Zartan traducir portugués
29 traducción paralela
Tavır ve konuşmasından, ikimiz arasında ateşin başında kestane kızartan eski dostların arasındakinden farklı bir ilişki olabileceğinden en ufak bir şüphe duymadığı açıkça belli oluyordu.
Foi perfeitamente óbvio que ele não suspeitava de que tivéssemos uma relação que não fosse... Tal como ele disse : "Velhos amigos que assavam castanhas na lareira."
Kocasını en çok kızartan arabaya sahip olur. Ve çocuklar, unutmayın, sakın evde denemeyin.
A que conseguir apertar mais com o marido, sai daqui naquele carro, e meninos, não esqueçam, não experimentem isto em casa.
Seagrave ve Cosgrove'u kızartan... her kimse, hem yanarak ölmeleri için, hem de... yangının kendiliğinden sönmesi için çok uğraşmış.
Quem assou o Seagrave e Cosgrove... certificou-se que morriam queimados... mas que o fogo se auto-extinguia.
Yoksa çocukluğunla ilgili yüzünü kızartan hikâyeleri başka kimden dinleyebilirim?
Quem mais me poderá contar histórias tuas de quando eras miúda?
Patates kızartan kızla da konuşacak mısın?
Então, vais puxar alguns cordelinhos para gaja francesa, também?
Dudaklarımız kanarken kızartan güneş ve etrafımızı içersek bizi öldürebilecek olan sularla kuşatmanı sağlayan komik fikrin için.
O sol que assa os nosso lábios até ao ponto de sangrarem... e a Tua hilariante ideia de nos cercar de água que nos mataria se a bebêssemos.
Jeff'e arkadaşından bahsediyordum, hani kız kardeşini kızartan ve cenazede saçmalayan.
Falava sobre a tua amiga, a que feriu a própria irmã e depois enlouqueceu no funeral.
Senin hatırına, Zartan. Bu seferlik böyle olsun.
Para ti, Zartan, abriria uma excepção.
Babana ne yapmış olabilirsin ki, seni yüz kızartan acı sistemleriyle dolu bir şehre atmak istesin?
O que terá feito para obrigar o seu pai a atirá-la para uma cidade cercada de dispositivos que queimam?
Ve büyüdüğünde farkedeceksin Paige, Seni utandıran yüzünü kızartan bir adam...
Quando cresceres, Paige, vais perceber que o homem que te faz vomitar e corar não é o Sr. Perfeito.
Dün Twinkie kızartan bir adam gördüm.
Tudo frito! Vi um homem fritar um bolinho, ontem.
Bilgisayarı kızartan oydu.
Esse computador está frito.
Ama Cobra savaşçılarından Storm Shadow ile Zartan serbest kaldı.
Mas os operacionais de Cobra, Storm Shadow e Zartan continuam em liberdade.
Kim olduğunu bulacaklar, Zartan.
Eles vão descobrir que é você, Zartan.
Zartan mı?
Zartan?
Cobra ve Zartan Beyaz Saray'daysa, o zaman dünya tehlikededir.
Se o Cobra e o Zartan estão na Casa Branca, o mundo corre risco.
Zartan.
Zartan.
Zartan, nükleer zirveye odaklandı.
O Zartan só pensa na cimeira nuclear.
Çantayı Zartan tutacak.
O Zartan terá a pasta na mão.
Zartan, 0 düğmeye basarak ardışık bir otomatik bırakmayı başlattı.
Ao premir aquele botão, o Zartan iniciou uma sequência de largada automática.
Ekmek kızartan büyükanne sevdalısı.
O tipo que faz pão e adora a avó?
Tessa akşam buraya geldi ve beynimi kızartan hangi büyüyse onu geri aldı. Ve hepsi geri geldi.
A Tessa veio cá ontem à noite e desfez o feitiço que me fritou o cérebro e...
Sence Burger King'de patates kızartan çocuklar CEO'yu tanıyor mudur?
Achas que o cozinheiro do "Burger King" conhece o maldito CEO?
Yüzümü kızartan bir tıbbı sorumu cevaplarsın diye umuyordum.
Estava á tua espera que ti... que me respondesses a uma pergunta médica.
"Kütüphanede kendini kızartan bir tavuk var." Tuhaf.
"Há uma galinha a fritar-se na biblioteca". Que estranho...
Patates kızartan bir herif vardı, senin giysilerine yağ kokusu sindi ve tek başınaydın, havaalanında tek başına kalmıştın öyle değil mi?
O tipo a fritar batatas, o cheiro do óleo a infiltrar-se na tua roupa... E tu sozinho, quase sozinho no aeroporto, é?
Marshmallow kızartan herkes şekerin yandığını bilir.
Todos os que já assaram marshmallows sabem que o açúcar é inflamável.
- Bunu düzelteceğiz, Bay Zartan.
É isso que vamos corrigir, Sr. Zartan.
- Hazır mısın, Bay Zartan?
- Está pronto, Sr. Zartan?