Yumurta traducir portugués
4,757 traducción paralela
Bartholomew Simpson'ın Millhouse ile birlikte ahlâksızca mahalleyi yumurta saldırısı altına soktuğunu dinleyeceksiniz.
Como o Bartholomew Simpson de livre vontade lançou ovos nesta cidade, junto com o Milhouse premeditadamente.
Herkesin kıyafetlerinden yumurta lekelerini yıkayacağımı söyledim.
Voluntariei-me para lavar as nódoas dos ovos da roupa de toda a gente.
- Yumurta özellikle elle yapıştırılmış gibi duran bir leke.
Sim, como se o ovo tivesse sido esmagado nela - com a mão.
Asıl yumurta atan canavar burada.
Contemplem o verdadeiro demónio arremessador de ovos.
Üç çiğ yumurta, nane limon ve bir tutam zencefil.
Três ovos crus, molho inglês e uma colher de gengibre.
- Yumurta ile peyniri beyaz sosa karıştıracağız tabii Bayan Patmore izin verirse.
Juntamos ovo e queijo ao molho branco, se a Sra. Patmore não se importar.
Bir arabanin bagajindan atliyorlar ve yumurta kizartmayi ögreniyorlar.
Saem da mala de um carro e aprendem a estrelar um ovo.
Yumurta ve tereli sandviç alır mıydın Mason?
Sanduiche de ovo com agrião, Mason?
Un ve yumurta var.
Eu tenho um pouco de farinha e dois ovos.
-... 50 yumurta ve 4 tavuk.
- 50 ovos e 4 galinhas.
Ama yine de o iğrenç spermlerin arasından yalnızca bir tanesi bir yumurtayı döllemek istedi ve o yumurta da plastik kapsüllü bir yöntemle büyümek istedi. Hiçbir şekilde gerçek anlamda seks olmadan ama...
Ainda assim, um único espermatozoide quis fertilizar um óvulo, e o óvulo quis crescer, num procedimento que envolveu um capuz cervical e não qualquer tipo de sexo.
Yumurta yüzünden mi?
Por causa dos ovos?
Tavuk götünden taze çıkmış yumurta yemeye var mısınız benimle?
Vão juntar-se a mim a comer ovos acabados de sair do cu de uma galinha? Agora posso ser um daqueles adolescentes nojentos com olhos tristes no mercado agrícola! Viva!
Bir şey ima eden ve bu şey yanlış çıktığı için suratına yumurta yiyen adam olmaktan iyidir.
É melhor do que ser o tipo que leva com um ovo na cara por ter dito algo que estava errado.
İçinde yumurta olan düşmek zorunda zaten.
Tem que ser uma com ovos.
Fast Food aşçılarının nasıl yumurta kırdığını görmediniz mi?
Já viste a forma como os cozinheiros viram os ovos?
Gözyaşları tuz salgılıyor ve kumu dışarıda tutuyor. 100'ün üzerinde yumurta bırakıyor.
As suas lágrimas excretam o sal e mantêm os olhos sem areia, enquanto ela deposita mais de 100 ovos.
Bir yumurta, bu sıska tilki için zengin bir yemektir.
Um ovo trata-se de uma refeição nutritiva para esta raposa magra.
Tilkiler, kaplumbağaların yumurta gömme hızından daha hızlı kazarlar.
Estas raposas podem desenterrar os ovos mais rápido do que as tartarugas conseguem enterrá-los.
Her yıl, 10,000 den fazla dişi kaplumbağa bu sahil boyunca 3 milyondan fazla yumurta bırakırlar.
Todos os anos, mais de 10.000 tartarugas fêmeas depositam mais de três milhões de ovos ao longo desta costa.
Ancak yumurta ihtiyacımız hâlâ sürüyor.
Claro que também precisaremos de um óvulo.
Lütfen benden yumurta isteyeceğinizi falan söyleme.
Por favor, diga-me que não me vai pedir um óvulo.
Artık bize yumurta bağışı yapmak istemiyor.
Ela já não está interessada em nos dar um dos seus óvulos.
- Yumurta akı, yağsız tost.
- Omelete de claras, torrada seca.
Birkaç yumurta kırmadan omlet olmuyor, öyle değil mi?
Não se pode fazer omeletes sem partir os ovos, não é?
Yumurta yapıyorum, sen de ister misin?
Vou fazer ovos, também queres?
Şey, çay işte. Az pişmiş yumurta ve biraz kızarmış ekmek biraz jambon ve bir de sosis, teşekkürler.
Apenas chá, e alguns ovos mexidos com pão de centeio, uma fatia de bacon, e uma salsicha, obrigado.
Bu yumurta gerçekten güzel.
Esses são uns ovos são saborosos.
20 yıldır yumurta yapıyorum ben.
Eu faço ovos à vinte anos.
Yumurta konusunda evet.
Não sobre ovos. Muito bem.
Gel hadi, yumurta kafa.
Nick, fica aí!
Yumurta yaptım sana.
Fiz-te uns ovos.
Yumurta mı dedin?
Disseste que é um ovo?
Belki de o yumurta, etrafımızdaki kubbeyi tıpkı bir gökevi projektörünün etrafına yıldızları yansıttığı gibi koruyordur.
É possível que aquele ovo esteja a projectar a cúpula à nossa volta. Como um projector do planetário quando reproduz as estrelas à nossa volta.
Ben yumurta falan göremiyorum.
Não vejo nenhum ovo.
Küçük kubbe de yok yumurta da.
- Não há mini cúpula, nem ovo.
Bu bir yumurta mı?
Isso é... um ovo?
Ordu bir yumurta mı arıyor?
Os militares estão à procura de um ovo?
O kahrolası yumurta.
Aquele maldito ovo.
Eğer şu yumurta hakikaten kubbenin jeneratörüyse ki öyle duydum onu saklamanız çok ciddi bir suçtur kanuni soruşturma gerektirir.
Se este... ovo é mesmo o gerador da cúpula mantê-lo escondido é uma infracção muito séria. Um entrave a uma investigação legal.
Yumurta. Her şeye güç veren kaynağın bu olduğunu sanıyoruz.
O ovo.
Ve bir çeşit yumurta.
E uma espécie de... ovo.
Ama yumurta...
Mas o ovo...
Yumurta.
O ovo.
Şu yumurta...
Esse ovo...
Partinin olduğu gece bunun üstünde yumurta yapabilirdin.
Na noite da festa, podia estrelar um ovo aqui.
Kapıyı çaldım. O tatlılar tatlısı siyahi adam da biraz yumurta ödünç alabileceğimi söyledi. Baktım, ama yumurtanız yokmuş.
Eu bati à porta, e o negro bonitinho disse que eu podia levar alguns ovos emprestados, mas... não tens nenhuns.
Bize yumurta bağışlaması için de birisini bulmamız lazım.
E precisaremos que alguém nos dê um óvulo.
Paskal yumurta avı gibi.
É uma caça ao ovo da Páscoa.
Yumurta mı?
Do ovo?
Yumurta çırpabilirim.
Posso fazer uns mexidos.