Yorsun traducir portugués
233,297 traducción paralela
Ne yapıyorsun lan?
Com licença.
Bu adamı tanıyorsun.
Você conhece esse homem.
Gerçekten yüklemene izin vereceğini sanmıyorsun, değil mi?
Não acha que ele realmente deixaria você fazer upload, acredita?
Nereye gittiğini sanıyorsun?
Onde pensa que vai?
- Artık bırakıyorsun... - Koca lanet sorunları...
- Com um puta problemão.
Burada hoş karşılanmıyorsun Dünyalı çocuk.
Você não é bem-vindo, Filho da Terra.
Ofisinde mastürbasyon mu yapıyorsun? Hayır!
Por acaso estava se masturbando?
Ne yapıyorsun?
O que está fazendo?
- Ne yapıyorsun?
- O que está a fazer?
Anlaşmayı bozmaya çalışıyorsun.
Você estava a tentar renegar o seu acordo.
İstediğin her şeyi alınca ruhunu feda etmek istemediğini fark ettin. Bu yüzden hile yolu arıyorsun?
Você recebeu tudo o que desejava e agora percebeu que não quer sacrificar a sua alma, então está a tentar a fazer batota, não é?
- Bay Crane'i tanıyorsun? - Evet.
Sabes o Sr. Crane?
Sende benim gibi bu iş için yaşıyorsun.
Por favor, tu vives por isto tanto quanto eu.
Şaka yapıyorsun? Sfenks'ten açık arazide zar zor kaçtık.
Mal escapámos daquela esfinge lá em cima.
Egoma saldırıyorsun, bu ilginç bir starateji.
A atacar o meu ego. É uma estratégia interessante.
Ichabod Crane'in yani incildeki şahidin bu savaşta hayatta kalamama, riskini mi alıyorsun?
E correr o risco do Ichabod Crane, a Testemunha bíblica, não sobreviver a essa batalha?
Her seferinde nasıl yapıyorsun bunu?
Acertas sempre! Como é que fazes isso?
Ne yapıyorsun?
O que estás a fazer?
- Ne yapıyorsun?
Mick. - O que estás a fazer?
Kaçıyorsun çünkü vaktin dolmuş.
A nossa parceria terminou.
Ne yapıyorsun? Kendini öldürteceksin!
Leva o Sr. Heywood a apanhar algum ar fresco.
- İlgilenin onlarla. - Sen nereye gittiğini sanıyorsun?
DOMINADORES MORTOS ENERGIA DA ESTRELA ANÃ
Bana niye öyle bakıyorsun?
Eu consigo controlá-lo. - Obviamente não consegues.
- Yaşıyorsun.
Um... um momento, Sr. Thawne...
"Altım" dedirtmeye mi çalışıyorsun?
Estás a tentar que eu diga cuecas?
Nasıl bu kadar iyi yapıyorsun?
Como é que és tão boa nisto?
Konudan sapıyorsun Kaushtupper.
Está a perder o fio à meada, Kaushtupper.
Ne yapıyorsun?
Que estás a fazer?
Felicia, sen... Amerika'da nasıl diyorlar, süpersin. Şaka mı yapıyorsun?
Felicia, como dizem nos EUA, arrasaste?
Ya da pis işlerini başkasına yaptırıyorsun.
Ou tem alguém a fazer o seu trabalho sujo.
Kendini beğenmiş şekilde ülkene hizmet ediyor gibi yapıyorsun, ama kendi egona hizmet ediyorsun.
Um egoísta que finge servir o seu país, mas é o seu próprio ego que está a servir.
Beni aptal mı sanıyorsun?
Achas que sou idiota?
- Ne yapıyorsun?
- O que está a fazer? - A ir embora.
Ne yapıyorsun?
- O que estás a fazer?
- Bunu neden yapıyorsun? - Atla.
- Porque está a fazer isto?
Houston'a indiğini hatırlıyorsun, ama sınırı nasıl geçtiğini söylemedin.
Certo, lembras-te de chegar a Houston, mas não disseste como conseguiste atravessar a fronteira.
Katili durdurmaya çalışıyorsun.
Estás a tentar impedir o assassino.
Cinayet için soruşturulduğundan önduruşmaya dek bu kelepçeleri takacaksın, ama şu an uçuş riski taşımıyorsun.
Como estás sob investigação por homicídio, as algemas vão ter de ficar até seres acusado formalmente, mas não és um risco de fuga aqui.
Beni Gleb'le mi karşılaştırıyorsun? Şirketi ayırmaya karar verdiğimizde, demiştik ki... siz algoritmayı görüntülü için kullanacaktınız, ben de algoritmayı benimki için optimize ederken sistemdeki bilgi akışını kullanacaktım. Bir anlaşmamız vardı.
Quando decidimos dividir a empresa, tu podias usar o algoritmo no teu chat e eu usava o fluxo de dados para otimização, tínhamos um negócio.
Şu anda Bobby Iger Disney'de ne yaptıysa sen de aynısını yapıyorsun.
Está a fazer o que o Bobby Iger faz na Disney.
Yüzde on hisseye sahibim. Kuluçkamda yaşıyorsun.
10 %, vives na minha incubadora.
- Richard, ne yapıyorsun sen?
- O quê? - O que fazes?
Ne yapıyorsun bana böyle?
- O que me fazes?
Niye oraya yazıyorsun?
- E escreve aí?
- Gitmeyeceğiz. Yapmak istediğin bu, niye bu konuda böyle çocukça davranıyorsun ki?
Era isto que querias fazer, portanto, porquê a birra?
Haesten ne yapıyorsun?
Haesten? - Que fazeis? !
Bunu nasıl yapıyorsun?
Como você faz isso?
- Oh, hep ekmeği yakıyorsun.
Espera, deixas sempre queimar as tortilhas de qualquer maneira.
- Sen neye bakıyorsun?
A cave da tua mãe?
Seyahate mi çıkıyorsun?
Vocês mataram um de nós, nós matarmos todos vocês.
Ne yapıyorsun?
O que fazes?