Yağmurlu traducir portugués
440 traducción paralela
Ama baba, yağmurlu bir günde su üstüne çıkan yayınbalığına benziyorlar.
Pai, parecem gatos num dia chuvoso.
Ve bazen soğuk ve yağmurlu gecelerde, ağlayarak uyanıyorum, rüyamda, seni çamur içinde ölmüş görüyorum.
E, por vezes, à noite quando faz frio e chove, acordo a chorar, porque te vi em sonhos jazendo morto na lama.
Sana söylemiştim Ellen, o gittiğinde, yağmurlu gecede.. Ona ait olduğumu söylemiştim, hayatım olduğunu, varoluşum olduğunu.
Eu disse-te, Ellen, quando ele se foi embora, naquela noite de tempestade... eu disse-te que eu Ihe pertencia, que ele era a minha vida, o meu ser.
Yağmurlu bir gecede kafasına bir blok taç gibi düşer diye mi?
Teme que alguma noite o uma pedra o esmague.
Her şey, üç yıl kadar önce, yağmurlu bir öğleden sonrasında başlar.
Tudo começa numa tarde três anos atrás.
Yağmurlu bir gün için bir şey ayırmalıyız.
Temos de guardar algum para um dia de chuva.
Yağmurlu bir gecede beni evinize götürmüştünüz.
Levou-me para sua casa numa noite de chuva.
Aşkını yağmurlu bir güne saklamış Bir kız arıyorum
À procura de uma rapariga Que trouxe o amor e o mau tempo
Eğer sen aşkını Yağmurlu bir güne saklamış
Tu serás a rapariga Que trouxe o amor
Aşkını yağmurlu bir güne saklamış Bir kız vardır
Há uma rapariga Que traz o amor e o mau tempo
Aşkını yağmurlu bir güne Saklamış olan kızı
A encontrar a rapariga Que trouxe o amor
Evet, yağmurlu bir cumartesi öğleni Merkür Tiyatrosu'nda. - 40 saniye.
Sim, no Teatro Mercury, em Londres... num sábado à tarde, chuvoso.
Yağmurlu cenazeleri sevmem.
Odeio funerais chuvosos.
Hava parçalı bulutlu, gök gürültülü ve yağmurlu.
Pouco nublado com alguns aguaceiros.
New Orleans'taki bu uzun, yağmurlu akşamüstlerini sevmez misiniz? Hani, saatin gerçek zaman olmayıp, elimize bırakılmış sonsuzluktan bir parça olduğu ve hiçbirimizin onunla ne yapması gerektiğini bilmediği anları?
Não adora essas longas tardes chuvosas em Nova Orleães quando uma hora é um pedaço de eternidade nas nossas mãos?
Tam işler iyi gidiyordu ki, güneşli ve yağmurlu havalardan sonra başarmak üzereydim ki, ortaya yeni düşman çıktı. Kuşlar!
Poderia pensar-se que o melhor estava, todavia, para chegar dado que tinha superado o sol e a chuva, mas, fui atacado por um novo inimigo, as aves!
Neden bir adam yağmurlu bir gecede bavulla üç kez evinden çıkıp üç kez geri döner?
Porque é que um homem sairia de casa três vezes numa noite de chuva com a mala e voltaria três vezes?
Zaten yağmurlu havadan bahsediyorlar.
E dizem que vai começar a chover.
Beraber geçirilen ilk Noel at sırtında gezintiler özel oda! Küçük köy kilisesinde pazar günü. Yağmurlu akşamlar...
O primeiro Natal juntos... passeio a cavalo... no quarto... domingo, na igreja da aldeia... noites chuvosas, uma hora a tocar cravo... a tradicional caça à galinha-brava!
Yağmurlu bir gecede kullanışlı.
Pode dar jeito numa noite de chuva.
Yağmurlu bir gecede hayal etsenize.
Imagine-o em uma noite chuvosa.
Yağmurlu bir gece boyunca, yağmur damlaları arkasında bir yere, yıldızların parlak olduğu yere, seni rüyaya götüreceğim.
loo loo loo, vou fazer-te sonhar nesta noite chuvosa num lugar atrás das gotas de chuva onde as estrelas brilham
Yağmurlu bir öğleden sonrası karakola gelmenizin tek nedeni bu ise...
Se foi só por isso que veio aqui, numa tarde chuvosa...
Genç bayan, yağmurlu bir Kasım gecesinde otobüs bekliyor.
Jovem moça esperando por um ônibus numa chuvosa noite de Novembro.
- Eğer soğuk değilse, yağmurlu.
Quando não está frio, chove.
Yağmurlu bir gündü.
Estava a chover.
Efsunlu saatlere veya yağmurlu, kasvetli gecelere mahsus olmayan bir kabusun 1. perdesinin 1. sahnesini görüyorsunuz.
Você está a olhar para o primeiro acto, cena 1, dum pesadelo. Um que não se limita a horas de feitiçaria ou a noites escuras de chuva.
Eldivenlerimi alıp yok olmuş bu yağmurlu havada.
Levou-me as luvas, e foi um ar que lhe deu
Yağmurlu günler için sakladığım küçük birşey.
É algo que guardei para um dia chuvoso.
Hey, Yağmurlu gün için dedim, sel için değil.
Eu disse dia chuvoso, não inundação.
- Yağmurlu bir pazar günüydü. - Bu, her şeyi açıklıyor.
- Foi num Domingo de chuva.
Sanırım hava güneşli yoksa yağmurlu mu?
Acho que faz sol... Ou chove?
Hava yağmurlu, soğuk, ve ağır ateş altındayız!
Está molhada, está fria, e nós sob fogo intenso!
Sadece, yağmurlu bir gün için kenara koyduğum birkaç kuruş.
É só um pouco de dinheiro que guardo para um dia chuvoso.
Sahil bölgelerinin yağmurlu olacağı tahmin ediliyor.
Céu nublado e chuveiros, na zona costeira.
O yağmurlu gecede.
Naquela noite na chuva.
Dışaraısı yağmurlu görünüyor.
aquilo parece complicado.
Biliyor musunuz, yağmurlu havada içeri girdiklerinde şemsiyelerle ne yaptıklarını görmek için insanları izliyordum.
Tenho observado as pessoas quando elas saem da chuva.
Kardeşin öyle bir yağmurlu günde yüzmeğe gider miydi?
O seu irmão iria mergulhar com um tempo desses?
Umarım yağmurlu New Mexico gecelerinin keyfini çıkarıyorsundur.
Espero que aprecie estas noites chuvosas do Novo México.
Büyükannem bir keresinde, yağmurlu bir günde 200 hindi kaybetmişti.
Um dia, a minha avó perdeu cerca de 200 numa tempestade.
Yağmurlu bir gün için sakladığım harika bir şişe şarabım var.
E eu tenho um bom vinho em casa. Para noites chuvosas...
Yağmurlu.
Está a começar a pingar.
"Berlin'de hava açık, yer yer yağmurlu."
"Dia soalheiro com chuviscos dispersos em Berlim."
En yağmurlu mevsimlerde bile içinden yürüyerek geçerdik.
E até na época das chuvas se pode atravessá-lo a pé.
Mösyö Fresnoy başta olduktan sonra pis Almanları bozguna uğratmak için yağmurlu mevsimi beklemeyiz.
Com o Sr., Fresnois e nós... Não temos de esperar pela chuva para derrotar os boches.
Film seyretmek için kuyrukta beklersiniz. Hava buz gibi ya da yağmurlu fark etmez. Ama burada...
Se se quer ir ao cinema, tem que se ficar na fila, às vezes é um gelo.
Bu gezegen çok yağmurlu, garnizonumuzun yarısı paslandı.
Este planeta é muito húmido, metade da guarnição está danificada com ferrugem.
Yağmurlu günlerde yapılacak sadece iki şey vardır... ve ben iskambil oynamayı sevmem.
existem só duas coisas para fazer em dias chuvosos, e eu não gosto para tocar cartões.
- Senin günün nasıldı? - Yağmurlu.
- Como foi o teu dia?
- İçeri gel, dışarısı yağmurlu tatlım.
- Entra, sai da chuva, amor.