência, é difícil pensar noutra interpretação para isto.
Nikaragua sorunu güvenlik konseyine götürdü, tüm devletleri uluslararası hukuka uymaya çağıran bir önerge sundu ; kimsenin adını vermeden ama kastedilen herkesi kapsayan. Amerika veto etti. bunun üzerine Nikaragua başarılı yıllarda benzer..
A Nicarágua levou o assunto ao Conselho de Segurança, que debateu uma resolução convidando todos os estados a cumprir a lei internacional, não se referindo a ninguém mas a todos os mencionados.
Evet, biz zaten de Clarence ve Milton veto etti.
Sim, nós também já vetamos Clarence e Milton.
- "Harry Potter'lar" ı veto etmiştik.
- Não aceitamos Os Harry Potters. A seguir.
Sean dini zırvalıkları veto etti ama partiyi yaptı.
O Sean vetou todos os disparates religiosos, mas manteve a festa.
Hex Rally " yi iptal etmek olamaz.
Não pode haver veto.
Polis, tapu, kadastro... Kent meclisini veto etme hakkını saymıyorum bile.
A polícia, a comissão de divisão de zonas, sem falar no poder de veto sobre o conselho municipal.
Kürsü'nün Senato'yu veto etme gücüne sahip olan kutsal bir makam olmasını anlıyorum.
Pensava que a Tribuna era um órgão sagrado com poder de veto sobre o Senado.
Sezar şartları kabul etmek ya da reddetmek zorunda olmayacak.. ... çünkü Mark Antony hemen kürsünün veto hakkını kullanacak.
César não tem de aceitar ou recusar os termos, porque Marco António usará imediatamente o veto da Tribuna.
Teklifi veto et!
Vete a moção!
- Teklifi veto ediyorum!
- Veto a moção!
Ancak akabinde, sonrasında Dışişleri Bakanı olan Bay Byrnes ki o sırada orada değildi mikadoyla ilgili fikri veto etti.
vetou a ideia de lhes oferecer o Mikado.
Veto.
Veto.
- Veto edebilir miyim?
- Permissão para vetar.