Yatırım traducir portugués
5,194 traducción paralela
Ben büyük bir yatırım şirketinde çalışıyorum.
Eu trabalho para uma grande firma de investimento.
Emekliliğim için yatırım yaparım.
Vou investir num plano de reforma.
Yerinde olsam sonsuza kadar yalnız kalacağım için IRA'e iyi yatırım yapardım.
E se eu fosse a ti, Eu ia investi num bom plano de reforma.
Zamanı ve paranı bir çalışana yatırım yaparsın,
Investimos tempo e dinheiro num funcionário, - e vemo-lo ir embora.
Gideri arttırıyor ama görünürlüğü azaltıyor. Bu da stajyer başına daha çok yatırımımızın karşılığını alma anlamına geliyor.
Aumenta a sobrecarga, mas a diminuição em visibilidade significa que o retorno sobre o investimento é ainda maior numa base por estagiário.
Yatırıma ihtiyacın var mı?
Por acaso, não precisaria de um investimento adicional nisto, ou precisaria?
Akıllı yatırım.
Investimento inteligente.
Yatırımı güvenceye almak diyelim.
Vamos chamar isso de proteger o investimento.
Paranı değerli bir yatırım fonuna koyarsın ve bir daha dokunmazsın. Paranı çekip de seksi bir başlangıca yatırmazsın.
Investes num fundo com alto rendimento e deixas o dinheiro, não o retiras para investires numa nova empresa sensual.
Birkaç kötü yatırım batmanın eşiğine getirmiş.
Maus investimentos levaram-no à beira da falência.
Ama size yatırım yaptım ve bundan ödün vermek istemem.
Mas investi em vocês e não quero isso comprometido.
Ben de bu takıma yıllardır yatırım yaptım.
Investi nesta equipa durante anos.
Yani geçen hafta bana kulüp için yatırımcı buldum dediğinde yalan mı söylüyordun?
Então quando disseste que havia investidores para o clube, era mentira?
Bir yatırım şirketi vardı, sonra dolandırıcılıktan, S.P.K. soruşturma başlattı.
Dirigia uma empresa de investimento, mas estava a ser investigado pela SEC, por fraude.
Ama, anlayamadığım konu, neden sadece bir yatırıma dikkat çekildiği.
O que não entendo é porque é que só um dos meus sócios é que me falou disso.
Bahçecilik, yatırım stratejisi, ahşap işçiliği.
Jardinagem, estratégias de investimento, marcenaria.
Ronald Danzer'ın evinin önündeyim. Büyük saadet zincirinde yatırımcıları yarım milyar dolar borçlandıran adam.
Estou em frente da casa de Ronald Danzer, o homem que burlou investidores em 500 milhões de dólares.
Şu melek yatırımcının ilgisini çekebilirsem olacağım.
Vou bem se conseguir conquistar um investidor anjo.
David Kealoha yatırım bankeriymiş ve uzun bir süre işinde başarılıymış ama ekonomik darboğaz yaşanmış.
- 250? O David Kealoha fez fortuna como investidor, bem sucedido durante bastante tempo, mas, a economia mudou.
Pekala. Yemek kamyonları... başlangıç için restaurantlardan çok daha ucuzdur. Böylece ilk yatırım maliyetleri daha düşüktür.
As carrinhas de comida ambulantes são mais baratas do que restaurantes, então, os custos iniciais são mais baixos.
Düşük başlangıç riski, daima sağlam bir yatırım stratejisidir.
Baixo risco inicial, é sempre uma estratégia sólida de investimento.
Bak, sen de bu ilişkiye yatırım yaptın.
Népia!
Daha büyük dokunaklı yatırım,... daha çok işler yolundan çıkmış gibi.
Quanto maior o investimento emocional, mais provável é que as coisas saiam dos eixos.
Lovecraft'in Falcone'la, Maroni'yle hatta Wayne Yatırım'la bile anlaşmaları var.
Falcone, Maroni, Empresas Wayne... O Lovecraft tem negócios com todos.
Orayı birkaç yıl önce özel bir yatırım ekibi satın aldı.
Um grupo de investimento privado comprou-o há alguns anos.
İki yatırımcıyı da araştırdım. Bir sürü paravan şirket ve yurtdışı hesaplarını inceledim.
Rastreei os dois por uma série de empresas de fachada e contas no exterior.
Brooklyn dışında bulunan bir yatırım danışmanı ve EBM.
É consultor de investimentos nas redondezas do Brooklyn.
Bu yatırımcı toplantısından çıkmak için elimden geleni yapacağım, Jo.
Jo, vou ver o que posso fazer para sair desta reunião de investimento.
Yatırımcı toplantım konusunda benim için endişeleniyor.
Está preocupada com a minha reunião de investimentos.
Birkaç yanlış yatırım sadece.
Apenas alguns maus investimentos.
Çalışır hale getirmek diğer yatırımcıları mı çeker?
Ao princípio para atrair outros investidores?
Ben sadece yatırımcıyım.
Sou um investidor.
- Bu yüzden köpeğimle asla büyük bir yatırım yapmadım.
É por isso que eu nunca fiz qualquer grande investimento com o meu cão.
Wayneler öldürülmeden hemen önce Wayne Yatırım'ın hisselerine hücum edildi. Sanki kötü bir şey olacağını biliyorlarmış gibi.
Antes de matarem os Wayne, houve uma corrida às ações Wayne, como se suspeitassem de algo.
Neden yatırım yaptığım sizi ilgilendirmez.
Como invisto não é da sua conta.
Babanın şirketlerinden birine yatırım yapmış güya.
Ele é, supostamente, um investidor numa das empresas do teu pai.
Müşterim neden iyi bir yatırım olduğunu öğrenmek istiyor.
Ela quer saber porque ele acha que é bom investimento.
Ve büyük olasılıkla milyar dolarlık yatırımın sonu olur.
E ia encerrar um empreendimento bilionário.
Virginia'daki kumarhaneye çok yatırım yaptık.
Investimos muito no casino em Virginia.
Aslında Boothe senin organizatör olman için sana para vererek yatırım yapmıştı.
Na verdade, o Boothe investiu algum dinheiro para que pudesse ser promotor de discotecas.
- Tahmin edeyim..... Boothe senden yatırım parasını geri istedi ama miktar ödeyebileceğinden fazlaydı.
Deixe-me adivinhar... O Boothe disse que poderia comprar a sua liberdade, mas por um preço que sabia que não podia pagar.
Seni o masaya yatırırlarsa umarım benim yüzümden olmuştur.
Se alguma vez estiver naquela mesa, espero ter sido eu a colocá-lo lá.
Son birkaç yıldır kazandığım her kronu ipoteğe yatırdım.
Nos últimos anos, investi cada centavo na hipoteca.
Ben paramı sana yatırıyorum kızım.
Apostei o meu dinheiro em ti, miúda.
Ve eğer meteor ve füze arasında kalsaydım, paramı füzeye yatırırdım.
Entre um meteoro e um míssil, eu apostaria num míssil.
- Ben normalde bu adamı yere yatırıp, yüzüne basarım.
- Normalmente... Atiraria este homem ao chão e pisava-lhe a cara toda.
Bu saatlere kadar yatılır mı?
Levanta-te! Por que estás a dormir?
Basın yok, televizyon yok, ve sanırım yat konusunda ilgi alanımı geliştirdim.
Nada de comunicação social, televisão e acredito que desenvolvi algum interesse pela actividade náutica.
En yatıştırıcı portakal rengi tonu olmamasına rağmen, sanırım cazibesini anlıyorum. Biliyorum.
Embora não seja o tom mais discreto de laranja, acho que entendi a ideia.
Yatıştırıcı falan istemiyorum, böyle iyi... hastayım, değil mi?
Não quero sedativos. Estou bem. Eu apanhei, não foi?
Eli kopmuş, sarhoş bir şekilde kaldırım kenarında yatıyor olabilir.
Podia ser um bêbado caído ao lado do carro, com a mão no lugar errado.