Vış traducir portugués
6,441 traducción paralela
Nereye sıvıştığını merak ediyordum.
Estava a ver para onde te tinhas esgueirado.
Özel bir konuşma yapacağız diye buradan sıvışamayız.
Não podemos fugir de falar.
Brooklyn restoranındaki işini kaybetmiş çünkü sürekli Lance ile sıvışıp, vardiyalarını kaçırırmış.
Ela perdeu o emprego num restaurante de Brooklyn porque saía para ir ter com o Lance e faltava aos turnos.
Orada öylece oturup sıvışmasını mı izlediniz?
Mas que porra? Vocês só ficam aí a olhar para ele a dar à sola?
Hayır ama yol üstü bir mekandan sıvıştığımızı hatırlıyorum.
Não. Mas lembro-me que saímos sem pagar na strip.
- Yani payını alıp sıvışmış mı?
Então, pegou na parte dele e fugiu?
Holmes'un gene nereye sıvıştığını söylemek ister misin?
Importa-se de me dizer para onde é que o Holmes foi?
Ama pimi çekildiği zaman sıvışsan iyi olur. Çünkü işler çirkinleşecektir.
Quando ele se passa, é melhor pormo-nos a milhas, porque ele arrasta tudo atrás.
O ve babam 300 klan üyesinin burnunun dibinde kaleden sıvışmışlar.
Ela e o meu pai saíram do castelo mesmo debaixo dos narizes de 300 homens do clã.
- Galiba sıvıştı.
Acho que já saiu.
Koridordaki bir fare gibi, odalarımdan sıvışmaya çalışacağımı mı düşündün?
Achastes que eu ia tentar esgueirar-me dos meus aposentos como um rato, pelas passagens?
Peki sende mor sıvıdan var mı...
Não tens ai a gosma roxa ou...
Sonmanto'nun bir kaç kiralık kasası var. Ve onları daha karara bağlanmamış patentler, kontratlar v.b. için yedek olarak kullanırız.
Sonmanto tem alguns cofres e usa-os principalmente como backup para patentes pendentes, contratos, etc.
Bu patlamada her şeyden biraz var ama... Burada beklediğimden daha fazla beyin omiriliği sıvısı buldum.
Numa explosão, sempre há um pouco de tudo, mas notei que estes componentes tinham mais fluido espinhal do que o esperado.
Yani bu beyin sıvısı içinde mi yüzüyordu?
Isto está embebido em "sumo cerebral"?
Biraz dinlenin ve bol sıvı alın.
Muitos líquidos.
Beyin omurilik sıvısı.
É fluido cérebro-espinhal.
Sıvı çipin organik kısmını en ince ayrıntısına kadar klonlayacağız ve DNA nano-devre ile birleşecek.
Clonaste a parte orgânica do chip líquido, até o último detalhe e o ADN integra-se no nano circuito.
Ağzında fren hidroliği kokan bir sıvı vardı.
A cheirar a óleo lubrificante e a parecer óleo dos travões.
Benim oda, çocukların odası, ıvır zıvır köşesi, Beatles'ın sığınağı, solak salonu...
O meu quarto, das crianças, das bugigangas, do Bunker dos Beatles, do salão dos canhotos...
Birkaç gün de arabanızı alıkoymamız gerekecek. Biliyorsunuz, saç veya sıvı gibi herhangi bir DNA olmadığını kontrol edebilmek için.
Vamos confiscar o seu veículo durante alguns dias, para verificar se não há cabelos, esperma ou ADN no veículo.
- Sıvı takviyesine ihtiyacı var.
Ele precisa duma intravenosa.
Filmleri "Pala Sıralaması" denilen bir şekilde izlemen yolu d varmış. Önce Bölüm 4'ü izliyorsun, sonra 5 Bölüm 1'i atlayıp flashback olarak 2 ve 3'ü izliyor ve en son da 6 ile bitiriyorsun.
Tu sabes, eu ouvi esta forma de assistir aos filmes, chamado de Ordem Machete, onde tu assistes aos Episódios IV e V, depois saltas o Episódio I, assistes ao II e III como um flashback,
İyi, eğer aldıysan tahnit sıvısıyla bağlanmış marijuana'nın izini sezmişsindir
Bem, se tentasse, podia detectar um pequeno vestígio de marijuana misturada com fluido de embalsamamento.
Uzaylı sıvılarının peşinde başka kanunsuzlarımız da var.
Há outros vigilantes por aí a andar atrás daquelas bolhas alienígenas.
Gizli uzaylı sıvısıyla değişti formları
* O segredo dos esgotos tornou-os escolhidos *
Kulübemde uzanıyor olurdum ve aniden kıvılcımlar uçuşmaya başlardı, roketler gelip mevzinin duvarlarında uyuduğum yerin karşısında patlardı.
Tipo, eu deitado no meu berço, e de repente ouvir estalos, e RPGs a passar, a explodir nas HESCOs, ao lado de onde dormes, sabe?
Bazı zamanlar oldu, kısılıp kaldığım mermilerin kafamın üstünde vızıldadığı...
Teve vezes, tipo, paralisava, e eu ficava, tipo, sabe, sobrecarregado.
İki haftadır H.I.V. virüsünü genetik olarak zayıflatmaya çalışıyorum.
Nas últimas duas semanas, tenho trabalhado para modificar geneticamente o vírus HIV.
- Sıvı uyuşturucu.
- PCP líquido.
Ciğerlerinde çok fazla sıvı var.
Há muito fluído nos pulmões.
Gerçekten sıvılarımı hareketlendirdin.
Deste-me energia.
Bir kaç testin sonucu gelene kadar emin olmayacağım, ama ağzından gelen bu sıvı çürümüş doku ve kanın karışımı.
- O que é que se passa? - Só vou saber quando o legista o examinar, mas o líquido a sair da boca dele é uma mistura de tecido necrótico e sangue.
Sıvıyı yüksek basınçla yer altında ki depoya pompalamak, yıkıcı çevresel sonuçlara yol açabilecek doğal gazları açığa çıkardı.
BEM-VINDOS INOVADORES DE ENERGIA A Bombear líquido de alta pressão em depósitos de xisto, a fratura libera gás natural, mas pode levar a consequências ambientais desastrosas.
Şimdi, Catherine, Penelope bana dedi ki bu sıvıyı şarabıma dökmesini istemişsin.
Ora, Catarina, a Penélope disse-me que exigistes que ela pusesse isto no meu vinho.
- Öyle görünüyor. Ama sıvı genişlemesine bağlı mikro yapısal değişikliklere rastlamadım.
- Parece que sim, embora não tenha encontrado provas de mudanças micro estruturais, pela expansão dos líquidos.
Dondurma anında, koruma sıvısının tamamı konmamış mı?
A perfusão dos crioprotectores não foi completada?
Karaciğer sıvısı.
Soro heparinizado.
Polly'nin sıvı morfin sakladığını gördüm.
Porque vi a Polly esconder frascos de morfina líquida.
Beyin omurilik sıvısını çekici bulduğundan şüpheliyim.
Duvido que aches atraente um fluido cerebrospinal.
Denny'nin çabuk yenilenme kaynağı öz sıvıdır.
O soro é a fonte da rápida regeneração da Denny.
Öyleyse sıvıyı bir kök hücre yöntemindeki gibi çıkarıp hasarlı bölgeye enjekte mi edeceğiz?
Então, extraímos o fluído... como um procedimento de célula tronco, e injectamos no ferimento?
Diğer teoride ise Maggie'nin vücudu öz sıvıyı reddedip anaflaktik şoka girecek.
Outra teoria é que o corpo da Maggie... pode rejeitar o soro e vai entrar em choque anafiláctico.
Bir sıvı çıkartmanın tehlikesi vardır.
Há perigo na extracção, do fluído.
Denny'nin çivilerindeki sıvının seni iyileştirebileceğini düşünüyor.
Acha que o líquido dos espinhos da Denny... podem curar-te.
Denny'nin çivilerinden aldığımız sıvıyı enjekte edeceğim.
Vou injectar o líquido dos espinhos da Denny.
Denny'nin çivilerinden sıvı alıp ona enjekte etmeyi denedik ama vücudu bunu reddetti.
Tirámos fluído dos espinhos da Denny, injectámos nela, mas o corpo rejeitou.
Çivilerinden sıvı mı aldınız?
O fluído dos espinhos?
Denny'nin çivilerinden sıvıyı aldığımızda zar zor ayakta durabildi.
A Denny mal ficava de pé quando drenou os espinhos.
Aramalarda ana hattımız kullanılmış. Ama biz değil, F-ve-S-V birimi aranmış.
Passou pela linha principal, mas veio da nossa Unidade F e VS.
- Olması gerektiği gibi ziftli kum ve katranın dışında sıvıyağ izine de rastlanmış.
- Além da areia betuminosa usual, também encontramos traços de óleo vegetal.