Vurmak traducir portugués
3,209 traducción paralela
- Bana vurmak mı istiyorsun?
- Quero matá-lo.
Ama elimi uyuşturmak için bana iğne vurmak zorundasın.
Mas tens de me dar a injecção de anestesia.
Başkanı vurmak ve sergiyi sabote etmek.
Sabe, atingir o Presidente e a exposição.
Bu Çin takımını Lincoln'ı öldüren silahla vurmak.
Disparar contra esta porcelana com a arma que matou o Lincoln.
Şu hippilerin herhangi birisini vurmak için pozisyon aldım.
Estou em posição para abater qualquer um destes hippies nojentos.
Çünkü kendinizi vurmak zorunda kalacağınızı biliyorsunuz... -... ama Hitler olarak iki yılınız daha var.
Porque sabem que vão ter que se suicidar, mas ainda têm mais dois anos como Hitler.
Desiree, zilleri birine vurmak için kullanmak yok.
Desiree, os sinos não são para bater.
Adam sana karşı çıktı, sen de plânına göre gitmeyince onu vurmak zorunda kaldın.
Discutiram, e quando ele não foi do seu jeito, atirou nele.
Bir şeylere vurmak sende işe yarıyor mu?
Isso resulta contigo? Bater em coisas?
Onunla vurmak için mi?
- Para bater?
Bana aşı vurmak istediler.
Queriam dar-me uma injecção.
Düşünüyorum da belki de benim için en sağlam seçenek ikinizi birden vurmak.
Acho que a opção mais segura é atirar nos dois.
Ayrıca ekipten biri, bir teröristi vurmak için imkânı olduğunu düşünüyor ve ateş ediyor.
Por segundos, um membro da equipa pensou que tinha o campo livre para abater um terrorista, e aproveitou.
Eğlencenin dibine vurmak da istemiyorum.
- Não me quero divertir.
Sen voleyi vurmak üzereydin.
Está prestes a ganhar uma pipa de massa.
Amelia resmen resepsiyon masasından oksi çekti, bu dibe vurmak sayılmıyor mu?
A Amelia a cheirar oxicodona na recepção não é "bater no fundo"?
Hayatım, dibe vurmak budur.
Querida, isso é que é "bater no fundo".
Bu avcıları uçurmak, vurmak, körü körüne füzelerin içine dalmak yani, ben varım.
Voar estes caças bate andar cegamente até uns mísseis, Conta comigo.
- Belki birinin beni vurmak üzere olduğunu görmüştür.
Talvez porque percebeu que eu seria atingida.
O çatlak sürtüğün yanından ayrıldıktan sonra olanları yüzüne vurmak için Traxler'ın ofisine gittim.
Depois de vir embora da casa da vadia louca, fui ao escritório do Traxler confrontá-lo.
Birini uzak bir mesafeden vurmak istiyorsan, anlık hareket edemezsin.
Se vai matar alguma coisa de longe, não é só mirar e atirar.
Bizi vurmak için ölüyor.
- Está mortinha por disparar.
Çikolataya alerjisi varmış. Vurmak zorunda kaldım.
É alérgico a chocolate, tive de lhe bater.
Seni vurmak istemiyorum, ama yaparım.
Não quero disparar em ti, mas dispararei.
lvan vurmak yok.
Ivan, não lhe batas!
Hareketli bir hedefi vurmak daha zordur, bu senin lehine.
Em teu benefício, é muito mais difícil acertar num alvo em movimento.
İşi rekabete vurmak istemem ama bizim düğünümüz çok daha güzel olacak.
Não quero ser competitivo, mas o nosso casamento vai ser muito melhor.
Seni vurmak istemedim. Onu vurmak istemiştim.
Não queria atirar em ti, queria atirar nele!
Seni vurmak mı?
Atirar em si?
Onu vurmak zorundasın Doug.
Tens de disparar contra ela, Doug.
Adamı vurmak için değil, sadece korkutmak için.
- Não vai chegar a esse ponto. Vou só assustá-lo um bocado.
Bir taşla iki kuş vurmak.
Matar dois coelhos com uma cajadada só.
Sana vurmak istemiyorum, tamam mı?
Não quero bater-lhe, está bem?
Hepimiz birkaç kere vurmak isteriz...
Todos queremos atingi-lo menos vezes...
Tek yapmak istediğim suratının ortasına vurmak ama seni çok seviyorum, yani ciddi değilim.
Só quero esmurrar-te a cara mas amo-te tanto que não quero dizer isto.
Tek yapmak istediğim suratının ortasına vurmak
Só quero esmurrar-te a cara
Mala vurmak istiyorum.
Eu só quero facturar.
Bana vurmak mı?
Bater-me?
Hep dalgaya vurmak zorunda mısın, George?
Tens de brincar com tudo?
Beni vurmak istiyorsanız buyurun vurun.
Se me quiserem alvejar, força.
Bana da mı vurmak istiyorsun?
Vais bater-me?
Bizi zalimce yönetenler, bize vurmadan önce onlara vurmak ve günahlarını çektirmek için, tek birşey için zaman kolluyoruz!
Levando o nosso tempo, à espera do momento em que os nossos opressores serão forçados a ajoelhar-se perante nós! E a pagar pelos seus pecados!
Fakat neden bir Almanı vurmak isteyeyim?
Mas por que eu quero abater um alemão?
Geminin gövdesi büyük ölçüde sağlam, sıçrama sürücüsünü vurmak için iyi bir şans!
A fuselagem está ainda bastante intacta, o propulsor do salto também estará.
Eğer seni vurmak isteseydi ıskalamazdı.
Se quisesse alvejar-te, não falharia.
Vurmak İtalyanlara özgüdür.
Devem matar os Italianos.
- Markie, ellerine vurmak istemiyorum.
Markie, não te quero bater.
Amına kodumun kazlarını vurmak için bir dükkandan almıştım.
Comprei-a numa loja, para caçar gansos.
- Vurmak mı?
- Matar-te?
Ya da beni hemen vurmak istersin.
Ou talvez me queiras dar um tiro, agora.
İyi, demirle vurmak zorunda değilsin artık.
Boa, assim não tens de o passar a ferro.