Yaşayacagız traducir portugués
1,205 traducción paralela
Birbirimizle mahremiyet dışında her şeyi yaşadık. Şimdi beraber yaşayacağız.
Fomos tudo um para o outro excepto na intimidade, e, a partir de agora, teremos passado por isso também.
O geri dönünce, biraz sıkıntı yaşayacağız.
Quando ela voltar, terá de enfrentar alguns problemas legais.
Kendi hayatımızı yaşayacağız, Paul.
Nós vivemos as nossas vidas em anos, Paul. Sabes?
Kadınsız nasıl yaşayacağımı anladım.
O problema da mulher fica solucionado.
Yakında çöp tenekelerinde yaşayacağız.
Não tarda estamos na rua.
- Meksika'ya gidip orada yaşayacağız.
- Vamos viver para o México.
Bir ömür boyu birlikte yaşayacağız.
até que a morte nos separe.
Hey bekle, Ne zaman tatlı bir aşk yaşayacağız?
Hei, esperem. Quando é que vou fazer o amor doce?
Eğer bu işi alırsak büyük sorunlar yaşayacağız.
Aceitar o caso vai trazer problemas.
Eğer yorgunluktan ölmezseniz kendi muhitinizde yaşayacağınızdan daha uzun süre yaşarsınız.
E se não nos fizerem a folha, vivemos mais do que viveríamos em casa.
Gerçekten özel bir ilişki yaşayacağımızı düşünecek kadar hayal aleminde mi yaşıyorsun?
Está de tal forma iludido que acredita, na verdade, que teremos qualquer tipo de relação íntima?
Leeta ve ben nerede yaşayacağız?
Onde viverei com a Leeta?
Kesinlikle, zeka ile yaşayacağımızı düşünürlerdi.
Eles certamente lhe ensinaram a viver por seus méritos.
Sen ve ben hayatımızı yaşayacağız, evlat.
Tu e eu vamos divertir-nos á brava, rapaz.
Birlikte yaşayacağız, sen ve ben, büyük bir evde.
Viveremos num enorme casarão...
Yani tek söyleyeceğim, aşık olduğunuzda o boşluk kaybolur, çünkü uğruna yaşayacağınız bir şey bulmuşsunuzdur birbirinizi.
Portanto, tudo o que estou a dizer é que quando te apaixonas... a solidão afasta-se... porque tu encontras alguma coisa pelo que viver... um pelo outro.
Ve siz ikiniz gördüğüm kadarıyla gün boyunca birbirinizin gözlerine baktınız ve hayatlarınızın sonuna kadar birbiriniz için yaşayacağınızı söyleyebilirim.
E da maneira que vos vi aos dois... a olhar para os olhos um do outro o dia todo... eu consigo perceber que vocês vão viver um pelo outro... para o resto das vossas vidas.
Yaşayacağız.
Tudo bem, serei direto.
Bunca yıl kaybolduktan sonra, Hayatımıza dalıp nasıl yaşayacağımızı mı söylüyorsun?
Depois de todos estes anos de ausência, voltas às nossas vidas e tentas dizer-nos como as viver?
Benimle yaşayacağınız bir çatışmada, on saniyeden fazla yaşayamazsınız.
Você não sobreviveria 10 segundos em um conflito comigo.
Hepimiz yaşayacağız,..... ya da hepimiz hemen burada ölürüz.
Todos viveremos ou morreremos aqui mesmo.
İlk koleksiyonu basıldıktan sonra Petersburg'da yaşayacağız.
Esperamos viver em Petersburgo depois de ele publicar a primeira colecção.
Grabthar'ın çekici adına, öyküyü anlatabilmek için yaşayacağız.
Pelo Martelo de Grabthar, sobrevivemos para contar a história.
Yarın tıpkı bugün gibi bir gün yaşayacağız.
Teremos outro amanha como este.
Chandler ve ben aynı evde yaşayacağız.
O Chandler e eu vamos viver juntos.
Dinle, Chandler ve ben birlikte yaşayacağız.
Ouve, o Chandler e eu... ... vamos viver juntos.
Chandler ve ben beraber yaşamak istiyoruz dediğimde yalnız yaşayacağımızı kastetmiştik.
Quando disse que o Chandler e eu queríamos viver juntos... ... era só nós os dois.
- Birlikte yaşayacağız! Mükemmel değil mi?
- Vamos viver juntos!
Harika hissediyorum, çünkü birlikte yaşayacağız.
Sinto-me óptima, porque vamos viver juntos.
Bir limuzinle gelir, beni ve annemi alır... Ve bizi kraliyet ailesi gibi yaşayacağımız egzotik bir yere götürürdü.
Ele vinha de limusina e levava a mim e a minha mãe... para um lugar exótico onde íamos viver como reis.
Siz ünlüler nasıl yaşayacağınızı biliyorsunuz.
Caramba, vocês celebridades sabem mesmo como viver.
- Nerede yaşayacağız?
- Onde vamos morar?
Siz ünlüler nasıl yaşayacağınızı biliyorsunuz.
Os famosos é que vivem bem.
Ekonomistler 1984 Oyunları'ndan sonra Sarajevo'nun yaşadığı patlamayı bizim de yaşayacağımızı öngördü.
Os economistas prevêem que a cidade sofra o mesmo crescimento que Sarajevo, após os jogos de 1984.
Eğer eve dönmezsek problem yaşayacağız.
Eles farão o impossível para que não retorne para casa.
Ayrıca, kocaman bir pankart olacak ardından Michael içeri girecek rüzgar esmeye başlayacak ve biz hayattımızın en büyülü gecesini yaşayacağız.
E também haverá um cartaz gigante. E depois o Michael entrava. E o vento vai estar a soprar... e então nós teremos a noite mais mágica das nossas vidas.
Bunu daha kaç kez yaşayacağız?
Por quantas vezes temos de passar por isto?
Ve hayatta kalırsan, çılgınca aşk yaşayacağız.
Pode não ser Paris, mas tem um certo encanto, que eu pessoalmente não trocava por nada neste mundo.
Beraber yaşayacağız.
Vamos viver juntos.
Bu olaylar, Dünya'da yaşayacağımız sürenin sınırlarını da belirleyebilir.
Os nossos dias na Terra poderão estar contados.
Ama, biz nerede yaşayacağız?
Mas... onde iremos viver?
Madenden gönderilen direk mejaj sahte bir isimle gönderildi, ve bu adam, burada yaşayacağımız tehlikeden, mesajında bahsetmedi.
Mas o sinal de socorro da mina foi interrompido, veio sob nome falso, e o nosso amigo não se ralou em juntar um aviso de perigo ao sinal de socorro.
Tulio, krallar gibi yaşayacağız!
Tulio, viveremos como reis!
Ortak duygu sabır, faydacı saygı ve ebediyetten anlaşılır ki kültür farkı yok. Ve bizde onlarla yaşayacağız.
- Senso comum paciência, respeito mútuo e um entendimento permanente de que... existem diferenças culturais, com as quais vamos ter de viver.
Zavallı yaşamlarınızın son günlerini yaşayacağınız önümüzdeki birkaç gün, feryat figan sizi dünyaya getiren o kahpe analarınızdan daha yakın olacağım.
Vou acompanhar-vos nos próximos dias... que serão os últimos das vossas vidas miseráveis... desde que as rameiras das vossas mães vos puseram aos gritos neste mundo.
Öyleyse, İspanyol, Roma'ya birlikte gideceğiz kanlı maceralar yaşayacağız semirip daha fazla süt ememeyecek hale gelene kadar o koca fahişe bizi emzirecek.
Então, Espanhol, iremos para Roma juntos... e teremos aventuras danadas... e a grande rameira amamentar-nos-á... até fiicarmos gordos e felizes e não aguentarmos mais.
Bu adamı durdurmaya çalışmazsak hayatımız boyunca bu vicdan azabıyla yaşayacağız.
Se não tentarmos detê-lo ficamos com remorsos para o resto da vida!
Nasıl yaşayacağız?
Onde raio vamos viver agora?
Yarın Philadelphia'da çok önemli bir akşam yaşayacağız.
e regressamos! Amanhã vai ser uma grande noite.
Nantes'te yaşayacağız.
Vamos viver em Nantes.
Burada sadece genel devinimi yaşayacağız. İlk olarak ; şahidi olduğumuz olayları önemsemeyeceğiz.
Aqui só experimentamos o movimento geral e a princípio não notamos os acontecimentos que estamos a testar.