Yay traducir portugués
24,964 traducción paralela
Şimdi, Knox bir benimsetme bildirisi yayınladı.
E, agora, Knox emitiu um ultimato.
Bu silah soğuk algınlığıyla yayılırken sadece belli ırktan insanlarda bulunan özel bir gene saldırmak üzere tasarlanmış.
Sim, exactamente como eles. Essa arma é feita para espalhar-se pela gripe enquanto ataca um gene específico que só é encontrado naquelas pessoas.
Yoksa komşular bunu kayıt eder ve Facebook'ta yayınlar.
Ou os vizinhos vão gravar isto e publicarão no Facebook.
Ya haberler hızlı yayılıyor ya da doğru yoldayız.
Ou as notícias viajam depressa, ou estamos no caminho certo.
Vereceği önemli haber şuydu, William Hull bugün bir basın açıklaması yayınlamış.
A notícia importante é que o William Hull fez hoje um comunicado à imprensa.
Bu da karşılığında veda ve salgın hastalıkların yayılmasını engelliyor.
E ajudam a impedir a propagação da peste e da pestilência.
I enzo yayımlanan Rayna cruz inanıyorum.
Acredito que o Enzo liberou a Rayna Cruz.
I, o stefan için bir tuzak kurmak için Caroline kullanmak biliyordum Bu yüzden ı rehin yayın sürpriz değildi.
Eu sabia que ela usaria a Caroline para atrair o Stefan, por isso não fiquei surpreendido com a transmissão.
Senin Rayna'yı yayınlandı söyledi.
- Ela disse que libertaste a Rayna.
İkisi de harika yayınlardır.
Ambas são óptimas publicações.
Böylece birilerinin ödemeli yayınında Tower of Power ile olan kafes maçını izleyebildim.
Tive o meu primeiro delito, por usar emprestado um pay-per-view de uma família para poder ver a luta na jaula entre si e o Torre do Poder.
Dudley'in karısını öldürdüğü dedikodusu çoktan yayılmış.
E, agora, já se espalham rumores de que o Dudley assassinou a esposa.
Öyleyse Vincent akıllı saatini elektromanyetik alan yayıcıya çevirmiş olmalı.
Então sim. Então o Vincent deve ter transformado o smartwatch num emissor eletromagnético.
Ben Jacob Barnes, matem tutanların merhum başkana olan saygılarını göstermesine izin verilen St. Louis Beyaz Saray'ından AMT Haberleri için canlı yayındayım.
Sou Jacob Barnes da "AMT News" a falar-vos em directo da Casa Branca em St. Louis, onde as pessoas podem prestar as suas homenagens fúnebres ao falecido Presidente.
- Bu videoyu ona saldırmaya kışkırtmak için yayınlamış olabilir.
Ele pode ter divulgado este vídeo para nos atrair a atacá-lo. Ficarei contente em descobrir se isto é um "bluff".
Tedaviyi yaymak için ülkenin dört bir yanına yayıldılar ama kızıl gribe bulaşmışsa tedavi yerine onu yaydılar.
Espalharão por todo o país a cura contagiosa, e se foram expostos à Gripe Vermelha... espalhariam isso.
Kaç kez başka bir parça vereceksin Dışarı yay önce Szorlok için?
Quantas vezes vais dar um pedaço, ao Szorlok antes que desistas?
Biz yayından sürece Szorlok dövmek asla.
Nunca venceremos o Szorlok a menos que paremos de fugir.
Nasıl bir olayla karşı karşıyayız burada?
O que estamos a enfrentar?
Onlara bir saat sonra Doğu Odası'nda yayında olacağımızı söyle.
Transmitimos em direto daqui a 60 minutos, a partir da Sala Este, está bem?
- Yayında bir şey söylemeliyiz.
Temos de lhes dar alguma coisa.
Fünyeye, itme yayına ve ateşleyiciye
Fios para o compartimento do fusível, para a mola metálica,
Sayın Başkan, yayına son beş, dört, üç...
Sr. Presidente, entra em direto dentro de cinco, quatro, três...
Notta Little Brown'ın yayınlamayacağı materyalleri geri gönderdiği yazıyor.
A nota diz que a editora devolve o material porque desistiram de o publicar.
Bill, Little Brown'ın kitabın yeniden yayınıyla lgilenmelerini sağlamak için davanın sonuçlanmasını beklememiz gerektiğini düşünmüyorum.
Bill, eu acho que não deveriamos esperar pela decisão do tribunal para tentarmos que a Little Brown volte a interessar-se pelo livro.
Ayrıca yayıncı da hüküm alanında.
Além do mais, a editora é da tua responsabilidade.
Bob, eğer kitabın yayınlanması için seninle yatmam gerektiğini söylemeye çalışıyorsan... Lütfen.
Bob, se essa é a sua maneira de me dizer que tenho de dormir consigo para ver o livro publicado...
Yeni kitabın yayınlanması konusunda ilerlemek istiyor.
Ele quer ir em frente com a publicação do novo livro.
Kitap yayıncımızı içeren bir vaka, doğası gereği standart olamaz.
Um caso a envolver o editor do nosso livro, é por definição, fora do padrão.
İhtiyacımız olan son şey fikirlerimizin tehlikeli bir şekilde yanlış yorumlanarak bu alanda sahtekarlıkla yayılması potansiyeli.
A última coisa que precisamos é de fraudes no nosso campo a espalhar perigosas más interpretações das nossas ideias.
Bunların bir çoğu yayınlanmamıştı bile, değil mi?
Muito deste material ainda não foi publicado, pois não?
Yeni kliniğine adım atıp bizim protokolümüzü kullandığın an ya da hastalarımızı tedavi etmeye yeltendiğinde ya da herhangi bir araştırmamızı kullanarak kitap yayınlandığında peşinden geleceğimizi biliyorsun Nancy. Bu o kadar çabuk olacak ki, kapıların daha açılmadan kapanacak.
Sabe, que assim que puser os pés na sua nova clínica e usar uma palavra do nosso protocolo ou tratar pacientes nossos, ou publicar um livro usando a nossa pesquisa, nós vamos atrás de si, Nancy, tão depressa, que nem tempo terá de abrir portas.
Bizimle yayıncımız olarak çalışmanla ilgili.
Isto é sobre o seu trabalho como nosso editor.
Art'ın yayıncılık dünyasında biindik bir varlığı yok.
O Art não é um nome conhecido entre as editoras.
Seks terapisinde kanıtlanmış başarısı olanlar biziz. Bu salahiyetle homoseksüellerin başarılı geçişlerinin günlüklerinin kitabını da yayınlayabilecek olanlar biziz.
Fomos nós quem fizemos história na terapia sexual, somos os únicos com autoridade para publicar livros sobre transição bem sucedida de homossexuais.
Virginia'yla eşcinsel dönüşümünü destekleyen bir kitap yayınladığınızın.
Que tu e a Virginia vão publicar um livro, advogando Conversão Homossexual.
Biz homoseksüellik üzerine olan.. ... çalışmalarımızın belgelerini yayınlayacağız ama bütün bunları zaten tartışmıştık.
Nós, eventualmente iremos documentar em livro, o nosso trabalho sobre homossexualidade, mas não já conversamos sobre isso.
Neden "Ne Han-ber?" dergisini yayınlıyorum bilmiyorum.
Nem sei porque ainda publico : O que está "Hancontecendo"?
Kaybolduklarına dair haber yayıldığında ki yayılacak diğer herkes kadar şaşıracağız ve rahatsız olacağız.
E quando se espalharem novas do seu desaparecimento, que se espalharão, nós ficaremos tão chocados e perturbados como toda a gente.
Daha hızlı yayılması için köşeleri ateşe verdiler.
Atearam fogos nos cantos, para alastrarem mais depressa.
Yayılın!
Espalhem-se!
Haber yay, aramaya katılmak isteyen olursa gelsin.
Quem quiser pode ajudar nas buscas.
Ama içimde sıkışmış şu yay yok mu?
Mas este aperto no peito?
Ama içerideki yay hâlâ sıkışmış kalır.
Mas aquele aperto aí dentro continua.
Enfeksiyon her yere yayılmış. Organ yetersizliğine neden olabilir.
Uma infecção generalizada que causa falência dos órgãos.
Lanet olsun. Yayının nasıl?
Como estão as informações?
Bunu yayınlayamayız.
Não podemos exibir isso.
Yayınlamaya yemiyor diyorsun, yani?
Estás com medo de exibir isso?
Birinin bu haberin yayıldığından emin olması gerek.
Alguém tem de a contar.
Yayınevi sahibiyle bizzat görüştüm.
E falei com o patrão da editora.
Şu an benim de dürüst olmam gerekirse namın biraz yayılmaya başladı.
Tu começas a ter uma reputação.