Yousaf traducir portugués
29 traducción paralela
- Aklınızda kim var? Yusuf Rana, gizli operasyon bölümünün iki numaralı adamı.
- Yousaf Rana, o número dois das Ações Secretas.
- Yusuf'la işin nasıl gitti?
- Como correu com o Yousaf?
- Bill Clark, kadehini kaldırıp savaş konuşması yaparken Yusuf bana bakıp durdu.
Conta-me. O Yousaf olhava para mim durante o brinde belicista do Bill Clark.
Yusuf'un bir halt bildiği yok yani.
O Yousaf não sabe nada.
Yanından ayrıldığında Yusuf'la aranızdaki durum neydi?
Como ficaram as coisas com o Yousaf?
Evet, Yusuf'un patronu ona bir şey söylemiyor, onu olaya dahil etmiyormuş.
Sim, o chefe do Yousaf mantém-no às escuras, não o informa de nada.
Yusuf'un patronu, Cavit Pervez'i öldürmemizi istiyorlar.
Querem que matemos o chefe do Yousaf, o Javid Pervez.
O ölürse, Yusuf yerine geçer.
Se ele desaparecer, o Yousaf fica com o cargo.
Yusuf'un seninle konuşması gerek.
O Yousaf tem de falar contigo.
- Yousaf Rana'yla ilgili bilgi verdiler mi?
Foste informado sobre o Yousaf Rana?
Yousaf böyle diyor yani.
Isso é o que diz o Yousaf, em todo o caso.
Bir tarafta dindar herifler var bir tarafta da Yousaf gibi dindar olmayanlar var ama adamın korumaları günde on kez falan ibadet ediyor.
Tem tipos religiosos e manos não-religiosos como o Yousaf, mas os seus guarda-costas rezam 10 vezes por dia.
Yousaf, beni seviyor musun?
Yousaf, amas-me?
Yousaf, seni seviyorum ama bunu öğrenmen gerek.
Yousaf, eu amo-te, mas precisas saber.
Yousaf, işimi yapmama engel olmadığın müddetçe her şey yoluna girecek.
Yousaf, desde que me deixes fazer o que sei, vai correr tudo bem.
Yousaf işini başından ben yönetseydim bu durumda olmazdık.
Não estávamos nesta situação se eu lidasse com o Yousaf desde o princípio.
Yousaf da şurada bekleyecek.
Yousaf vai estar à espera.
Muhtemelen Yousaf'ın buluştuğu diğer adamlardır bunlar.
Se calhar são só os outros homens com quem o Yousaf vai encontrar-se.
Yousaf bile nereye gittiklerini bilmiyordu.
Nem o Yousaf sabia para onde eles iam.
Yousaf, konu sadece ben değilim. Hepimiz için savaş ve barış meselesi bu.
Yousaf, não tem a ver comigo, tem a ver com guerra e com paz para todos nós.
Bir dahaki sefere sen de on de Yousaf.
Para a próxima, diga dez, Yousaf.
Yusuf'a nasıl sinyal göndereceklerini söylemem gerek.
E tenho de lhes dizer como contactar o Yousaf.
Islamabad geçen gece Yusuf'a sinyal gönderdi.
Islamabad contactou o Yousaf a noite passada.
Islamabad'taki gizli ev, Yusuf'tan bir mesaj almış.
A Rezidentura em Islamabad foi contactada pelo Yousaf.
Yusuf buraya geliyor.
- O Yousaf está a chegar.
Yousaf, ben her günün her anı kendimi bok gibi hissediyorum.
Yousaf, eu sinto-me um merda o tempo todo.
- Yousaf?
Yousaf?
Yousaf, bu işi uzun zamandır yapıyorum.
Yousaf, eu faço isso há muito tempo.
Yousaf.
Yousaf.