Vıcı traducir portugués
1,446 traducción paralela
Bay Vıcık dağ gibi yığmış.
O Sr. Gunk está a cobrar-me.
- Bay Vıcık.
- Sr. Gunk!
İyi de yeşil ve vıcık vıcık.
Mas são verdes e babosas.
El tutuşalım. - Hayır, bak böyle vıcık vıcık duygusal şeylere ihtiyacımız yok.
- Bem, volta a pôr-me no sítio.
Elindeki vıcık şey de ne?
O que é esta sujidade nas mãos dele?
- Bu vıcık vıcık şey de ne?
- O que é esta mistela?
Kuşlar cıvıIdıyor, Bok kokusu var Hollwood Bulvarında.
Os pássaros cantando...
"Gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı"
"Aquelas aves cantariam pensando que não era noite"
Birkaç saat içinde arkadaşım Seth'in jakuzisinde taş gibi cıvırlarla takılıyor olacağım.
Dentro de horas, vamos estar em casa do meu amigo Seth... no jacuzzi com algumas boazonas... e uma birita para o corpo.
Neden cıvır dolu bir partiye onu getiriyorsun?
Porque queres levar areia para a praia?
V - E - R
V-E-R-U-C-A, Veruca Salt.
Yakan top dediğimde hiç bir vakvaklama, bağırtı, cıvıItı, homurdanma veya ötme, duymak... istemiyorum! O... o... onlar... biz.
- Ele.
İ-n-e-k.
V-a-c-a.
Ç-i-m-e-n.
R-e-l-v-a.
C-I.
Í-V-E-L.
Ve herhangi bir sıvının zorlanmasına izin verilmiyor Ve bu basınçla o borudan dışarı çıkın.
Sem que essa pressão empurre qualquer líquido por esse tubo.
- M-İ-H-V-E-R.
- F-U-L-C-R-O.
M-Ü-T-E-C-A-V-İ-Z.
U-S-U-R-P-A-D-O-R.
Şirket ıvır zıvırı. Sıkıcı şeyler.
Coisas empresariais.
Çapaları ve yelkenleri sahile çıkarın ki evini özleyen biri olursa onlarla sıvışmaya kalkışmasın.
Tragam o necessário para a costa, no caso de alguém tentar roubar-nos.
L-N-V-E-R-C-A-R-G-l-L-L.
I N V E R C A R G I L L.
Lütfen, hayır! ... komşular ilk kıvılcımların 9 civarında görüldüğünü... yangınınsa saat 10'da başladığını ve çıkmaz sokağı sardığını söylüyorlar.
O fogo teve início logo depois das 9 horas, e foi às 10 horas que o fogo começou a tomar conta de tudo...
Ve orada akıntının içindeler, hidrotermal sıvının tadını çıkarıyorlar.
Estão na corrente que forma a água quente. Disfrutam das hidrotermais.
büyük ödülü kazandı. Yaşlı kaya yatağı hematitle doluydu. Bu, genelde sıvı suyla karşılaşıldığında ortaya çıkan demir yüklü bir mineraldir.
A rocha firme estava cheia de hermatite, um mineral rico em ferro que se forma pela interacção com a água.
Görünüşe bakılırsa sıvının çoğu buradan ve buradan çıkıyor.
A maioria do líquido parecia brotar daqui e dali.
Bunlar, arkadaşının üzerinden çıkan ıvır zıvırlar.
Aqui estão as coisas que o teu amigo tinha com ele.
Adının sadece V harfi olduğu tespit edilen psikopat terörist, kontrol kulesine tahribat gücü yüksek patlayıcı ve başka silahlarla saldırarak, bunları sadece bir nefret mesajı vermek için savunmasız sivillere karşı kullanmıştır.
Um terrorista psicótico, identificado apenas com a letra V, atacou a cabina de controlo com explosivos de grande potência e outras armas, que usou contra civis desarmados por forma a emitir a sua mensagem de ódio.
Ivır zıvır yeter. Çıkar baklayı ağzından.
Chega de conversa fiada.
Otellerde binlerce parmak izi ve sıvı örneği çıkar.
Nos hotéis costuma haver impressões e fluidos de milhares de hóspedes.
Sende kıçımı yırtmıştım sadece.
Contigo, só fiquei rasgada da minha "v" ao meu "a".
Gürültü çıkar ve sıvış!
Faça barulho que ele foge!
Omuzdaki bursa iltahabı ( bursa : kas, kemik arasındaki sıvı dolu kesecik, ç.n. )
Bursite.
- Bir kıvıcım hepsini tutuşturmaya yeter
Basta um cano com uma fuga...
Bu adamı çılgına çevireceksiniz, yalnızca açın...
V... Vai deixá-lo doido.
Rose Kennedy demiş ki, " Kuşlar fırtınanın ardından cıvıldarlar...
Rose Kennedy disse uma vez : " Os pássaros cantam após uma tempestade.
Bir cep telefonu, sıvı kristal saat ve giysiler... En azından 20 yıl piyasaya çıkmayacak.
Um telemóvel, um relógio de cristais líquidos e tecidos que só vão aparecer daqui a duas décadas.
Sizin adınız karşıma çıkıp durdu herhalde bu ESF ile baya ilgilisiniz.
Seu nome surgiu muito nas minhas pesquisas, como o, você sabe... o cara a quem procurar em F.E.V.
Pulmoner fonksiyon testleri 3 litrenin üzerinde F.E.C. ile birlikte tahminen en az % 90 F.E.V.-1 ve F.E.D. / F.E.C. oranının ve D.L.C.O. seviyesinin korunduğunu gösterdi.
Os testes de função pulmonar indicam uma capacidade vital forçada de 3 l, com um VEF1 de pelo menos 90 % do previsto e VEF / CVF e capacidade de difusão do monóxido de carbono preservados.
- C.V.I.D. mi? Bu bir tür immünoglobulin yetmezliğidir.
É uma deficiência de imunoglobulina.
Ama bu işi kıvırırsan beş alıcı sıraya girmiş bil.
Mas se conseguires, tenho 5 interessados à espera.
On biri sabahının saat sabah sekiz cıvırlarındaki kasetine ihtiyacımız var.
Precisamos das gravações da manhã do dia 11, por volta das 8 horas.
Sende o yaratıcı kıvılcım yok. - Ne?
Você não tem a faísca artística.
Beş sent-on sente-ıvır zıvır, boşanmalar, sigorta dolandırıcılığı gibi işlerle uğraşır.
Especialista em dinheiro. Divórcios, fraudes de seguradoras.
48 derecede tut, fosgen kararlı bir sıvıdır.
Mantido a 9ºC, o fosgênio é um líquido estável.
Bu öylece aniden kafamdan, kafadan, akıldan işte çıkıv....
Não, não, não. Foi a primeira coisa, que me veio, a cabeça...
Bir dakika, bu cıvık eşlerin yaptığı birşey değil mi?
Espera lá. Não é isso que fazem os casais lamechas?
Evet, biz de cıvık bir eşiz, Beyefendi. - Haklısın.
Bem, nós somos mesmo lamechas, caro senhor.
Sıçıp sıvıyor mu?
De cagar em cima de ti?
- Biraz cıvıtmam gerekiyor.
- Tenho de me soltar mais.
... 0,3 ile 0,4 litre arasında atardamar sıvısı 0,2 litre sulandırıcı veya sulandırıcı / enjeksiyon karışımı...
Com 284 a 340 ml de líquido arterial, 228 ml de hidratante, ou mistura injectável hidratante...
Karşındaki çıt kırıldım bir cıvır değil.
Não sou nenhuma flor de estufa.