English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Y ] / Yoksun

Yoksun traducir portugués

1,604 traducción paralela
Saçmalamaktan bahsetmişken, artık yoksun.
Por falar em cagar, estás despedido.
- Ergenlik sonu, 20'li yaşta. Etlerden ya da kokudan tamamen yoksun.
Cerca de 20 anos, ausência total de carne ou odor.
LeNez bir açıklama yapmak üzere,... ve onu öldürmeye son teşebbüsün görgü şahidi olarak biz de bir açıklama yapmalıyız. O "biz" içinde de sen yoksun.
Lenez vai dar um depoimento e como testemunhas do mais recente ataque nós também iremos falar, e esse "nós" não inclui você.
Gezegen için buzdan yoksun olmak yeni bir şey değil.
Para o planeta, estar sem gelo não é nada de novo.
İspanya'yi savunmadan yoksun edip düsmana bu firsati veren o degil mi?
E se não tivesse enfraquecido as defesas da Hispânia... E dado confiança ao nosso inimigo!
Buraki'ye gelince çok güçlü bir ejderhaya dönüşme gücünden yoksun kaldı.
E Buraki... foi-lhe negado o poder para se tornar num dragão todo-poderoso.
"Konuşmadan ve hareketten yoksun, Jean-Dominique Bauby Dalgıç Elbisesi ve Kelebek romanını yazmak için tek göz kapağıyla konuşmayı öğrenmek zorunda kalmıştı."
"Privado do gesto e da palavra," "Jean-Dominique Bauby aprendeu a exprimir-se com a pálpebra" "para escrever" O Escafandro e a Borboleta, "
Sen artık yoksun.
Tu não existes.
Bu eylemin zarafetten ve incelikten yoksun olduğunu düşünüyordu.
Compra casas em Jordaan e queima-as para reclamar o seguro.
Ben ile ilişkimi kıskanıyorsun çünkü içinde sen yoksun.
Tenho a minha própria relação com o Ben, e tu estás com ciúmes porque não estás incluída.
3 gündür yoksun.
Tu estiveste fora só três dias.
Yoksun. O kadar yoksun ki.
Você é tão ausente.
Ne kadar yoksun?
Por quanto tempo?
Prenses Bolkonsky ansızın beni bu akşamı seninle birlikte sona erdirme zevkinden yoksun bırakmak istemiyor.
A Princesa Bolkonsky não quer certamente me privar do prazer de sua companhia no final desta noite.
Reuben, artık yoksun!
Estás fora!
Dövmen yoksa, yoksun demektir.
Quem não tem tatuagens, não existe.
Yoksun.
Não.
Sen yoksun. Orada kal.
- Estás fora disso, mantém-te fora.
Tek kelime etmeden gittin dört gündür yoksun.
Estiveste fora quatro dias sem dizer nada.
Dört bin yıldır yoksun sen.
Estás fora há 4000 anos,
"Işıktan ve işitsel uyarıcılardan yoksun"
PRIVAÇÃO DE ESTÍMULOS VISUAIS E AUDITIVOS
Deneylerimizi gerçekleştirirken, fiziksel sıkıntı ya da acı içeren bir şeyin üzerinde çalıştığımız basit yoksun bırakma durumlarından daha dayanılabilir olabileceğinin mümkün olduğunu düşünmeye başladım.
Quando estávamos a utilizar as experiências, começei a pensar, que era possível que alguma coisa, implicasse desconforto físico, ou levasse dor, podia ser, mais intolerável, que as, simples condições de privação, que estudávamos.
- Hayır, ben- - Firecracker'daydım. Sen yoksun.
O problema de ajudar as pessoas é que só podemos ir até certo ponto.
Tanrı dünyada vücut bulur, titreşir tüm güçler. İsa, ilahi görkeminden yoksun kalır.
" Deus nasceu, os poderes estremecem, o Senhor despojado de esplendor divino,
Bu savaş ve şiddet zamanında bu aşktan yoksun zamanda sizi ben burada karı ve koca olarak ilan ediyorum.
É meu previlégio nestes tempos de guerra e violência, nestes tempos desprovidos de amor, declarar-vos marido e mulher.
Cemaatinin yarısı sağlık sigortasından yoksun olan bir kiliseye yardım ediyordum.
Não é suposto um de vocês ser o polícia bom? Ray.
Sevgi, şefkat ve vicdan duygusundan yoksun bir ölüm makinası.
Uma máquina de matar. Incapaz de sentir remorso, compaixão, amor...
Bugün gelirsin diye düşünmüştüm ama yoksun.
Pensei que estivesse cá hoje, mas não está.
Sana bir şey sorabilmemiz için yeteri kadar yoksun burada.
Nunca fica tempo suficiente para te perguntarem alguma coisa.
Beş yıldır yoksun, ha?
Estiveste desaparecido cinco anos, huh?
"Wilderness'tan geldim," bir yaratık formundan yoksun olarak.
"Venho de um mundo selvagem", diz a criatura sem forma
Yoksun sanki.
Era como se não existisse.
Maalesef, hiçbirinde sen yoksun.
Infelizmente, tu não és nenhum deles.
Ne zamandan beri "biz" in içinde sen yoksun?
Desde quando não estás incluído no grupo?
Ve davetliler arasında sen yoksun.
E o teu traseiro gordo não foi convidado.
Aslında, 5 aydır yoksun.
Bem, desapareceste há cinco meses.
Tamamen ve iyileşerek geldim ama sen yoksun ve şimdi hepsi mahvoldu çünkü gelmen o kadar uzun sürdü ki.
Estou completa e curada e tu não apareces. E agora está tudo arruinado, porque demoraste muito a chegar a casa.
Kosta Rika'ya giderken yanında götürürsün. - Ama sen yoksun.
Para que possas levar para a Costa Rica.
Ona yoksun dedim.
Disse-lhe que não.
Ahlaki değerlerden yoksun olduğumu düşünüyor, ve işin aslı, son zamanlarda gerçekten o haldeydim.
Ela acha que estou falido moralmente, e a verdade é que, ultimamente, tenho estado.
Biliyorum Bart kişiliği - ya da ondan yoksun olan - bulaşıcı.
Parece que a personalidade do Bart, ou a ausência de uma, é contagiosa.
Yoksun demek?
Estás a desistir?
Henüz yoksun olduğumuz bir dil.
Uma linguagem da qual fomos privados.
Yoksun.
Não está.
Tüm lisanslı menajerleri kontrol ettim, aralarında sen yoksun. 1985'ten beri de hiç olmamışsın.
Fui à base de dados dos agentes, e o seu nome não aparece em parte alguma desde 1985.
Sen burada yoksun.
- Tu não estás cá.
- 3 gündür ortalıkta yoksun. Biliyorum.
- Três dias sem dar sinal de vida?
aşkımızın köşetaşı... lezzetli, serinletici ve tamamen gösterişten yoksun.
Não nos podemos destrair com pontos fora da ordem do dia.
Bekle, bütün gündür yoksun.
- Ainda não acabei as minhas tarefas.
Artık yoksun!
Ouviste-me? Foste!
- Duygudan yoksun bir gösteri.
- Um não conhecido show de marionetas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]