Vier traducir portugués
2,555 traducción paralela
Sam Bella'nın peşine düşerse öz kardeşlerinle savaşmaya gerçekten hazır mısın?
Se o Sam vier atrás da Bella, conseguirás lutar contra os teus próprios irmãos?
- Ya kimse gelmezse?
- O que acontece se não vier ninguém?
Ya biz gelip de bu hassas durumun dengelerini bozduysak?
Se ela vier também e pisamos numa situação delicada?
Ben bir kelime söyleyeceğim ve herkes aklına gelen ilk kelimeyi söyleyecek.
Eu digo uma palavra, e todos dirão a primeira palavra que vos vier à cabeça.
Azıcık sorun çıktı ama... Nasıl yani? Azıcık sorun yani.
Se alguém vier direito a ti com uma faca, pões-lhe a família num morgue.
Ayrıca buraya gelirsem Kurono-kun'u da görebilirim.
Para além disso... se eu vier cá, posso passar mais tempo contigo Kei.
Sen, bu olay ortaya çıkarsa Jonathan gizli hayatının New York Times gazetesinin manşetinde yayınlandığını göreceğim.
Tu, se isto vier à tona... já vejo que a tua vida secreta sairá nos jornais... e no maldito New York Times.
Buraya gelen herkese yardımcı olabileceğimi düşünüyorum.
Acredito ajudar qualquer um que vier aqui.
Geceye kadar kimse onları almaya gelmezse... - Emilie. ... benim olurlar.
E, se até à noite, ninguém vier buscá-los, eles pertencem-me.
"Sonucu ne olursa olsun memnun olacağım" gibi.
Como, aceito o que vier.
Bu itiraf sana haz verdi mi? En büyük günahını anlatabilir misin?
Quando vier novamente, confessará um pecado ainda maior?
Bu bilgi açığa çıkacak olursa abinizin liderlik yeteneklerine karşı geniş çapta güvensizlik yaratır.
Se esta informação vier a público, irá descredibilizar a capacidade de liderança do seu irmão.
Ölüm beni almaya gelecekse bulunduğum yeri umursamaz.
Se a Morte me vier buscar, não importa onde esteja.
Yemek peşine düştüğünde onu al aşağı ederiz
Quando vier atrás de comida, vamos abatê-lo.
Sen etrafa bak, gelen olursa bağır.
Vigia apenas e grita se alguém vier.
Gelirse söylediği her şeye şüpheyle yaklaşmanı istiyorum, hepsi bu.
Se ela vier, peço que a ouças com um pouco de desconfiança.
Sen benim peşime düşersen ben de senin peşine düşerim.
Se vier atrás de mim e vou atrás de si.
Herkes bana geldiğinde cehennem ne olacak görelim.
Vamos ver o quão quente fica o inferno dele quando toda a gente vier até mim.
Hak ettiğini alacak şimdi.
Se ele vier Eu vou despachá-lo.
Eğer yazdığın bu senaryo gerçekleşirse eğer dersini alan ben olmazsam şaşırma.
Se isso vier a acontecer, não fiques surpreendida se fores tu a aprender algo.
Leonard, sana yemin ederim, kız kardeşin şehre gelirse onunla epey bir uğraşacağım.
Leonard, juro que se a tua irmã alguma vez vier cá, vou levá-la avante com ela.
Parmaklarımı şaklatıp size aklınıza gelen ilk şeyi söyletecek değilim.
Não vou só estalar os dedos e fazê-lo dizer a primeira coisa que lhe vier à cabeça.
Eğer buket yanıma gelirse, tekmeleyeceğim.
Se aquele buquê vier para mim, vou chutá-lo.
Eric, eğer bu ortaya çıkarsa ne olacağını biliyorsun.
Eric, sabes o que acontecerá se isso vier à tona.
Peki, ya bir baba olarak görevlerinizden bıkar ve bir hafta, bir ay veya bir yıl sonra onu bize geri getirirseniz ne olacak?
E se se fartar dos seus deveres parentais e vier trazê-lo de volta daqui a uma semana, um mês, um ano?
Geri gelirse...
E se ele vier?
Tanrım, bu işe ayyuka çıkınca, hepimizin başı ağrıyacak.
Rapaz, quando isto vier à tona, vai sobrar para todos nós.
Eger peşimden gelirse, sen bir şey yapmayacaksın
Se vier atrás de mim, estou preparado. Voçê não.
- Bulgularını bana da bildirin. - Kesinlikle.
Deixem-me actualizado sobre o que vier.
Kendi teslim olursa, yararına olur.
Diz-lhe que se ele vier ter connosco, conta a favor dele.
Bence şu an ihtiyacım olan her şeyi söyleyebilirim.
Acho que agora posso dizer o que me vier à tona.
- Bilmiyorum. O zaman buralara bakınıp senin ve kızların ne tür masaj yaptığınızı anlamam bir şeyi değiştirmez.
Não faz diferença se vier aqui atrás e ver que tipo de massagens as tuas miúdas fazem aqui.
Ara yolda biz bekleriz.
Se vier pelas traseiras, vamos estar à espera.
Birkaç ayı bulur. Ya da ne bileyim... Bir şeyler tutunca gelirim artık.
- Uns dois meses ou até pescar alguma coisa, o que vier primeiro.
Tıp okulundan mevzun olduğum zamandaki gibi ya da Dr. Wilson evimize geldiği zaman- -
Como, quando estiver a formar-me em medicina. Ou quando o Dr. Wilson vier à nossa casa.
Eğer buraya tekrar gelirseniz, polisi aramak zorunda kalırım.
Se vier aqui outra vez, vou ter de ir à policia.
Olay bu duruma geldiğinde, yalnız başına mücadele etmek zorunda değilsin.
Quando isso vier à tona, não precisas de fazer isso sozinho.
Nereden gelirse gelsin, yardım teklifini kabul et.
Devias aceitar a ajuda que te oferecem, venha de onde vier.
Affedersiniz, birkaç dakikalığına burada durabilir miyim?
Olá, peço desculpa. Não faz mal se vier para aqui por uns minutos?
- Kızınla çıkacak adama acıyorum.
Tenho pena do homem que vier a namorar a sua filha.
Nasıl anlamak istiyorsan artık ama yine de sahip olduğum veya hayal edebileceğim en harika kalçalar sende.
Venha o que vier, continuas a ser a melhor queca que eu já tive ou sequer imaginei.
New York'a gelip Sunbake Ekmekleri için şarkı söylerse çalışanınıza haftalık 2.500 dolarlık maaş ve Consol ulusal reklamcılıktan % 25 garanti kâr payı içeren 2 yıllık sözleşme öneriyorum.
Estou disposto a oferecer à sua cliente um contrato de dois anos. 2500 dólares por semana, além de uma participação garantida de 25 % na publicidade nacional da Consol, se vier para Nova Iorque e cantar para o pão Sunbake.
Bugün burada Michael ile Jenny'nin, geleceklerini paylaşmalarına birlikte yaşayacakları her şeyi kabullenmelerine şahitlik etmek üzere toplandık.
Estamos aqui hoje para apoiar o Michael e a Jenny ao enfrentarem o futuro juntos, aceitando o que vier pela frente.
düşünüyorum da... Aslında içmedim. start çizgisinde biraz Otis Redding sigara içiyormuş gibi yapar Ve nasıl istersen öyle olsun derim
Mas eu não fumei, portanto penso em Otis Redding para o inicio da corrida, a fingir que fumo uma coisa, e venha o que vier.
Dust Devil basına gittiği zaman, birçok kelle gidecek.
Quando a "Dust Devil" vier a público, cabeças vão rolar.
Dust Devil basına gittiğinde, çok kelle gidecek, ve eminim ki...
Quando a "Dust Devil" vier a público, cabeças vão rolar.
Peki ya gelmezse?
E se ele não vier?
İnsanlar ne istersen ödüyorlardı, nereden geldiği hiç önemli değildi.
As pessoas... As pessoas pagarão qualquer preço, venha ele de onde vier.
Sen de insansın.
Mas se ela vier que nem um furacão.
Teşekkür ederim anne.
Se ela vier ter contigo que nem um furacão...
Mirası aldığımda.
Quando vier a herança que espero.