Yılan mı traducir portugués
968 traducción paralela
- Yılan mı?
Serpente.
- Yılan mı?
- Uma cobra venenosa?
- Yılan mı?
- Cobra?
Walt Cushman Gloucester'a benden önce dönerse, kendimi yılan balığıyla asarım.
Se ele chegar primeiro a Gloucester, enforco-me numa enguia.
- Size söylemeye çalıştığım şu ki, yırtılan...
- Quero dizer-lhe que rasgou...
O bizim küçük yılan oynatıcımız.
É a nossa encantadora de serpentes.
Onlar topraklarımızın sınırını yılan gibi geçerlerse, evet.
Como se fossem cobras, caso se atrevam a passar esta marca.
O katili, O yılanı mı?
Esse assassino inútil!
- Kurtar beni, onlar ateş etmeden yılan tarafından ısırıldığımı söyle.
- Diz-lhes que fui mordido, antes que atirem. - Eu posso fazer isso.
Yılanın soktuğu bir köpeğe yardım etmiştim.
Eu até ajudava um cão modido por uma cobra.
Cemiyetimize, sadece her yıl yeniden yapılan bir yeminle... bağlı kaldığımızı öğrenince biraz endişelendi.
Ele estava com receio mas percebeu... Que estamos comprometidas com a nossa Ordem apenas por votos anuais.
Yarası kapandı mı ; yılan, o yılan olur yine. Biz de kalırız dişlerinin önünde, güçsüz ve cılız kötülüğümüzle.
Ela cicatrizará suas feridas, reabilitando-se... enquanto nosso pobre ódio ficará à mercê de seus antigos dentes.
Yılan çukuruna mı düşüyorum?
Sou arrastada para a cova das víboras?
- Çıngıraklı yılan avı mı?
- Caça às serpentes? - Exacto.
Bugün etrafta yılan gibi sürünerek korku içinde dolaştığımız son gün olacak.
Esta pode ser a última vez que temos que nos esconder e estar assim assustados.
Bu bir yılan daha bulmam anlamına mı geliyor?
Queres dizer que tenho de encontrar outra cascavel?
Oraya vardığımda halkın arasına karıştım ve, onlara her derde deva olacak bu yılanı anlatmaya başladım. Evet, bu yılan sayesinde bütün rahatsızlıklarınızdan kurtulabilirsiniz.
A seu devido tempo, eu lhes oferecerei o meu elixir secreto, a cura infalível contra dores e tremores, fraquezas dos membros e chagas do tronco.
Eğer boğazımı doyurmazsan rengarenk bir yılan olacağım.
Sinceramente, eu nem havia percebido!
Çıngıraklı yılanın amcası olacağım.
Quero ser o tio da cascavel.
Ağaçlarını yılan gibi kıvrımlı yapıp güneşini de tuvalde patlatmak mı?
Quando fazes as árvores contorcerem-se como cobras e o sol explodir na tela?
Mısır'da sihirbaz kalmadı mı, sopalardan yılan yapmak üzere geri döndün?
Não há magos no Egipto? Tiveste de voltar para transformar paus em serpentes?
Taşının altına saklan bakalım yılan herif!
Retorna a seu esconderijo, serpente!
Ayrıca yaklaşık bir milyon başka balık vardı ve beni yemeye çalıştılar. Onlara taş atmak zorunda kaldım. Ondan sonra bu iki yılan ve -
E havia um milhão mais de peixes... e todos queriam comer-me, e tive que jogar pedras neles... e depois vi duas cobras grandes e...
Göz ucuyla bir baktım ki,... küçük bir yılan pijamamın arasından sıvışıyor.
Então, pelo canto do olho, vi esta pequena cobra a deslizar por cima do meu pijama.
- Benim yılanım değil!
- Não é a minha cobra!
Hey, yılan öldürmekten hoşlanır mısın?
Gosta de matar cobras?
Dikenli bir ağaca, kucağımda yılan balıklarıyla tırmanırım daha iyi.
Prefiro dar brilho a um cacto com uma mão cheia de enguias.
- Yılan mı soktu?
- Mordeu-te uma cobra?
- Ne yazık ki azınlıktayız! En kötü kısmı ise her gün üstümüze yığılan bu hapsedici leş tuzaklarından nasıl kurtulacağımızı bilememek!
É pelo bem da nação, porque já não sabe um o que fazer... para conter esta maré que ameaça a todos...
Tatlım, modern tıbbın tüm gereklerini yerine getirmiş olmamıza rağmen yılan sokmasına karşı henüz denemediğimiz geleneksel bir yöntem daha kaldı.
Embora tenhamos feito tudo o que a ciência moderna recomenda, há ainda o antídoto tradicional de veneno de cobra, que não tentámos.
Neden yılanı içeri alalım?
Para quê deixar entrar a cobra?
Bir insanın karekterini anlamak için yapılan çizim. Bir tane sana yapıyım.
É um pequeno desenho para reconhecer o carácter das pessoas.
Çamurluğa takılıp yırtılan bir parça kumaş. Onu oraya ben koymadım herhalde.
Havia um bocado de tecido preso ao carro da rapariga.
Yılan-gibi-şey konusunda ne yapacağımızı bilmek istiyor.
Ele quer saber o que vais fazer em relação à cobra.
- Gemide hiç yılan var mı?
- Tem alguma cobra a bordo?
Beş yıl önce, şehir çapında yapılan bir güzel konuşma yarışmasında kazanmıştım.
Ganhei-o num concurso de declamação na cidade. Há cinco anos. É ouro.
- Bence uyuyan yılanın kuyruğuna basmayalım.
- à administração actual. - Continuo a dizer, não levantemos ondas.
Duvarımız bataklık. Kilometrelerce uzunlukta bataklık. İçi leş gibi su, çamur, zehirli yılan ve sıtma mikrobu dolu.
O pântano é o nosso muro, quilómetros e quilómetros dele, cheio de água suja, areias movediças, cobras e malária.
Çayır yılanı mı?
Cobras?
- O kadar açım ki kurbağa ya da yılan yiyebilirim. - Komançiler yerler.
Estou com tanta fome que comia um sapo ou uma cobra.
O kuyuda çıngıraklı yılan var. Seni onun içine atarım!
Há serpentes e cascavel nesse buraco e te jogarei nelas!
lşınlandığımızda bize karşı yapılan saldırıyı yöneten genç kız, umutsuzluğun şiddetiyle doluydu.
A jovem que liderou o ataque contra nós, quando descemos, tinha a violência do desespero.
- Yılanımı değiştirdim.
- Troquei a minha cobra de estimação.
Yeni karım Yılan, çok iyi köpek pişirir.
A minha novíssima mulher, a Serpente, cozinha cão muito bem.
- Yeni katılanı kutlamayacak mıyız?
- Um trago, para brindares, Jack?
- Yılan yağın var mı?
- Tem daquela banha da cobra?
Ama o servet için ihtiyacım olan senin gibi bir İsveç yılanının yardımına ihtiyacım var.
E já que o dinheiro está trancado num cofre seuco, é preciso um sueco para o abrir, um cabrão como tu.
- Hoverkraftım yılan balığı dolu. - Efendim?
- "O meu hovercraft está cheio de enguias."
Hoverkraftım yılan balığı dolu.
- O quê? "O meu hovercraft está cheio de enguias."
Şimdi hala, 1935 yılında fizikçiler tarafından ortaya atılan ve karşılıklı solucan delikleri sayesinde galaksiler arası geçitlerin açılabileceği konusunda araştırmalarımızı sürdürüyoruz.
Agora, estamos ainda em processo de análise destes dados, mas os físicos já tinham teorias desde 1935, que atalhos transponíveis poderiam funcionar como portais... entre partes distantes da galáxia.
Yılanım nerede?
Onde está a minha cobra?