Zarar traducir portugués
30,079 traducción paralela
Hadi kıskandın neyse de artık kendine zarar veriyorsun.
Sabes, uma coisa é ser invejoso, mas agora estás a magoar-te.
"Yaptığım iş her ne kadar yasal olmasa da, " V8'le ne kadar iyi bir iş çıkardığınızı söylemekte bir zarar görmüyorum.
"Apesar de tê-lo obtido de forma ilegal, tenho de dizer-lhe que o V8 é um excelente carro."
İnan bana, ona zarar gelmemesini sağlayacağım.
Acredita em mim, certificar-me-ei que nada de mal lhe acontece.
Bana zarar vermek istiyorsunuz.
Deseja fazer-me mal.
Doğru olan tek şey varsa o da seni sevdiğim ve sana asla zarar verecek bir şey yapmayacağımdır.
Se algo há de verdadeiro é o meu amor por ti e jamais faria algo para te magoar.
İmparatorluğa dalan ve insan nüfusuna zarar veren bir şeyle mücadele ediyordu.
Um que varre o império e espalha o caos entre as populações :
Sokaklarımız zarar gördü.
As ruas foram destruídas.
Ama Commodus'u cocuklugundan beri tanırım. Zarar görmesini hiç istemem.
Mas conheço Cómodo desde que ele era um menino e não o quero ver magoado.
Commodus, arenaya çıktığında zarar görmeyeceğinden emin oluyordu.
Quando Cómodo aparece como gladiador, assegura-se de que não vai ser magoado.
Rahibe Cecilia onu kimsenin zarar vermeyeceği bir yere götürecek.
A irmã Cecilia vai levá-la para um sítio onde ninguém a puderá magoar.
Manastırdan atıldığını söylüyorlar, çocuklara zarar verdiği için. Hatta bir tanesini öldürmüş.
Eles dizem que ela foi expulsa do convento porque ela magoava as crianças e até matou uma.
Ona zarar verme!
Não a magoes!
Yâni bu zarar görürse çok sinirlenirim.
Então se este aqui magoar-se, vou ficar zangado.
İnsanların zarar görmesini engelleyecek kadar iyi bilmiyorsun!
Não o suficiente para evitar que alguém se magoe.
- Hiç kimse zarar görmedi.
Ninguém foi magoado.
Bence en çok acı veren şey, senin ne kadar hârika bir lider, öğretmen, arkadaş ve ortak olduğunu ve kendine ne kadar zarar verebileceğini bilmek.
Acho que o que dói mais é saber o maravilhoso líder, professor, amigo e parceiro que podes ser, mas também saber o quanto és auto-destrutivo.
Bu uçakta zarar görebilecek masum insanlar var.
Há pessoas inocentes neste avião que podem magoar-se.
Masum insanlar zaten zarar görüyor!
Inocentes já estão a magoar-se.
Apep'i durdurmazsak pek çoğu daha zarar görecek.
E mais vão ser. Se não pararmos o Apep.
Bu yolculara herhngi bir zarar vermeye kalkarsanız sizi vurma yetkisine sahibim.
Departamento de Anomalias Estatísticas. Tenho ordens para atirar se tentarem ferir algum passageiro.
Güzel bir şey görürsen, zarar ver.
Se vires algo giro, estraga-o.
Ana yapı patlamış. İçeride büyük zarar var.
O recinto de confinamento explodiu e há danos nas instalações.
Ülke boyunca bulunan nükleer santrallerin sayısı nedeniyle bir kazanın vereceği zarar tasavvur bile edilemez.
Como as centrais nucleares estão localizadas em áreas com muita população, as consequências de uma explosão nuclear serão catastróficas.
Hanbyul Nükleer Santrali'ndeki sızıntıdan dolayı en az 1.5 milyon kişi radyasyondan zarar görecek.
Se um acidente como Fukushima acontecer na Central de Hanbyul, no mínimo mais de 1,5 milhões de pessoas ficarão expostas a radiações elevadas.
Kimseye bir zarar gelmedi.
Ninguém se magoou.
Zarar görmeni istemiyorum.
Não quero que te magoes.
Basina gelecek fiziksel veya zihinsel herhangi bir zarar için... sorumluluk kabul etmiyoruz.
Não nos responsabilizamos por quaisquer danos que lhe aconteçam , física ou mentalmente .
Onlara zarar vermeyeceğine söz ver.
Prometa que não vai magoá-los.
Son 10 yılda alınan başarısız sonuçlar ülkenin coşkusuna ciddi anlamda zarar verdi.
E com todas as suas perdas na última década o espírito do país acaba de ser esmagado.
İç sistemlerine zarar vermişsin.
Tens sistemas internos danificados.
- Binbaşı, Dr. Ouelet'e zarar vermez!
- A Major nunca faria mal à Dra. Ouelet!
Zarar görebileceğimden endişe mi ediyorsun?
Preocupa-te que me magoe?
Buradan zarar görmeden gidebilirsiniz.
Podem partir tranquilamente.
Genelde tek zarar gören ben olurum ama bugün öyle olmadı, o yüzden özür dilerim.
Normalmente, sou a única que se magoa mas hoje não funcionou assim, por isso, peço desculpa.
Artık ona zarar veriyorsun.
Está a magoá-lo.
Viking misafirlerimin zarar görmesine sebep olması ne büyük talihsizlik.
Infelizmente, foi às custas dos meus convidados Vikings.
Bak, onun kılına zarar gelirse...
Se lhe fizer mal...
Zararı karşılamak zorundalar.
Vai ter de pagar pelos estragos.
Patentli şeylerin etrafta dolaşıp, insanlara zarar vermesine izin verecek halleri yok ya.
Não pode haver coisas com patente a andar por aí a ferir pessoas, pois não?
Başka birine zarar vermeden onu devre dışı bırakmamız lâzım.
Temos de a matar antes que fira mais alguém.
Bu benim birilerine ilk zarar verişim değil.
Não é a primeira vez que firo pessoas.
Sana zarar vermek istemiyorum, Jenny.
Não quero te machucar, Jenny.
Sana zarar vermek istemiyorum.
Eu não quero machucá-la.
Bana zarar vermezsin.
Você não vai.
Yeteri kadar zarar verdim.
Já cometi demasiados danos.
Lütfen, buraya sana zarar vermeye gelmedik. Yardımına ihtiyacımız var.
Por favor, não viemos aqui magoar plantas, mas temos urgência.
Yaptığı kara büyü, tüm evrene zarar verecek.
É um local onde a magia negra infectaria o mundo que está por baixo.
Burada kalırsak hepimiz zarar göreceğiz!
Caso contrário, morremos aqui!
İnsanlar bana zarar veriyor.
Pessoas a magoar-me.
Ben insanlara zarar veriyorum.
Eu magoo pessoas.
Ben de insanlara zarar verdim.
Eu magoei pessoas também.