English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Y ] / Yargı

Yargı traducir portugués

20,056 traducción paralela
Emma'nın ifadesiyle Türk yasalarına dayanarak onları terör suçuyla tutuklayacaklarımızı da düşünmediler. Emma'nın ifadesiyle Türk yasalarına dayanarak onları terör suçuyla tutuklayacaklarımızı da düşünmediler. İfade sayesinde Marion Codwell'i tutuklayabildik ve uluslararası terör eylemi suçuyla Amerika'da yargılanacak.
E isso ainda permitiu que prendêssemos a Marion Codwell e ela vai enfrentar a justiça, nos Estado Unidos por actos de terrorismo que transcendem as fronteiras nacionais.
Sen kimsin ki benim hayatımı yargılayasın?
Quem és para julgar a minha vida?
Ben sadece onu yargılamayan, olduğu gibi kabul eden biriyim.
Só alguém que não a julgou. Que a aceitou.
Seni terörist olarak değil, adam kaçırma suçundan yargılayacaklarına söz verdiler.
Prometeram-me que só vos vão acusar de rapto. Não de terrorismo.
İnancı yüzünden bu kurulun kardeşimi yargılamasını istemiyorum.
Não persigam a minha irmã por causa da sua fé.
Benim kararlarımı yargılama hakkınız yok.
Não estás aqui para me questionar.
danışmanım emekli federal yargıç...
O meu orientador foi um juiz federal reformado...
Yargılanıp aşağılanacağız.
Seríamos julgados e desprezados.
Asıl Kupa'yı yargılayın!
Ponham a Taça em tribunal!
Birini şefkatli olduğu ve kendince karar verdiği için yargılıyoruz.
Estamos a julgar alguém por ter compaixão, por pensar por ela própria.
İlk olarak ben yöntemlerimdeki hatayı anladığımı söylemem lâzım. Ve sen de bana bunun yeterli olmadığını söylemelisin. Sonra beni daha sert yargılaman gerekiyor.
Primeiro é suposto eu dizer que entendo a erradez dos meus caminhos, e, depois, tu dizes-me que isso não chega e, depois, tu julgas-me ainda com mais força.
O yüzden beni yargılama.
Não me julgues, está bem?
Ben seni yargılamıyorum.
Não te julgo.
Sen de beni yargılama.
Por favor, não me julgues.
Seni yargılamıyorum.
Nem juízos de valor.
Keen'in Yargıç Trotter ile kapalı bir duruşma için federal mahkemeye götürülmesi konusunda kesin bir emir var.
Ela elaborou um decreto mandatário para transportar a Keen ao Tribunal Federal para uma audiência à porta fechada com o Juiz Trotter.
Eğer açık yargılamada hikayesini anlatırsa...
Se ela contar alguma história em audiência pública...
Adil bir yargılama olacak.
Vais ter uma audiência justa.
Bana Ajan Keen'e adil bir yargılama yapılacağına söz verdin.
Prometeu-me que a Agente Keen teria um julgamento justo.
Seni seve seve yargılayacak en az 10 hakimle operaya gitmemiş midir sence?
Achas que não conhece dez juízes que te internariam de bom grado?
Ki bu da beni yargılamak yerine gayet mantıklı bir bakış açısı.
E é uma posição razoável, apesar de me julgares.
Muhterem Yargıç hazretleri bana...
Quando o meretíssimo, juiz, me diz,
Sonra Muhterem Yargıç dedi ki...
E, diz : a sua Majestosa honorabilidade,
Buraya yargılamaya gelmedim.
Não estou aqui para julgar. Não estou mesmo.
Kaynaklar yargıç karşısında söyleyeceklerinin başkanlık nezdinde dikkatle takip edileceğini ve bunun ulusal güvenlik meselesi haline dönüşebileceğini ilettiler.
Fontes dizem que vai pedir autorização para actuar em questões de emergência nacional.
Yargıcın ismi halen açıklanmadı. Güvenlik sebebiyle dosya ile ilgili kayıt tutulmayacak ve herhangi bir resmi duruşma olmayacak.
O nome do juiz não foi divulgado e não há registos oficiais do caso na Corte.
Dosyan için bir yargıç ayarladığını duydum. O tamamen güvenilir biri.
Ela pediu para um juiz de confiança ouvir o teu caso.
Yargıç Sanborn'u tanındığınızı varsayıyorum.
Acredito que reconhece o Juiz Sanborn?
Yüce Yargıç Harrison Trotter başkanlığında mahkeme oturumu başlıyor.
Este tribunal está em sessão. O Juiz Harrison Trotter vai estar a presidir.
Günaydın Sayın Yargıç.
Bom dia, Meritíssimo.
Bildiğiniz gibi, Sayın Yargıç bu konu ulusal güvenliğe etkileri olan bir konu.
Como sabe, Meritíssimo, isto envolve a segurança nacional.
- Sayın Yargıç...
- Também as vi, Meritíssimo.
Şu an yargıçla beraber.
Ela está com o Juiz.
Bu insanları öldürmek bir kenara dursun şimdiye kadar bir tek savaş suçuyla yargılanacak ilk Amerikalı yetkili olma onuruna ve ayrıcalığına sahip olacaksın.
Mas vais ter a notável honra de vires a ser o primeiro oficial americano a ser acusado de um crime de guerra. Sem contar com outros dos quais sem dúvida vais ser acusado
Bu yargıç Reven Wright'ın seçtiği mi?
Este foi o Juiz escolhido pela Reven Wright?
Hollanda federal polisi ile bir tanışma olacak. Kim bilir Lahey'de Yönetici'ye kimler eşlik eder. Yüksek rütbeli bir Amerikan memurunun savaş suçları ile yargılandığı duyulduğunda..... tüm gözler size çevirilmiş olacak.
Vamos encontrar com a Polícia Federal Holandesa que vai escoltar o Director à'S-Gravenhage, onde o espectáculo global do oficial americano de alto escalão vai começar a ser acusado de crimes de guerra.
Onu öldüren atışın sahibi Bayan Keen sabah erken saatlerde kasıtsız adam öldürme suçundan yargıç önüne çıkarıldı.
Embora a Mna. Keen tenha disparado o tiro que o matou, hoje de manhã um juiz aceitou o seu apelo pela acusação de homicídio involuntário, aprovado por nós, juntamente com liberdade condicional.
Eğer bizi zorlarsa Ruiz'i kendi işlediği suçlarla yargılayabiliriz.
Podemos acusar o Ruiz pelos seus próprios crimes, se ele nos obrigar.
En sonunda, Lobos'u ve onun için çalışan herkesi yargının ellerine teslim ettik.
Ena! Apanhámos finalmente o Lobos. E toda a gente que trabalha para ele na nossa jurisdição.
İstediğin gibi yargıla beni. Benim evladıma ulaşmam gerek.
Tenho de voltar para os meus miúdos.
Sizlerin onu yargılayacağını düşünüyordu.
Achou que iam julgá-lo.
Duruşmalarda karar, yargıç değil jüri tarafından veriliyordu.
Vereditos em processos criminais eram dados por um júri, não juiz.
Teşekkürler Sayın Yargıç.
Obrigado, Meritíssimo.
Evet Sayın Yargıç.
Sim, Meritíssimo.
Hayır, sadece bir soru sordum Sayın Yargıç.
Não, fiz uma pergunta, Meritíssimo.
Bu kadar Sayın Yargıç.
É tudo, Meritíssimo.
Başka soru yok Sayın Yargıç.
Mais nada, Meritíssimo.
Özür dilerim Sayın Yargıç.
Desculpe, Meritíssimo.
Karşı sorgu olmayacaktır Sayın Yargıç.
Não tenho perguntas, Meritíssimo.
İfade sayesinde Marion Codwell'i tutuklayabildik ve uluslararası terör eylemi suçuyla Amerika'da yargılanacak.
O acto heróico do Emir rendeu-lhe um novo visto estudantil nos EUA, onde ele vai reunir-se com a Emma.
Yargılamıyorum da.
Sem julgamentos.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]